Bir Semptom Olarak Ukrayna

05 Mart 2014 Çarşamba

Ukrayna krizinde ortaya çıkan trajikomik, hatta absürd durumlar acaba neyin semptomu?
ABD Dışişleri Bakanı Kerry, NBC televizyonuna konuşurken, “Gidip bir ülkeyi sahte gerekçelerle işgal edemezsiniz” demiş. Kazanın tencereye dibin kara demesine benziyor...
Ukrayna’da halk, bir hırsızlar sürüsüne karşı “yeter artık” diyerek sokaklara döküldü. Şimdi, hırsız oldukları için bir önceki seçimlerde halktan oy alamamışlardan oluşan “kerameti kendinden menkul” bir hükümet var; Ukrayna’nın en zengin oligarklarını, ekonomik açıdan önemli bölgelerin başına yönetici olarak atıyor.
Maidan “devrimcilerinden”, faşist “Sağ Sektör” lideri, başka zaman olsa beyaz ırka tehdit olarak göreceği Çeçen Müslüman isyancılardan Rusya’ya karşı yardım istiyor.
Pazar, kaynak sıkıntısı çeken Batı kapitalizmi, enerji bağımlısı Avrupa, Ukrayna’yı, Rusya’yı yaptırım uygulamakla tehdit ediyor. Aynı anda İngiliz hükümetinin ekonomik yaptırımlardan yana olmadığı basına sızıyor. Enerjisinin yüzde 60’ını, önemli ihracat pazarı Rusya’dan sağlayan Almanya, Spiegel’in yorumunda işaret ettiği gibi, “başlangıçta Kiev’de deli gibi koşturduktan sonra” (03/03) şimdi “aman krizi tırmandırmayalım” diyor. Die Welt’e göre “Putin bir despot diye başlayan bir indirgeme hatasına düşmemek gerekiyor” (03/03).
Kimi yorumcular, ekonomik-diplomatik yaptırımların Çin’e, Rusya ile stratejik ilişkilerini geliştirmek açısından yeni olanaklar da sağlayacağını düşünüyor. Çin “Batı, Soğuk Savaş mantalitesini bırakıp, Rusya’ya karşı değil onunla birlikte çalışmalıdır” diyor (Halkın Günlüğü, 03/03).
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Rusya veto hakkına sahip olduğundan bir karar alamaz durumda.
Batı’nın havada uçuşan soyut tehditlerine, afra tafrasına karşın ekonomik finansal bir krizin ortasında (III. dünya savaşını başlatma riski de cabası), Kırım için Rusya ile bir askeri çatışmayı göze alması çok uzak bir olasılık. Ama siyasi liderlerin hesap hatası yapma yeteneğini azımsamamak gerekir.
Kısacası Ukrayna’da belirsizlik egemen. Dünya sisteminin siyasi dengeleri dejenere olmaya devam ederken, tarih yine haritası olmayan sulara girdi. İşte Ukrayna’nın son yıllarda, özellikle mali krizin etkileriyle hızlanan karmaşıklaşan bu yeni durumu, Die Welt’in yorumunda işaret edildiği gibi (04/03) bir “machtpolitik”in (güç politikası) geri dönmesinin semptomu.
Bu semptom bize yerleşik ama gerileyen hegemonya sisteminin (ABD liderliğindeki Batı) dünyada gelişmeleri belirleme kapasitesini her gün biraz daha kaybetmekte, ABD’nin hegemonya blokunu bir arada tutma, müttefiklerini koruma kapasitesinin hızla zayıflamakta olduğunu gösteriyor.
Bu görüntünün, sistemin bütünü açısından önemli sonuçları üretmesi kaçınılmaz. Pazartesi yazımda Asya-Pasifik bölgesi bağlamında değinmiştim: Japonya, Kore gibi zengin, teknolojik düzeyi yüksek ülkelerin, ABD’ye olan güvenleri sarsıldıkça kendi “yollarına gitme”, ABD’den bağımsız davranma eğilimi güçleniyor.
Bu bağlamda, Ortadoğu’nun enerji zengini ülkeleri Çin’le ilişkilerini geliştirme, Çin de Ortadoğu’ya girme konusunda daha atılgan davranıyor.
Avrupa’da Almanya’nın II. Dünya Savaşı sonrası düzenin (ABD hegemonyasının) kısıtlamalarından kurtularak askeri ve diplomatik anlamda kendi nüfuz alanını, AB üzerindeki hegemonyasını güçlendirmeye, Rusya ve Çin’le ilişkilerini bu amaca bağlı olarak şekillendirmeye yönelmesi güçlü bir olasılık olarak öne çıkıyor. Sonuç parçalanma, kaygan, istikrarsız bölgesel ittifaklar, bloklaşmanın, hegemonya mücadelelerinin yoğunlaşması. 20. yüzyılın ilk yıllarında olduğu gibi...
Bundan sonra Ukrayna’da ve uluslararası dengelerde ortaya çıkacak gelişmeleri öngörmek çok zor. Peki, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun daha “Maidan”ın çöpleri temizlenmeden, Rusya’nın projesinin sınırları belli olmadan, kendini “fillerin tepiştiği çayıra” atmasının anlamı ne? Sakın bu telaş, Erdoğan’ın Batı ile arası bozuk, nasılsa gidiyor, bari ben hizmet aşkıyla yandığımı göstererek biraz puan toplayayım” kaygısından kaynaklanıyor olmasın?
Diğer taraftan, Ukrayna Suriye değil! “Ukrayna emperyalizmin hedefi oldu” savına dayanarak taraf tutmak doğru olmaz! Burada büyük güçler karşı karşıya. Çıkacak bir çatışma, “haksız bir çatışma”, paylaşım savaşı olacak. En iyisi, Ukrayna’da yaşananlardan, “sistemin” özelliklerini teşhir etmek için yararlanmaya çalışalım.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları