Özdemir İnce

Na to kefari, na to mermari

15 Kasım 2019 Cuma

Ülkemizdeki “rejim”in yaptığı işler Almanya’da Weimar Cumhuriyeti’nin (1930-1933) yıkılışından sonraki dönemde olanları anımsatıyor. Anımsatmaktan da öte sanki Üçüncü Reich’in kuruluş program uygulandı. Bir farkla: Üçüncü Reich dine karşıydı ama AKP rejimi dini zalimce kullanmakta.

5 Kasım günü yayımlanan İslam Ülkeleri Neden Geri Kaldı?” başlıklı yazımda yer alan 10 maddeyi lütfen anımsayın. Geri kalışın nedeni ister bizzat İslam, ister halifeler, ister müctehidler ve müceddidler, ister hadis kaynakları, ister yöneticiler olsun bütün İslam ülkeleri şu anda her bakımdan geri kalmıştır. Petrol zengini Körfez ülkelerinin kasalarına, binalarına, yollarına falan bakmayın, yararlandıkları, parayı bastırıp satın aldıkları teknolojilerin “t”sinde bile katkı payları yoktur. Kullandıkları teknoloji ürünlerinin hiçbirini kendileri yapmamıştır, üretmemiştir. Bunu başaran iki ülkeden biri laik anayasalı (Türkiye), ikincisi Şii (İran) inançlıdır. İkisi de mevalidir (Arap kökenli olmayan Müslüman) ama Araplaşmamıştır.

Türkiye, eğer teknoloji (otomotiv, silah, tıp, mühendislik...) alanlarında bir şeyler yapabiliyorsa bunu tamamen Cumhuriyetin AKP öncesi laik öğretim sistemine borçludur. Bu alanlarda küçük de olsa adımlar atan bireylerin tamamı klasik laik liselerden mezun olmuşlardır, aralarında bir tek imam hatip mezunu yoktur. Siyasal İslamcılar (Fethullah hareketinde görüldüğü gibi), gençleri mülkiye, askeriye, adliye ve zaptiyeyi ele geçirmek üzere programlamıştı. Bu programın gerçekleşmesine ortak olan AKP, “din ve iman” katkısıyla iktidara gelip “masa ve kasa”yı ele geçirince, her mahallede kendi milyonerini yaratmak için müteahhitlik ve inşaat işlerinin üzerine balıklama atladı.

Bir mercimek tanesi kadar aklı olan bir insan babasından kalan üretim araçlarını, atölye ve fabrikaları, geliştirmeye, çoğaltmaya bakar, satıp-savurup kumara basmaz, barda-pavyonda hacıağa gibi yemez.

Ülkenin ekonomisini yıkan, kasasını boşaltan AKP bu mirasyedi akıl ve ahlakını kimden almış olabilir? Acaba ele geçirdiği Cumhuriyet ülkesini “darülharp” memleketi saydığı için mi malını mülkünü yağmalamış ve batan geminin malı gibi satmıştır? Yoksa ideolojik bir intikam olarak Cumhuriyet ülkesinin bütün kurumlarının temelini dinamitlemiş ve dinamitlemekte midir ?

Böyle olmasaydı, mercimek kadar aklı olsaydı, memleketi imam hatip ve ulemanın (!) örümcek ağlarına teslim eder miydi?

4 Kasım 2019 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yer alan Figen Atalay ve Ozan Çepni imzalı haberlerden öğrendiğimize göre okulöncesi kurumlara ve ilkokullara “müftü” ve “tirit” girecekmiş. Okuyalım:

Milli Eğitim Bakanlığı, TÜGVA gibi vakıflar ve derneklerle imzaladığı protokolleri, müftülükler ve Diyanet üzerinden de yaşama geçiriyor. Bazı illerdeki okulöncesi kurumlara ve ilkokullara ‘müftülük’ ile ‘değerler eğitimi’ için işbirliği yapıldığına ilişkin yazı gönderildi. Yazıda eğitim verecek öğretmenin müftülük tarafından seçileceği belirtildi.”

Ayrıca çocuklar sabah namazı için bir dergâha götürülecek ve namazdan sonra çocuklara tirit ikram edilecekmiş.

Çocukların (yatılı da olsalar) aileden ve veliden izin alınmadan sabah namazı için camiye ve dergâha götürülmesi yasalara aykırıdır. “Değerler Eğitimi” ne demek? Türkiye’de “Cumhuriyetin değerleri” geçerlidir. Bu eğitimi neden müftülüğün seçeceği insanlar versin? AKP’nin MEB’in “Değerler eğitimi” dediği şey İslamın müfis şeriat değerlerinin öğretilmesidir ki anayasaya ve anayasanın 174. maddesinin koruduğu, 3 Mart 1924 tarihli ve 430 sayılı Tevhidi Tedrisat (Öğrenim Birliği) yasasına aykırıdır. Yani suçtur. AKP rejiminin imam hatip siyaseti de anayasa ve adı geçen yasaya aykırıdır. Katmerli suçtur. Muhalefet partilerinin Danıştay’a, gerekirse AYM’ye gitmiyor olması da suça katılma sayılır.

Na to kefari, na to mermari Yunanca “İşte kafa, işte mermer” anlamına gelir. Dilimize “Nato kafa nato mermer” olarak geçmiştir ki çok acıklı bir anlamı vardır...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorumluluk 16 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları