Yangın yerinde mazotla dolaşmak

25 Şubat 2019 Pazartesi

Dünya yangın yerine dönmüş durumda. Münih Güvenlik Konferansı’nda yaşananların gösterdiği gibi ABD yönetimi adeta elinde mazot bidonlarıyla dolaşarak ateşleri besliyor.

Her yerde yangın…
Venezüella’dan Suriye’ye, Nikaragua’dan Yemen’e, Afganistan’a; Kuzey Kore’den Keşmir’e, Balkanlar’dan İsrail-Filistin sorununa, Karabağ, Güney Osetya’ya; Ruanda’dan, Fildişi Kıyısı’ndan Çat, Kongo, Sri Lanka’ya savaş, iç savaş, terörizm. Etnik, dini çelişkilerle sarsılan iki nükleer güç, Pakistan ve Hindistan Keşmir’de yine düelloya hazır iki silahşor gibi göz göze…
Hemen her zaman belli doğal, mineral, enerji kaynaklarının paylaşımıyla, ticaret yollarının kontrolüyle yakında ilgili bu çatışma noktalarının her birinde ABD, Çin, Rusya gibi büyük ve nükleer silahlara sahip güçlerin çıkarları sık sık çatışıyor.
Bir yanlış değerlendirmenin, hesap hatasının sonucunda patlayarak bir büyük savaşla çevresini ateşe vermeye aday noktalarla dolu, ekolojik dengesi hızla bozulan, su, gıda kaynakları hızla aşınan bir dünya bu.
Dünyanın önde gelen savunma güvenlik seçkinleri bu yıl Münih Güvenlik Konferansı’na bu arka plan üzerinde ve bu sorunlara ilişkin işbirliği olanaklarını konuşmak üzere toplandılar. Doğal olarak da gözler büyük güçlerin temsilcileri, özellikle de ABD yönetimi üzerindeydi.

Bir realite sorunu
Ne var ki, ABD liderliğinin sunduğu görüntü, hem realiteden uzaklığı hem de bunun aksine dayatmacı havasıyla, izleyenleri umutsuzluğa sürükledi.

ABD ekibi, birbirini suçlayan taraflardan oluşan bir görüntü sunsa da, Münih Konferansı’na, Trump’ın yardımcısı Pence’in yanı sıra 55 Kongre ve Meclis üyesiyle, Meclis Başkanı Pelosi ve Obama’nın başkan yardımcısı Biden ile gelerek ne kadar önem verdiğini gösterir gibiydi.
Pence’in, toplantıda ABD müttefiklerinin temsilcilerine hitaben yaptığı konuşmaysa tam anlamıyla fantastikti. Le Monde’daki bir yoruma göre Pence, adeta müttefik ülkelerin değil de, uydu ülkelerin temsilcilerine konuşuyordu. Konuşması “biz söyleyeceğiz siz yapacaksınız” anlayışı üzerine kurulmuştu:
NATO üyeleri güvenlikleri için daha çok para harcamalıdır. Rakipler ülkelerden mal ve enerji almamalıdır. Almanya, Rusya ile arasındaki “Kuzey Akım -2” gaz boru hattı projesinden vazgeçmelidir, Avrupalılar İran’la yapılan nükleer anlaşmadan çıkmalı, ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımlara katılmalıdır, Huawei ürünlerini satın almaya son vermelidir. Türkiye Rusya’dan S-400 füzelerini almaktan vazgeçmelidir.
Pence, konuşmasında, 12 kez Trump’ı övdü, ABD’nin dünyanın en güçlü ülkesi olduğunu, dünyaya liderlik ettiğini söyledi. Ancak, bir Alman yorumcu toplantı biterken, “Burada iki gündür gördüğümüz veriler, bu iddiaların doğru olmadığını belirgin biçimde sergiliyor” diyecekti. Bir başka gözlemciye göre sözlerini “God bless America” diyerek bitiren Pence, adeta salondakilere değil “evanjelik oy tabanına konuşmuştu”.
Pence’in yaptığı konuşma ne ABD’nin, günümüzdeki gerçek kapasiteleriyle ne de diğer ülkeler karşısındaki göreli konumuyla uygunluk halindeydi. İran’a karşı, İsrail ile birlikte düzenlediği ve tüm yorumcuların tam anlamıyla bir fiyasko olarak nitelediği Varşova toplantısından bir gün sonra yapılan bu konuşmayı, ABD grubundakiler dışında kimse alkışlamadı. Müttefikleri de, ABD’nin dayatmalarını kabul etmeye niyetli değillerdi; buna karşılık Çin’in istekleri söz konusu olduğunda gittikçe artan oranda ve sıklıkta o yönde eğiliyorlar.
Trump yönetimi, “Önce Amerika” diyerek başladıktan sonra geldiği noktada “yalnız Amerika” konumuna düşmeye doğru hızla ilerliyor. Ancak, ABD yönetiminin liderliği bu durumun ayırdında değil. Kendilerini Reagan döneminin dünyasında sanıyorlar; gerçeğin yerine bir fanteziyi ikame etmiş adeta onun peşinden gidiyorlar. Özellikle mali krizden bu yana ABD, “vazgeçilmez ülke” değil. Mali kaynakları ve hızla genişleyen ittifaklar ağı içinde Çin şimdilerde bu tanımı kendisinin hak ettiğini düşünüyor.
Bu koşullarda alevler patlayıcı madde depolarına doğru yayılmaya devam ediyor ve ortada herhangi bir yangın söndürme çabasının olduğuna ya da yakında olabileceğine ilişkin en ufak bir işaret yok!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları