Bir komünistin ateşten gömleği

28 Nisan 2019 Pazar

1978 yılının 4 Mayıs’ı, güneşin Paris’i cömertlikle ısıttığı bir gündü. Raslantıya bakın ki, iki katilin sessizce içeri sızdığı apartmanın da numarası 4’tü…
Henri Curiel, Dünyanın en güzel kentinin, en güzel mahallesinde yaşıyorum” derdi. Seine Nehri’nin aslında Kuzey yakası ve Güney yakası diye adlandırılması gerekirken; nedense Sağ Yaka ile Sol Yaka arasında bölünen Paris’in elbette Sol’una yerleşikti.
Başkentin antik çağdaki adını taşıyan Lutetia Arenası kalıntılarına birkaç yüz metre ötede, mimari harikası merdivenlerden oluşan Rollin Yokuşu’nun, tabii ki sol başındaki tarihi apartmanda oturuyordu.
Saatler öğleden sonra 2’yi gösterirken, dairesinden çıktı. Yoga dersine gidiyordu. Mekanizması yenilenmiş, ama ferforje dış kapısı, kristal aynalı ahşap kabini korunmuş asansörün pirinç düğmesine son kez bastı. Son dakikalarını yaşıyordu, ellerini kavuşturup bekledi. Asansör mekanik bir gıcırtıyla durdu. Henri Curiel, demir kapıyı açtı. Ahşap kabine girdi. Kristal aynalarda son kez kendisini gördü. Belki saçlarını düzeltti, belki yakasındaki bir tozu silkeledi. İniş düğmesine bastı.
Ölüm timinde gözcü olan apartman girişini kollarken, tetikçi asansörün önüne mevzilenmişti. Henri Curiel çıkarken 45’lik dedikleri Colt marka bir tabancayla üç el ateş etti.

***

Mısır’da Fransız kültürüyle yetişen Yahudi bir bankacının oğluydu. 1914 yılında Kahire’de doğmuş ve babası tarafından bankanın başına geçmek için eğitiliyordu.
Ama Henri Curiel; Andre Malraux, Andre Gide, Paul Nizan okuyor, Marksizme yakın duruyordu.
Babasının topraklarında çalışan köylülerin yoksulluğunu kavrayınca zengin ailesine sırtını dönüp; sömürgeciliğe ve faşizme karşı savaşan komünist bir aktivist oldu.
1943’te kurduğu Mısır Ulusal Kurtuluş Hareketi, sonunda İngilizlerin ülkeyi terk etmesini sağlayan en etkin direniş örgütlerinden biriydi. Mısır hapishanelerine epeyce girip çıkan Henri, 1950 yılında Kral Faruk tarafından Mısır yurttaşlığından atıldı ve komünist olduğu gerekçesiyle sınır dışı edildi.
Fransa’ya yerleşti ve Fransız Komünist Partisi üyesi olarak, Cezayir’in bağımsızlığı için aktivistliğe başladı. Cezayir’deki direnişçilere silah ve sahte kimlik sağlayan bir yeraltı örgütü kurmuştu.
Fransa’nın o yıllarda ırkçı ve Apartheid politika uygulayan Güney Afrika’yla silah ticaretini ortaya çıkarması, Henri Curiel’in ölüm fermanı oldu.
1976’da Le Point dergisi tarafından KGB destekli bir yeraltı örgütünün elebaşı olmakla itham edildi. 1977 yılında sınır dışı edilmek üzere taşrada ev hapsine alındı. Ama sınır dışı kararı uygulanmadı ve öldürülmeden birkaç ay önce serbest bırakıldı.

***

Henri Curiel, Fransız istihbaratı tarafından öldürüldü. Cumhurbaşkanı Giscard d’Estaing idi. Katiller belirlendi, asla tutuklanmadılar. Cinayet “devlet sırrı” gerekçesiyle soruşturulmadı, yargılama yapılmadı.
Ama Henri Curiel’in yakınları ve birkaç avukat, yıllarca uğraşarak, devletle didişerek dosyanın kapanmasını engelledikleri gibi; yakın zamanda da dava açılmasını sağladılar!
Derken Paris Belediyesi, Henri Curiel’in anısını, ölümünden 41 yıl sonra evinin duvarına çakılacak taş bir levhayla onurlandırmaya karar verdi.
Geçen perşembe yapılan törene, politika, hukuk ve medya dünyasının önemli isimleri katıldı. Ben de vardım, çünkü çoğu arkadaşım... Hepsini, Henri Curiel’in kuzeni gazeteci Sylvie Braibant sayesinde tanıdım. Zaten tören Sylvie’nin konuşmasıyla açıldı ve Henri Curiel’in oğlu, Fransa’nın önde gelen gazetecilerinden Alain Gresh’in sözleriyle bitti.
Alain Gresh, rahat yaşamını elinin tersiyle iten babasının niçin ateşten bir gömlek giymeyi seçtiğini, Nâzım Hikmet’in dizeleriyle anlattı. Fransızcası da Türkçesi kadar güzel çınlayan “Sen yanmazsan / Ben yanmazsam / Biz yanmazsak / Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa” dizeleri, Henri Curiel’in anısına çok yakıştı.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kıyamete hazırlık 14 Nisan 2024
Kibir ve kir 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları