Tuttuğumuz yol Atatürk’ün yoludur
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Tuttuğumuz yol Atatürk’ün yoludur

27.11.2018 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

Vasat öğretmen: Anlatır; İyi öğretmen: Açıklar; Usta öğretmen: Gösterir; Büyük öğretmen: İlham verir. Benim öğretmenlerim hep “ilham” verdiler. Onların şahsında bütün öğretmenleri selamlıyor ve önlerinde saygı ile eğiliyorum.

“Candan aştık cehle karşı bir savaş / Ey bu yolda ant içen genç arkadaş! / Öğren, öğret hakkı, halka gürle coş, durma koş. / Şanlı yurdum her bucağın şanla dolsun. / Yurdum seni yüceltmeye antlar olsun.”
Bu dizeler İsmail Hikmet Ertaylan’ın öğretmen marşından alınma dizelerdir. 1949 yılında Kütahya Gazi İlkokulu’nda öğretime başladım. Öğretmenimizi beyaz saçlı, dudaklarının üzerinde beyaz küçük bir bıyığı olan, yelekli takım elbise ve yeleğinde köstekli saati olan, bize sevgi ve gülümseme ile bakan biri olarak hatırlıyorum.
O zaman kalemtıraş olmadığı için kalemimiz kırıldığı veya kısaldığında önünde sıraya girerek ona çakısıyla her birimizin kalemlerimizi sabırla ve hiç şikâyet göstermeden açtığını da hatırlıyorum. İlkokulun daha birinci sınıfında bize Türkçemizi öğretmeye çalışırken fiil-zarf, zarf tamlaması tarif ettiğini hiç unutmuyorum.

Unutulmaz Halkevi
Henüz 2. sınıfta iken Kütahya’ mızın tarihini bize gezdirerek gösterdi ve anlattı. Bu surların Romalılardan, şu kalenin Selçuklulardan, şu camiin Osmanlılardan, şehrin dışındaki mahallelerin, Frigyallardan kaldığını göstererek anlattı, öğretti. Bizi, şehrin köklü ailelerinin evlerine götürerek örneğin “Bu Germiyanoğullarından geliyor. Daha evvel şehrimizin sahibi; Germiyanoğulları idi” diyerek anlattıkları, bugün de aklımdadır. Henüz ilkokul 2. sınıfında bize tarihi tanıştırmakla yetinmeyip, sevdirdiğini de, o ilkokul yıllarımda değil ama, ancak ileride, lise yıllarımda anlayabildim. 25 kişilik sınıfımıza çinilerin nasıl yapıldığını da o gösterdi, çocukluğumuzun unutulmaz Halkevi’ne götürerek bizi klasik müzik dinletisiyle de o tanıştırdı.
Daha sonra ebeveynlerimiz dolayısıyla tayinle gittiğimiz İzmir Buca’daki Çakabey İlkokulu’ndaki her zaman sevgi ve saygıyla andığım Hanım öğretmenimiz... Yüzü bugün bile gözlerimin önünde olan bu öğretmenimizin, okulun müzik odasında bize mandolin çalmayı öğretirken, bir yandan da, çocuklar için bestelenmiş klasik müzik parçaları dinlemeye götürürdü. Öğretmenlerimiz, öğretimleri yaparak, deneyerek öğretiyorlardı. Alıştırmak için yaptığı uğraşları da unutamıyorum. Gazi Mustafa Kemal’in İzmir’e geldiğinde orada kaldığı söylenen ortaokulumuz da, okul anılarım arasında önemli bir yer tutuyor. Binanın girişindeki kocaman bir havuzun tam ortasında, mermerden yapılmış bir Afrodit heykeli yükseliyordu. Bahçede ise mitolojik kahramanların bire bir bronz heykelleri, her ders için farklı dershaneler, sedef kakmalı şöminelerin süslediği sınıflarımız vardı. Öğretmenlerimiz, öğretimleri yaparak, deneyerek öğretiyorlardı. Her yıl bütün mevsim boyunca sorumluluğumuza emanet edilen çiçek ve sebze tarlalarımız vardı. Öğretmenlerimiz bize, bu tarlalarda sebzelerin ve çiçeklerin nasıl yetiştirildiklerini, bakımlarının nasıl yapıldığını, buraları nasıl geliştireceğimizi durmadan, yorulmadan, sabır ve hoşgörüyle öğretiyorlardı.

İzmir Atatürk Fen Lisem
Bugün üniversitede ders veren, öğrenci yetiştiren ve ameliyatlar yapan deneyimli bir beyin cerrahıyım ama... İlk cerrahi deneyimim olan bir kurbağanın karnını açarak iç organlarını ilk kez okulda “disseksiyon” dersini gördüğümü çok iyi biliyorum. Elişi atölyemizde bize tahta oymayı, kâğıt hamurundan heykel yapmayı, ipliklerden hamak, kilim yapmayı öğretmeye çalışan öğretmenlerimizi şimdi yalnızca saygıyla değil, minnet ve şükranla da anıyorum. Her birimizin önünde notalarımızı koyduğumuz açılıp kapanan tek kişilik masalarımız, içinde kuyruklu bir piyanonun, eskiden kalma bir orgun, onlarca sayıda taş plağın ve eski bir gramofonun olduğu bir müzik odamız vardı. Müzik hocamızın bize piyanoda “Ateş dansı” adlı parçayı çalarak ilk klasik piyano dinletisi deneyimim, biraz güçlükle de olsa, çift sesli korolarda bize şarkı söyletirken gösterdiği hoşgörüsü yanısıra, “Bir kez daha deneyelim... Başaracaksınız” diyerek desteği, yaşamım boyunca gözlerimden ve kulaklarımdan ve hatta gönlümden hiç gitmedi.
Yüzyılın başında yapılmış ve bir sanat yapıtı olan ilk demiryolu istasyonumuzdan kalkan, yazın her iki tarafı açık vagonlarında bordo renkli kadife perdeler olan trenimizle her sabah Alsancak istasyon yolu ile gittiğim saray yavrusu muhteşem İzmir Atatürk Lisem, tüm heybetiyle şimdi anılarımdaki yerinde duruyor. Bir yıl boyunca İzmir’in nasıl işgal edildiğini, o günlerde çocuk gözü ile gördüklerini ve çocuk yüreğiyle yaşadıklarını, bizde bir polisiye dizisi izliyormuşuz gibi “Acaba yarın ne olacak, ne anlatacak?” merakı uyandırarak anlatan “Şeker” takma adlı tarih hocamız da o tatlılığıyla anılarımızdaki okulumuzda bizi bekliyor gibi, bugün de...

Cumhuriyetin öğretmenleri
Ya “Baba” takma adlı edebiyat öğretmenimiz? O da anılarımdaki İzmir Atatürk Lisesi’nde şimdi, bir an önce sınıfa girmemizi ve derse başlamasını bekliyor... Bugün de tüm sınıf ısrar edersek, bizi belki yine “Deniz kıyısındaki krallığa” götürür ve orada Edgar Allen Poe’nun Annabel Lee’siyle buluşturur... O duygulu şiiri okurken yine, Annabel Lee’yi karşısında görüyormuş gibi sesi yine titreyecektir, gözleri yine buğulaşacaktır, kuşkusuz.
Beden eğitimi dersinde, o dersin sıradan bir ders olmadığını, tam tersi, insanı terbiye eden bir disiplin bilinci ve ahlakı aşılayan çok önemli bir ders olduğunu öğrendim. Okulun ilk günlerinde öğretmenlerimize “Muallim Bey”, “Muallime Hanım” diye hitap ederdik. Giderek onlara “Öğretmenim”, “Hocam” demeye başladık; kendilerini daha yakından tanıdıkça, her birinin, şükranla andığımız birer “mümtaz” kişiler olduklarını “keşfettik”.

Vasat öğretmen
Atatürk’ün Cumhuriyetimizin öğretmenlerini, öğrencilik yıllarımızda şöyle nitelerdik: Vasat öğretmen: Anlatır; İyi öğretmen: Açıklar; Usta öğretmen: Gösterir; Büyük öğretmen: İlham verir. Benim öğretmenlerim hep “ilham” verdiler. Onların şahsında bütün öğretmenleri selamlıyor ve önlerinde saygı ile eğilerek geçen haftalarda bir konuşma için davet edildiğim lisemdeki bir gözlemimi anlatmak istiyorum:
Kapıdan girerken dış duvarlarda asılı “Gurur tablosu” adlı listelere baktım. Geçen yıl mezun olan öğrencilerin hemen hepsi, çok önemli üniversite ve yüksekokullara girmişler. Eskiden olduğu gibi başarı oranları hâlâ çok yüksek. Onlarla gurur duydum. Sonra 51 yıl önceki sınıflarımıza baktım. Hiçbir şey değişmemiş, her şey olduğu gibi korunmuştu. Duvarlar hâlâ Atatürk’ün güzel sözleriyle süslüydü.
Biraz ötede, sevgili lisemin marşı, her zamanki pirinç levhasında, her zamanki parlaklığıyla, yine ışıl ışıldı: “Biz bağlıyız gönülden sevgili Lisemize tuttuğumuz yol Atatürk’ün yoludur.” Bir yenilik dışında, hiçbir şey değişmemişti. Lisemde şimdi, kız öğrenciler de vardı. Hepsinin yüzleri aydınlıktı ve hepsi de geleceğe güven ve neşeyle bakıyorlardı.
Okul müdürü beni, konuşma yapacağım salona götürdüğünde, salondaki kızlı erkekli öğrencilerin, bana değil ama müdürlerine saygıları nedeniyle ayağa kalkmalarını bekledim. Fakat hiçbir öğrenci, değil ayağa kalkmak, yerinden kıpırdamadı bile. 51 yıl sonra gittiğim okulumda gözlemlediğim bu değişiklik, beni çok şaşırttı. Doğruluk payı varmış meğer, halk arasında dolaşan “Okullar çok değişti” sözünde...  

Prof. Dr. Cengiz Kuday

Yazarın Son Yazıları

Devlet ve kalkınma Okan Toygar’ın - Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025