Fantezi, felaket, fetiş

04 Şubat 2016 Perşembe

Liberal entelektüellerin “AKP demokratikleştirecek” fantezisi çökerken bir felakete dönüştü. Dün bu fanteziye kapılanlar, bugünkü felakete katkıda bulunmuş olmanın ağrılarına katlanabilmek için bir “kötü Erdoğanfetişi yaratıp ona tutunmaya çalışıyorlar. Ne bu gerçekle ne de hatalarının kaynağıyla yüzleşmeye hiç niyetleri yok. Aksine, dün kendilerini aldatanların çevrelerinde dolaşmaya, masalarına oturmaya devam ediyorlar. Sanırım liberalizmin “doğasında var”...

***

Liberal entelektüeller, biteviye hem kendilerini hem de halkı, demokratikleşme, barış, savaş hatta devrim gibi toplumsal dönüşümlerde, sınıflar arası ilişki ve çelişkilerin değil, bireylerin belirleyici olduğuna ikna etmeye çalışır. Kapitalizmi tek seçenek olarak sabitlemenin bir yoludur bu. Ancak bu ikna ve sabitleştirme bir imkânsızlıktır, çabalar biteviye sınıfsal ilişkilerin, çelişkilerin realitesine çarparak dağılır. Bu ikna ve sabitleştirme çabalarının, sürekli realiteye çarpmasının yarattığı ağrılara rağmen devam edebilmesi için de destekleyici fanteziler, düş kırıklıklarını yadsımaya yardımcı olacak fetişler üretilir.
Bu bağlamda Türkiye’nin son 20 yılı ilginç bir örnek oluşturuyor. Bu ülkeyi 1950’lerden bu yana, hep dinci akımlarla flört eden, sürekli dini araçlaştıran, Müslüman, kültürel açıdan muhafazakâr, ekonomik açıdan liberal eğilimli liderler, partiler, ABD ve NATO’nun onayıyla yönetmiştir. Ne zaman bu yönetimler toplumsal muhalefetin, sınıf mücadelesinin basıncı ile verimliliğini kaybetse bu basıncı kaldırmak için devreye ordu girmiştir; ABD ve NATO’nun onayıyla...
Tüm bunlara karşın, 2000’li yılların başında, liberal entelektüeller, bu “ülkede Müslümanlara baskı yapılıyor”, “ordunun vesayeti var” gibi iddialarla, esas vesayet odağı, sermaye düzenini sabitlemeyi başardı.

***

Küresel krizi yönetme rejimi (neoliberal küreselleşme) ve ABD’nin Büyük Ortadoğu projesi için “ılımlı İslam” arayışı ile, Türkiye’de 12 Eylül darbesinin katkılarıyla önü açılan, “28 Şubat” ile BOP gereksinimleri doğrultusunda yenilenen İslamcı entelijensiyanın (bir entelektüeller sınıfı) iktidar hamlesi birleşince, ortaya siyasal İslamın partisi AKP çıktı.
Liberal entelektüeller, geleneksel ikna ve sabitleme işlevine hizmet edeceğini düşünerek bu olgunun üzerine, “artık değişti muhafazakâr demokrat oldu”, “demokratikleştirecek”, “Kürt sorununu çözecek”, “vesayeti kaldıracak”, “ülkeyi dünya gücü yapacak” fantezileriyle atlayıverdi.
Bu fantezilerin hepsi zaman içinde “gerçekleştikçe” müstehcen biçimler sergilemeye başladılar. Demokratikleştirme fantezisi yerini, kuvvetler uyumuna dayalı başkanlık rejimi arzulayan, Hitler Almanya’sını örnek göstereni, devlet görevlilerini mevzuatı bir kenara koymaya çağıran, rejimin fiilen değiştiğini açıklayan, kendisine Şef denilmesine izin veren bir liderin tek adam yönetimine açıldı. Kürt sorununu çözecek fantezisi, yerini “kökünü kazıma”, “imha etme” projesine; askeri vesayeti kaldırıyor fantezisi, yerini kentlere tanklarla girmeye bıraktı. Ülkeyi dünya gücü yapma fantezisi, ülkeyi “Suriye”ye benzetmeye başlayan bir sürece dönüştü.
Liberal entelektüellerin bu gelişmelere yaptıkları katkıların sonuçlarıyla yüzleşmeye hiç niyetleri yok. Fanteziler de yok oldu. Şimdi onlar, bu yokluğu yadsımaya yardım edecek bir “kötü Erdoğan” fetişi yaratıp ona tutunmaya çalışıyorlar: “Devlet Erdoğan’ı teslim aldı”, “AKP iyi de Erdoğan olmasa”; “Gül iyiydi Erdoğan Kötü”; “Başbakan farklı düşünüyor ama Erdoğan”... “Arınç farklı...”
Liberal entelektüeller, hâlâ geçmişin “yel değirmenlerine” saldırmaya, muhalefet cephesinin toparlanma çabalarını sabote etmeye devam ediyorlar. Yakında bu fetiş de kırılacak, durumun, hakikati yadsınamaz olacak ama o zaman da “artık çok geç” olacak!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları