Yazgülü Aldoğan

Atatürk sevgisinin nedenini bile anlamıyorlar!

10 Kasım 2018 Cumartesi

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş bayramı 29 Ekim’e birkaç gün kala, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal, bir davete ev sahipliği yaptı: II. Abdülhamid Han’ın soyundan gelen 86 Osmanlı hanedanı üyesini İstanbul’da buluşturdu! Aile üyelerinden Cemil Adra bile bu kapsamlı organizasyona şaşırmış ki teşekkür konuşmasında “İki hafta gibi kısa bir zamanda 12 ayrı ülkede yaşayan bizleri bulup buluşturdular, yaptıkları olağanüstüydü, Mevlüt Uysal bizi uyumadan karşıladı” dedi. Abdülhamid Han’ın torunları bu yılın başında şubat ayında da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuğu olmuştu. Mevlüt Uysal ve İstanbul Valisi Çırağan’da karşıladı “hanedan torunlarını”. Bir Dolmabahçe’de yatırmadıkları kaldı, “Biz bir aileyiz, bugüne kadar ayrı kaldık, birbirimizi çok özledik, bundan sonra sık sık birlikte olacağız” dediler. 2018’i vefatının 100. yılı nedeniyle Abdülhamid Han yılı ilan etmişler, fotoğraf yarışmasından uluslararası sempozyumlara, çeşitli etkinlikler düzenlemiş; sık sık ailenin dünyanın her yerine dağılmış üyelerini çağırıp ağırlamışlar. Ama sonuncusunun tarihi, nedense, Cumhuriyet Bayramı kutlama törenlerini ve hatta Atatürk haftası etkinliklerine pek yakın. Zaten İBB, Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamak için hiçbir şey yapmadı! Cumhurbaşkanının bitmemiş havaalanını açmak için İstanbul’a gelmesini ve orada bir davet vermesini saymıyorum. Bu bir Cumhuriyet kutlaması değildi hiç kuşkusuz ve halk da öyle kabul etmedi. Halk, CHP’li belediyelerin ve sivil toplum kuruluşlarının düzenlediği sokak yürüyüşlerinde, toplantılarda, hatta eğlencelerde kutladı bayramını. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı es geçen İBB’nin, Atatürk’ü anma etkinlikleri için de ne hazırlık yaptığının farkında değilim, benim hatam olabilir. İlgi göstermemelerine şaşırdık mı? Hayır. Cumhuriyet, bir AKP milletvekilinin ağzından kaçırdığı gibi “reklam arası” değil miydi? Ya Atatürk? Henüz doğrudan ona sataşmaya cesaret edemedikleri için silah ve dava arkadaşı İnönü ile uğraşıyorlar yıllardır. Daha alt düzeyde, Atatürk heykelleri “meczuplar” tarafından saldırıya uğruyor, resimleri indirilmeye çalışılıyor, okul kitaplarından, müfredattan devrimleri çıkarılıyor. Şimdilik!

Güneş balçıkla sıvanmaz
Atatürk, yaşadığı yüzyılın bütün dünya tarafından kabul gören en büyük lideriydi! Sadece bir ülkenin kaderini değil, bununla birlikte tarihi değiştirmiş; bir hanedan tarafından yönetilen ve çağını yakalayamamış, çökmüş bir din imparatorluğunun küllerinden laik bir Cumhuriyet kurmuştu. Atatürk ilke ve devrimleri, aydınlanma çağı, okuma yazma bile bilmeyen yoksul düşürülmüş bir halktan; din, dil, ırk, mezhep ayrımı gütmeden çağdaş ve eşit yurttaş ülkesi yaratma çabası ve başarısıdır. “Ne mutlu Türküm” deyişinin içindeki TÜRK sözcüğü bir etnisiteyi değil, Türkiye vatandaşlarını içerir. Ne yazık ki dış güçlerin de desteğiyle muhafazakâr iktidarlar bu yeni Cumhuriyeti farenin peyniri kemirdiği gibi tırtıkladı, orasından burasından dönüştürdü. Karşıdevrim, 24 Haziran’da sistemin değişmesiyle son hamlesini oynadı. Artık Atatürk’ün kurduğu, güçler ayrılığının geçerli olduğu, parlamenter demokrasiyle yönetilen, laik hukuk devletinin esasları değil, kırıntıları kaldı. Hâkimlerin bile sindiği bir tek adam rejimi var. Ama ne oldu? AKP hükümetleri döneminde Atatürk’ü ve inkılaplarını unutturmak için uygulanan devlet politikasına tepkinin sonucu olarak her yıl anma günlerinde Anıtkabir ve Dolmabahçe genç yaşlı, kendiliğinden gelen insanlarla dolup taşıyor, Atatürk sevgisi hiç olmadığı kadar yayılıyor. Onun ölümünün üzerinden de 80 yıl geçti. Bu elbette fani bir insana duyulan duygusal bir bağlılık değil, akılcı bir minnet duygusu, dayatılan tek adam rejimine tepkidir. Atatürk’ü anlamaya çalışmak yerine imparatorluğu yönettiği dönemde Osmanlı’ya en büyük toprak kayıplarını yaşatmış, aydınları jurnalcilikle sindirmiş, halkı baskı ve yoksulluk altında inim inim inletmiş II. Abdülhamid üzerinden Osmanlı’yı yüceltmeye çalışmak, Osmanlı hayranlığını mimariden spora, eğitimden kültüre her yana yaymaya çalışmanın sonu nereye varacak? Başkanlık yetmedi, halifelik mi gelecek? Bir yandan bizim üniversitelerimiz niye bilim insanı yetiştiremiyor diye dertlen, bir yandan eğitime sekte vur; bir yandan Cumhuriyet döneminden kalma ne varsa yok et, ekonomiyi inşaat ve betona endeksle, kâğıttan şekere, ilaçtan gübreye fabrikaları kapat, tarımı öldür ve hanedana övgüler düz. Osmanlı hanedanı başarılı olsaydı ülkenin anahtarını işgal ordusuna teslim edip İngiliz gemisiyle ülkeyi terk etmez, geriye ekonomik ve askeri açıdan bir enkaz bırakmazdı. Mustafa Kemal ve silah arkadaşları düşmanı kovmuş, bu enkazdan ayağa kalkmış bir ülke yarattığı için aradan geçen bunca yıla rağmen hâlâ şükranla anılıyor. Biraz sağduyu, biraz mantık lütfen; Osmanlı torunları bile şaşırıyor gördükleri itibara!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları