Kişiselleştirilen yargı

29 Kasım 2015 Pazar

AKP’nin “İleri Demokrasi” rejimi, iç ve dış politikayı olduğu gibi yargıyı da “İleriye” taşıdı:
Artık bol değişkenli, virajlı, birbirine zıt kararların alındığı, yargıçların yargıçları tutukladığı, kimin ne zaman hapse atılacağının belli olmadığı bir adalet düzenimiz var.
Üstelik bu düzenin en önemli özelliği “düzensizliği”!
Çünkü bütün sistem, sık sık, karar, müttefik ve politika değiştiren bir iktidara bağımlı hale getirildi.

***

Ama yargı mensuplarının hakkını da yemeyelim...
Kendilerince bir düzen kurmuşlar:
Yargılanan ve mahkûm edilen eylem ve söylemler çok sık ve çok hızlı değişse de...
Yargılayanlar ile yargılananlar sık sık yer değiştirseler de...
Suçlamalar, tutarlı biçimde hep aynı:
“Terör örgütü üyesi olmak...”
“Terör örgütü üyesi olmadan, terör örgütü propagandası yapmak...”
“Hükümeti devirmek için darbe yapmak veya darbe teşebbüsünde bulunmak...”
Ve belki de İzmir’deki davadan esinlenilerek, bunlara son zamanlarda bir de “Casusluk...” suçlaması eklendi...
Elbette medyaya özel başka bazı suçlamalar olduğunu da kaydedelim ama onları saymaya burada yerim yetmez!
Sonuç olarak suçlamalar hep aynı...
Sadece suçlanan kişi ve gruplar değişiyor!
Çünkü iktidar, kendi ifadelerine göre çok sık aldatılıyor ve bu nedenle de çok sık fikir değiştiriyor.
Eski müttefik Cemaat, bir anda yargılayandan, yargılanan konumuna geçebiliyor...
Kürtler, bir anda, ortak proje yürütülen gruplar olmaktan çıkıp ülkenin milli güvenliğini tehdit eden örgütler arasına katılabiliyor.
Ama yine kimsenin hakkını yemeyelim, bir konuda tutarlılık var:
İktidarı eleştirenler ve medya sürekli olarak hedefte!

***

Can Dündar ve Erdem Gül, aslında siyasal iradeye bağımlı hale getirilen yargının kurbanı olmuşlardır.
Zamanında askerleri, aydınları ve muhalifleri hedef alan kumpasların ortakları, şimdi birbirlerine düştükleri gibi, yargıyı da kendi kişisel hesaplarına alet etmektedirler.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları