Nasıl Olur?

25 Ekim 2014 Cumartesi

Gezi eylemlerinden yola çıkarak yazdığımız kabarenin Samsun Sanat Tiyatrosu tarafından sahnelenmeye başlandığını, ancak Anadolu’nun birçok ilçesinde “ilköğretim tiyatro çalışmaları yönetmeliği”ne aykırı olduğu gibi kimi gerekçelerle yasaklandığını duyurmuştuk.
Kimi okurlarımız ve dostlarımız, bu yasaklama kararlarına karşı neden yargıya gitmediğimizi sordular.
Yargıya gidemiyorum çünkü, Samsun Sanat Tiyatrosu Yönetmeni Yaşar Gündem, yazdığım metni almış, bana hiç sormadan kısaltmalar ve eklemeler yapmış, oyunu öyle sahneye koymuş. Yani oyunun bir bölümü bana ait, bir bölümü değil, ama üzerinde metin yazarı olarak adım var.
Nasıl olur böyle bir şey diyeceksiniz? Oluyor işte: Burası “yeni” Türkiye. Kaymakamdan tutun sanat yönetmenine değin ne emeğe, ne düşünceye, ne ifadeye ne de özgürlüğe saygı var.

Aydınlık İçin Direniş
Gerçek bir aydının üç niteliğe sahip olması gerekiyor: Sezgi, bilinç, çözümleme...
Bu hafta bir kez daha andığımız Ahmet Taner Kışlalı ile birlikte cinayet dizisiyle aramızdan alınan Kemalist aydınlarda bu üç niteliğin üçü de vardı.
Sezgi vardı. 1923 devrimi ile kurulmuş Cumhuriyetin büyük bir bunalımla karşı karşıya geldiğini görmekteydiler ve toplumu bu tehlikeye karşı yazarak, konuşarak, örgütlenerek uyarma sorumluluğunu ta içlerinde duyumsuyorlardı. Sadece duyumsamıyorlardı, yaşama da geçiriyorlardı.
Bilinç vardı. 1923 devrimini içselleştirmiş, yorumlamış, geliştirmiş ve etnik, mezhepsel bölünme gibi dünya sömürgenlerinin kaşımayı alışkanlık ettiği en çapraşık sorunları halka en kolay biçimde gösterebilme yetkinliğine ermişlerdi.
Çözümleme vardı. Sezgi ve bilincin aklın imbiğinden geçirilerek toplumun yeniden esenliğe ulaşabilmesi için nasıl bir yol tutulması gerektiği konusunda önderlik yapabilecek bireşim çerçevesi yaratmışlardı.
O yüzden düşüncelerine kurşun sıkıldı, o yüzden canları alınırken yeryüzünün tüm iyi insanlarının ağıtları gökyüzüne yükseldi.
Ve kötüler... Kötülüklerinin tırpanını savuruyorlar bugün cahillik, yobazlık harmanında...
Kötülüğün yamacında yatarken ölülerimiz, tepesini görüyoruz o acımasız fenalığın. Direneceğiz, tırmanacağız, alt edeceğiz o tepeyi. İyi insanların bayrağını dikeceğiz oraya. İnanarak, direnerek...

Cadı Kazanı

Anayasa Mahkemesi, AİHM kararları gereği türbanlı öğrencileri derse almak istemediği için hapse mahkûm edilen Prof. Dr. Esat Renan Pekünlü, geçen hafta da matematik bölümünden dört türbanlı öğrencinin şikâyeti üzerine yine mahkemede ifade verdi. Pekünlü diyor ki:
“Müştekiler matematik bölümü öğrencileri, ben astronomi ve uzay bilimleri bölümü öğretim üyesiydim. Onlar derslerimden sorumlu değildi. Kısacası, onları dersime almadığım iddiaları gerçeği yansıtmıyor!
O gün, üç Cihan Haber Ajansı muhabiri, yanlarına aldıkları 8-9 türbanlı öğrenciyle C blok önüne gelip hep birlikte binaya ve dersliklere girmeyi planlamışlar. Binanın önünde bir kadın muhabir çevresine topladığı türbanlı öğrencilere, ‘Şimdi hep birlikte kapıya yükleneceğiz, birbirinizden ayrılmayın, sizinle birlikte biz de içeri gireceğiz’ direktifini duyan 4 öğretim üyesi cumhuriyet savcılığına tanıklık yaptılar. Savcı, dosyayı 9. Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Ben o gün muhabirlerin girişini engelledim, çünkü dersler başlamıştı, girmeleri durumunda eğitimin huzur ve güveni bozulacaktı. Tabii bu arada türbanlı öğrenciler de giremedi. Ancak güvenlik kuvvetleri gelip muhabirleri oradan uzaklaştırdıktan sonra öğrenciler derslerine girdiler ve cumhuriyet savcısına verdikleri ifadede 16 Mayıs 2012 tarihinde derse girdiklerini belirttiler.
Müştekiler ayrıca kendilerini sürekli olarak engellediğimi iddia ediyorlar. Bu durumu kanıtlayabilecekleri resmi bir belge var: Başarı Durum Belgesi. Her öğrencinin dört yıl boyunca aldığı dersler ve bu derslerden aldığı ‘harf notlarını’ gösteren bu belgede ‘FF’ harf notu öğrencinin ilgili dersten ‘devamsız’ olduğuna işaret eder. ‘Devamsız’ bir öğrenci ‘Final Sınavı’na girme hakkını yitirmiş demektir. İlgili derse bir sonraki yıl yeniden kaydolacak, sınavlarına girecek ve ‘Başarılı’ olma şansını yakalayacak demektir. Eğer ben kendilerini sürekli olarak engellediysem en az bir dersten ‘FF’ harf notunun ‘Başarı Durum Belgesi’nde görünmesi gerekir. Ben ‘Başarı Durum Belgeleri’ni fen fakültesi dekanlığından talep ettim, vermediler. Ege Üniversitesi Rektörlüğü’ne başvurmamı önerdiler. Ege Üniversitesi Rektörlüğü’nden istedim, vermediler. Başbakanlık Bilgi Edinme Hakkı Başkanlığı’na başvurmamı önerdiler. Başbakanlık Bilgi Edinme Hakkı Başkanlığı da belgeleri vermeyi ‘özel hayatın ihlali’ gerekçesiyle reddetti!
Ben bu belgelere ulaştım ve müştekilerden hiçbirinin ‘Başarı Durum Belgesi’nde ‘FF’ harf notu yok!”
Görüyorsunuz, Galile’den yüzyıllar sonra bir bilim insanı nelerle uğraşıyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şamar örnekleri 6 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları