Aydın Engin

Seçim İttifakından Önce Seçim Bildirges

08 Şubat 2015 Pazar

Seçim hazırlığı besbelli ki iyiden iyiye kızışmaya başladı.
Bu iyi.
Çünkü AKP için “sandıkta yenilmez” yargısını baştan kabullenmiş bir ezber bozulacaksa bu yumurta kapıya gelince olmaz. Eh, seçime beş ay var ve bu, hazırlık için yeterli bir zaman.
Ancak Meclis aritmetiğini köklü bir değişikliğe uğratmak, gücünü sadece kişilerden alan bir milletvekili aday listesi hesapları üstünden yürüyecekse 5 ay değil 105 ay önceden de kollar sıvansa bence nafile çabadır.
1962’den beri seçmenim. Hiçbir seçimde, “Aaaaa, falanca namlı, ünlü, saygın kişiyi listenin seçilebilecek bir sırasına koymuşlar. O benim pek beğendiğim bir siyasetçidir. Hemen ona oy vereyim” demedim. Diyenlerle de dalga geçmeyi yeğledim.
Dahası bu mesleğe girdiğimden beri pek çok seçim yarışı izledim. Çalıştığım gazetelerdeki şefler pek çok seçimde beni “seçmenin nabzını tutma” görevi ile sokağa, yollara, kentlere, kasabalara yolladılar. Partilerin yerel yöneticileri ile buluşup “nabız tutma”nın ne kadar yanıltıcı olduğunu kişisel deneyimlerimle iyi biliyorum.
Buna karşılık gazeteci kimliğini öne çıkarmadan kahvelerde, pazaryerlerinde, meyhanelerde sohbetlere kulak misafiri, becerebilirsem -ki her zaman kolay değildir- sohbetin bir parçası olmanın paha biçilmez “nabız bilgileri” taşıdığını yine kişisel deneyimlerimle iyi biliyorum.
                                                            ***
İşsizlik, ücretler, çarşı pazar fiyatları, eğitim, sağlık, ulaşım, iletişim gibi yaşamın temel konularında “Bu iktidarın yaptığı yanlış ve şundan, şundan, şundan zararlıdır. Biz ise şunu şöyle, bunu böyle yapacağız” diyen, bunu içi boş seçim vaatleri kepazeliğine düşmeden, kitleleri kucaklayacak, etkileyecek ve ille de heyecanlandıracak derinlik ve zenginlikte dillendiren bir siyasal hareket, ancak öyle bir hareket seçim sonuçları üstüne umut besleyebilir; Meclis aritmetiğini değiştirebilecek bir siyasal çıkışın öncüsü olabilir.
Bir üst paragrafta yaşamın temel konuları diye nitelediğim bazı başlıklar sıraladım. Bunları tek tek ele alsak kolayca göreceğiz. Bunların her biri
AKP iktidarının yumuşak karnıdır.
Ekonomide inşaat sektörü üstüne kurulu bir kalkınma modelinin niye bir çıkmaz sokağa yol alacağını kitlelere anlatmak çok mu zor?
Eğitimde yüksek liseye dönmüş üniversitelerden nitelikli eleman değil potansiyel işsiz ve diplomalı cahil yaratan bir siyasal ayıbı kitlelerin önüne sermek çok mu zor?
Sağlıkta Çok şükür AKP sayesinde özel hastanelere gidebiliyor; istediğim doktora, erişebiliyorum” diyenlerin gitgide çökmekte olan bir sağlık hizmeti kargaşasını sezmediklerini herhalde kimse düşünmüyordur. Bunu sergilemek için dâhi siyasetçilere mi ihtiyaç var?
İletişimde özgürlüklerin önünü alabildiğince açmayı değil, “Şu internet, Twitter, Facebook gibi belalardan nasıl kurtulabilirim, nasıl kısıtlayabilir, mümkünse erişilemez hale
getiririm” hesapları yapan bir iktidar zihniyetini “Gezi çocukları”nın hınzır zekâsı çoktan teşhis etmedi mi?
                                                            ***
Bu kadarı yetsin.
Seçime hazırlanırken CHP’nin, HDP’nin ÖDP’nin buluşabildikleri konu ve alanlarda ortaklaşa, uzlaşamadıkları alanlarda tek tek seçmen kitlesinin önüne bir programla çıkmaları niye mümkün olmasın?
Böylesi ortak programlara siyasal literatürde seçim bildirgesi deniyor.
Çabalar öncelikle bu noktada yoğunlaşsa, sonra (evet sonra) “kimi, nerede, hangi sırada milletvekili adayı gösterelim” hesaplarına geçilse bu seçmende yankısını bulacaktır.
Meraklısı 1965’te Meclis’e 15 milletvekili sokup, o Meclis’in tozunu atan Türkiye İşçi Partisi’nin seçim bildirgesine; 1974’te Ecevit önderliğindeki CHP’nin Ak Günlere bildirgesine, Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında Selahattin Demirtaş’ın bir “seçim bildirgesi” niteliği taşıyan konuşmalarına bir göz atsa sanırım yukarıda yazılanlara hak verir.
Haydi öyleyse...
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları