Barış Doster

Suriye politikası neleri gösterdi?

06 Kasım 2019 Çarşamba

Türkiye’nin Suriye politikası, askeri harekâtlardaki başarılara ve Astana süreciyle birlikte Rusya ve İran’la aynı safta buluşmasına rağmen, ABD bağımlılığı ve Suriye rejimiyle görüşmekten kaçınması nedeniyle, bir türlü istenen sonucu vermiyor. Hep bir şeyler eksik kalıyor. Suriye’de ABD ve Rusya’yı birbiriyle dengelemeye çalışan Türkiye; hem ikisinin de PKK-PYD-YPG terör örgütünü koruduğuna tanık oluyor hem kendi gücünün sınırlarını görüyor. Türkiye’nin başka sorunları da var.

Birincisi, devlet kapasitemiz belli. Siyasi, iktisadi, askeri ve yumuşak gücümüzün sınırları malum. 470 milyar doları bulan dış borç, üretimden ve planlamadan kopmuş ekonomi, yüksek işsizlik, dış kaynak bağımlılığı, kaçınılmaz olarak dış politikada da manevra sahamızı daraltıyor. Doğru, jeopolitik konumumuz önemli. Yani devletin coğrafyası ve siyaseti arasındaki ilişki bağlamında Türkiye’nin çok değerli ve özgün bir yeri var. Ne var ki, ülkenin coğrafi konumu, fiziki yapısı, yeraltı ve yerüstü kaynakları tek başına yeterli olmuyor. Asıl önemlisi, ülkeyi yönetenlerin liderlik becerisi, yönetici seçkinlerin niteliği, ehliyet ve liyakat sahibi olması, eğitimin kalitesi, toplumsal bilinç, demokrasi, özgürlük, hukukun üstünlüğü, sanayi ve teknoloji altyapısı, akademik yetkinlik, araştırma-geliştirme kabiliyeti.  

İkincisi, iktidarın dış politikayı anlama ve uygulama biçimi yanlış. İç siyasete yönelik bir dış siyaset izliyor. Cumhuriyetin birikimini, deneyimini yok sayıyor. Tarihi kendisiyle başlatıyor. Dışişleri Bakanlığı’nın kurumsal hafızasını, yetişmiş kadrolarını devre dışı bırakıyor. Kendisi gibi düşünmeyenlerin, kendisini eleştirenlerin görüşlerini hiç önemsemiyor. Başkalarına akıl danışmıyor. Oysa dış politika çok yönlü, çok boyutlu, çok katmanlı düşünmeyi gerektirir. Dengeli, istikrarlı, kararlı, tutarlı olmak önemlidir. Bu tutum beraberinde güvenilirliği, öngörülebilirliği, saygınlığı, itibarı ve caydırıcılığı getirir. Dış politikanın, savunma ve güvenlik politikasının temelinde, ülkenin bağımsızlığını, bütünlüğünü, egemenliğini, siyasal birliğini korumak, değerlerini, zenginliklerini, kaynaklarını koruyup geliştirmek, saygınlığını, itibarını, nüfuzunu pekiştirmek yatar.

İttifak başka, işbirliği başka

Üçüncüsü, Türkiye dünyanın güç merkezinin batıdan doğuya, Atlantik’ten Pasifik ve Avrasya’ya kaydığının yeterince farkında değil. O nedenle NATO’daki konumunu, Avrupa Birliği adaylığını sorgulamıyor. Soğuk Savaş kalıntısı ezberlerden kurtulamıyor. İttifak üyesi olmakla, işbirliği yapmayı birbirine karıştırıyor. Oysa ittifak ilişkisi başka, işbirliği başkadır. Örneğin, bir ülkeyle askeri alanda yapılan işbirliği ve/veya yakın ticari ilişkilere sahip olmak, o ülkeyle ittifak yapmak anlamına gelmez. İttifak ilişkisi çok daha yoğun, kapsamlı, derin, güçlü bağlar içerir. Siyasi işbirliğinin güçlü olması, askeri anlamda ortak tatbikatlar, teknolojik işbirliği, istihbarat paylaşımı, ortak askeri eğitim, ortak değerler, hedefler, çıkarlar, öncelikler, beklentiler, tehdit algıları gerekir sağlam bir ittifak için. Hele de “stratejik ittifak” ilişkisi nadir görülen bir ilişkidir. Bu yüzden Türkiye’nin ABD’ye “dostum” demesi ne kadar yanlışsa, “stratejik müttefik” demesi de o kadar yanlıştır. ABD’nin iki stratejik müttefiki vardır: İngiltere ve İsrail.

Sözün özü; dış politikayı iç politikaya yönelik yapmak, kişiselleştirmek ve duygusal tepkiler vermek yanlıştır. Geçmişten ders almak, tecrübeye değer vermek, akıl, bilim ve sağduyuyu öne çıkarmak gerekir.




Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları