91. Yılında Yaşadıklarımız Cumhuriyete Yaraşmıyor

30 Ekim 2014 Perşembe

Bayram gününe yine dünyada eşi benzeri görülemeyecek, adı kaza maden cinayeti ile girdik. Çağın rekor katliamı, 301 madencimizin öldüğü Soma faciasından 164 gün sonra Ka-raman Ermenek’te 18 işçi su basan ocakların içinde kaldı. Kurtarma çalışmaları suyu boşal-tamayınca, hükümet bir kez daha ulusal yas ilanı ve bayram şenliklerini yasaklama kararıyla işçilerin acısını paylaşma yolunu seçti!
Daha önce su patlaması yaşanmış Hasşekerler madeninde torba yasa önlemlerini çok gören işveren işyerini 15 aylığa kapatmış. İşsizliğe dayanamayan işçilerin kimi yasal haklarından vazgeçmeleriyle üretim 15 gün önce yeniden başlamış. Asgari güvenlik denetimlerinden nasıl geçtiği tartışmalı. Patron yörenin 3 dö-nem belediye başkanlığı yapmış, AKP’den son adaylığında seçilememiş.
Nasıl bir kaderdir ki bu, Soma’da dünyanın en utanılası iş cinayetinin ardından gelen ya-şam hakkını savunma arayışlarında çok sayıda ocakta üretim durunca, binlerce madenci açlıkla terbiye edilince yine her koşulda üretim dayat-ması gündeme girmişti. Aylarca en olumsuz koşullarda çalışanlar alamadıkları maaşları için eylem yapıyorlardı. Onlar yaşadıklarını anlata-bilmek üzere Soma’dan Ankara’ya protesto yürüyüşüne çıktıkları saatlerde ocakta, yemek yiyen madencileri patlayan su püskürtüyordu. Somalı işçiler arkadaşlarına koşmak üzere yollarını değiştirdi. Yardıma koşamadan polis şiddeti, gazıyla dağıtıldılar.

***

Bayrama girerken polis şiddeti, gazıyla da-ğıtılan bir başka grup Validebağ Korusu’nu, ağaçlarını korumak için gece nöbetindeydi. On iki yıllık iktidarlarında ranta teslim edilmiş başta İstanbul, ülke kentleri, kıyıları, ormanları, tarım alanları, tarihi değerlerinde vurgunda dur durak, doyum yoktu. Bildik senaryolardan biriyle, cami inşaatı için güvenlik korumasında inşaat makineleri alan çalışmasına sokulmuştu. İhtar edilenlerin yargı kararlarına uymak gibi bir dertleri yoktu...
Tam tarsi demokrasinin olmazsa olmazları yasama-yürütme-yargı bağımsızlıklarını or-tadan kaldırmak İktidarlarına, tek irade, tek karar vericiye bağımlı kılmak gibi bir dertleri vardı. Aykırı sesler, eleştiriler, hele de kararlar ortadan kalkmalıydı. Ne parlemento dışı, ne de içi muhalefete katlanılamazdı. Hukuk devleti düzeni, yargı kararları da iktidarlarının istemleri, buyrukları doğrultusunda olmalıydı. Yürütmenin kamu yararına aykırı, hak-hukuka uymayan kararları için verilen yürütmeyi durdurma, iptal kararlarına karşı ağır eleştiriler, yargıya tehdit, baskılar yetmeyince bilinen yargı operasyonları gündeme giriyordu. HSYK son örnek değil. Yetmedikçe yeni özel görevlendirilmiş mah-kemeler, yargıçlar devreye giriyor.

***

Dünkü Anıtkabir bayram töreninde deftere
“Halkın oyuyla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı”
saptamasının yazılmasının da bir amacı olmalı. Cumhuriyetin, insan haklarının, demokrasi ilke-lerini, hukuk devleti düzenini, laikliği, insanca yaşamamıza dair ne kadar hakkımız varsa sandık demokrasisine seçilmiş iktidarlarının iradesine bağımlı kılmak...
Etkin medyatik güdüleme, algılama ile “seç-men haklarının kullanılması, seçilmiş iktidarın mutlak iradesi, gücüne, kararlarına uyma olarak” kabul ettirilmesi...
Yaşam pratiğinde iktidar gücüyle devlet kay-naklarının yandaşlar arasında paylaştırılması sonucunu üretiyor. Üstüne kendilerinden olma-yanların dışlanması, cezalandırılmaları eklem-lenince Cumhuriyetin kazanımları değerlerinin tüketen bir çarpık yürüyüş, padişahlarının “yeni demokrasisi” tablosu çıkıyor.
Atatürk’ün bozkırda yeşil yaratma, çağdaş tarımı özendirme, emeğini, alın terini kattığı, mirasında yeşil alan kalmasını vasiyet ettiği Aatürk Orman Çifliği’nin yok edilmesi değerle-rine düşmanlığın siyasi projesi olabilir. Üstüne Çankaya’dan vazgeçişte de aynı kasıt aranabilir. Ancak yargı kararlarını yok saymak, hukuksuz ilk gecekondu düzeninde “Ak Saray” yapmak bir başka boyuta, diktatöryal yönetime geçiş örneği...
Bütçe açık vermişken dudak uçuklatan lüks harcamalar, Sayıştay raporlarına giren hukuk-suzluklar, güç saltanat, debdebe, görgüzlük örneği dekorasyon, medya korusunca “ihtişam” olarak sunulsa da Cumhuriyet, demokrasi kül-türü, düzeni hukuku içinde yeri geçerliliği yok...
Sözün özü Ortadoğu bataklığına çekilişi-mizin, ekonomideki insanı yok sayan gidişin dev sorunlarına hiç yerimiz kalmasa da 91. yıldönümünde yaşadıklarımız Cumhuriyete hiç ama hiç yaraşmıyor. Toplumsal duruş, bireysel sorumlulukla “bir şey yapmalı” demenin zamanı geldi de geçiyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bugün 23 Nisan... 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları