Kutuplaştırma parçalanmaya götürür

26 Şubat 2019 Salı

- “Her ne pahasına” olursa olsun, iktidarda kalma anlayışı
-“Ulusal çıkarlar, çağdaş demokratik değerler ve Atatürkçülük” yerine, siyasal İslamı esas alarak (ve kullanarak) Ortadoğululaşma yönündeki kutuplaşma: FETÖ’nün baş hedefi, “ötekileştirme, Atatürk ve ordu düşmanlığı yaratmaktı”. Ergenekon ve Balyoz kumpaslarını bunun için hazırladılar.
- “Asgari müşterekleri” ortaya koymak yerine, onu yok eden, kutuplaştırarak oligarşik bir düzen oluşturarak, sonunda ülkeyi nereye götürecektir?
Siyasilerin (ve siyasal partilerin) bunu göz ardı ederek “ya ben ya tufan noktasına gelebilme zaafları” şu sonuçları doğurur:
1) Bundan en fazla, “Türkiye ve bölge üzerinde siyasal, ekonomik ve askeri hesaplar yapan küresel güçler yararlanır”.
2) Türk halkı, “en fazla zarar gören taraf olur”.
3) Bugün güç kavgası yaparak ülkeyi kutuplaştıran kimi iç odaklar da “emperyalizmin hışmına, sonunda uğrayarak ortadan kalkarlar”. Aynen bu coğrafyada, emperyalizmin tuzağına düşerek çatışan güç odaklarının uğradıkları sonuçlar gibi, kendilerini kurtaramazlar.
İçeride, “katılımcı demokrasi üzerine oturtulmuş bir halk desteğini arkanıza alacaksınız”: Bu destekle ABD ve Rusya arasında denge kuracaksınız: onlarla masaya oturduğunuz zaman arkanızda sağcısıyla solcusuyla “ulusal çıkarlar konusunda birleşmiş bir ülke duruşu sergileyeceksiniz”: ancak bu sayede dış ilişkilerde pazarlık gücünüz yükselir, ülkenizin (ve halkın) ulusal çıkarlarını koruyabilirsiniz. Yoksa, Washington ve Moskova arasında, bir pinpon topu gibi savrulursunuz.

Ya aksi olursa
İçeride kutuplaşmış, asgari müşterekleri olmayan, her gün kavga eden: hatta bu iç çatışmalarda “dış odakları bile arkasına alarak güç kazanmaya çalışan” bir ortam hazırlarsanız, Osmanlı’nın sonunda getirildiği “Sevr” noktasına sürüklenirsiniz. Yönetenler de, İngilizci, Almancı gibi bölünmüş olurlar.
Osmanlı son çöküş döneminde bu tuzağa düşürüldü ve Sevr’e getirilerek işgal edildi. Küresel güçlerin bu coğrafyadaki satranç masasında Atatürk gibi “bir deha”, Türk milletini “yeniden inşa ederek emperyalizmin hakkından geldi”: hatta dünyadaki ezilen ülkelere (ve halklara) örnek oldu.
Şimdi kalkıyoruz, bu dünyada örnek olmuş anti emperyalist oluşumu değiştiriyor ve Türkiye’yi yeniden “Osmanlı’nın son dönemindeki gibi, kutuplaşmalarla zaafa uğratıyoruz”.
Olmaması gereken bir kavga oluşturulmaya çalışılıyor: çağdaşlaşmaya, uygarlaşmaya, ulusal çıkarlara ve değerlere sahip çıkan Atatürkçülere karşı, siyasal İslam (Yeşil Kuşak) ve Batıcılar kullanılıyor. Biz Osmanlı’nın son döneminde birebir yaşadık: Afganistan’dan Sudan’a: Yemen’den Libya’ya “yapay din” ve mezhep savaşları yaratılarak milyonlarca insanın nasıl yok edilmekte olduğunu bugün de birebir yaşıyoruz, 57 İslam ülkesi içinde, tek istisna Atatürk Türkiye’si.
Ey siyasiler, ey siyasal partiler ve sivil toplum örgütleri, kimi iç dinamiklerle emperyalizmin nasıl işbirliği yaptığını hâlâ görmemekte neden direniyorsunuz?
FETÖ ve 15 Temmuz olayı da mı sizi akıllandırmadı? Yoksa bu Prof. Brian Arthur’un “karmaşa kuramında” anlatmaya çalıştığı, “az gelişmişliğin önlenemez kısır döngüsü” mü? “Sürdürülebilir üstünlük” meselesinde 40 yıldır ortaya koymaya çalıştığım kuramın, “sürdürülebilir azgelişmiş kuramı”na, yoksa asimetrik bir biçimde dönüşmesi mi?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları