Olaylar Ve Görüşler

Tarih satılamaz!

25 Ağustos 2019 Pazar

TCDD’nin Ankara’daki tarihi binası, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın kurucusu olduğu Medipol Üniversitesi’ne verildi. Bu yalnızca bir rant konusu mudur? Cumhuriyetimizin mekânsal izlerini taşıyan yapılara yapılan saldırılara bakıldığında böyle olmadığı çok açık görülebilir.

27 Temmuz sabahı Cumhuriyet portalda bu haberi okuduğumda kalbim sıkıştı. Ankara’da yaşamış eski bir demiryolcu babanın çocuğu olarak beynime hücum eden anılardan adeta düşünemez olmuştum. İlk aklıma gelen hemen her yıl buharlı trenlerle yaptığımız 36-38 saatlik Ankara-Erzurum yolculukları oldu. Daha sonra Boğaziçi Ekspresi ile yapılan Ankara- İstanbul yolculukları. Yalnızca gar binasını değil, bir kompleks olarak inşa edilmiş alanın hemen her noktasını lise çağlarına kadar ayrıntısıyla bilmek içimde yükselen isyan duygusunun kaynağıdır. TCDD İstihlak Kooperatifi’nin ev ekonomimizdeki yeri, küçük sağlık polikliniğinden aldığımız hizmetler, yazın babamın bana kurum kütüphanesinden sürekli taşıdığı siyah ciltli kitaplar, gar binasının her seferinde beni etkileyen çok yüksek tavanı ve mermer kaplı zemini, peronlarda asılı duran kocaman saatler, hazırlığı yapılan tren katarlarının her bir tekerini elindeki uzun saplı küçük çekici ile kontrol eden görevlilerin ciddiyeti, bekleme salonlarındaki özel tasarım tahta kanepeler, garların olmazsa olmazı divaneler, lokomotiflerden püsküren beyaz buharların yansıttığı etkileyici makine gücü, ancak üniversite çağında yemek yiyebildiğim gar lokantasının bembeyaz örtülü masaları, yolculukla ilgili her şeyi bulabileceğiniz gar büfesi, kadrolu yük taşıyıcıları, camlarından merakla baktığımız özel yolcu ağırlama bölümü, kırmızı şapkalı gar şefinin adeta gücünü yansıtan elindeki yol verme aletiyle trenin yanına gelip elini havaya kaldırmasıyla koca katarı çekmek için kükreyen lokomotifin ilk hareketi...
Buraya kadar yazılanlara eklenecek, ayrıntılandırılacak pek çok anı var elbette, ancak yukarıdaki haber hepsini kara bir bulut gibi örtüyor. Oysa ki gerçek gazeteci Çiğdem Toker, Cumhuriyet’teki 1 Haziran 2018 tarihli yazısında olacakları çok önceden haber vermiş bize, “Ankara Garı kime rant olacak?” başlıklı yazısında. Bu yazıya göre “Maliye Bakanlığı, TCDD ve TOKİ arasında 13 Mart 2018’de imzalanan, üçlü protokol” ile kumpas başlatılmıştı.

Hızlı tadilat
1928 yılında yapılan ve Devlet Demiryolları 2. İşletme Başmüdürlüğü olarak kullanılan, daha sonra misafirhaneye dönüştürülen tarihi bina, yükseköğrenimdeki demiryolcu çocuklarının kaldığı, daha sonra resim galerisine dönüştürülen bina ve kreş binası Medipol Üniversitesi’ne verilmiş. Hızla yapılan tadilatlarla binalar kullanıma hazır duruma getirilmeye çalışılıyor.
Gördüklerimden hâlâ kullanılmakta olan etkileyici duvar seramikleriyle süslü Porto Garı’nın, Paris’teki garların, Milano Merkez Garı’nın ve benzerlerinin hiçbiri için böylesine vefasızlık, saygısızlık, açgözlülük taşıyan bir son akıllardan geçmemiş, geçememiştir. Bu yalnızca bir rant konusu mudur? Son çeyrek asırdır Ankara’da Cumhuriyetimizin mekânsal izlerini taşıyan yapılara yapılan saldırılara bakıldığında böyle olmadığı çok açık görülebilir. Bu durum, yeni Cumhuriyetin Ulus-Çankaya ekseninde modernleşmesinin simgesi sayılan yapıların yok edilmesiyle doğrudan Cumhuriyeti ve değerlerini yok etmek isteyenlerin elle tutulur gözle görülür tahribatlarının bir diğer örneğidir. Ne yazık ki teslim etmekle suç ortaklığı yaptığımız Ankara yerel yönetiminin son çeyrek yüzyılda başkentimize yaptıklarıyla bu kötülükte payı çok büyüktür.
Gelinen noktada ilk görev Ankara’nın yerel yönetimlerini devralan ve kendisini Cumhuriyetçi görenlere düşmektedir. Bu görev öncelikle başkent Ankara’daki Cumhuriyetin bütün izlerini titizlikle korumak ve olanaklı ise kaybedilenleri yerine koymaktır. Böylesi bir görev elbette ki yurtseverlik ve uzmanlık gerektirmektedir. Her zamanki gibi TMMOB ve Mimarlar Odası’nın uzmanlıklarıyla konunun en büyük destekçisi ve izleyicisi olmalarını beklemek hakkımızdır.

Bütünlüğü yok ediliyor
Ulusal Kurtuluş Savaşı süresi ve sonrasında, küçük bir kasaba garı boyutlarındaki görüntüsünün çok ötesinde, Cumhuriyetin kuruluşuna tanıklık eden Ankara Garı, yeni Türkiye’nin 15 yılda geldiği noktayı yansıtacak görkemde bir gar kompleksine kavuşturulmak üzere Bayındırlık Bakanlığı’nda çalışan 25 yaşında genç bir mimara, Şekip Sabri Akalın’a emanet edilmiştir. 4 Mart 1935’te başlayan inşaat 30 Ekim 1937’de tamamlanmıştır. Sonrasında “Türkiye Cumhuriyeti Başkenti”nin garı olması nedeniyle ekseninde Cumhuriyet tarihimizin önemli bir bölümünü okumak ve yazmak olanaklıdır. Bu son yağma ile gar bölgesinin bütünlüğü yok edilmektedir.
Çok yakın geçmişin, kanlı gar katliamının (10 Ekim 2015), izlerini de taşıyan böylesi bir yapının olağan demokratik yönetimlerde doğrudan “suisitimal” olarak değerlendirilecek bir biçimde özel hastane patronluğundan Sağlık Bakanlığı’na getirilmiş bir kişinin kurduğu üniversiteye “peşkeş” çekilmesini (TBMM Başkanı’nın kulakları çınlasın) yurtsever hiçbir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının kabul etmesi beklenmemelidir.

Müfit Akyos



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları