Çiğdem Toker

Eylülde referandum

11 Mayıs 2016 Çarşamba

Yerel seçimlere üç; genel seçimlere ise üç buçuk yıl gibi süreler varken, Devlet Malzeme Ofisi’nin (DMO) 450 bin adetlik mühür ihalesi açmasını, olası bir erken seçimle ilişkilendirmek zaten isabetli değildi.
Nitekim ihale ilanı, heyecan dalgaları yaratınca, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) alımın seçime işaret etmediğini duyurdu. Ne var ki, “Mühür alımının, stokları hazır tutmak için rutin bir alım olduğu” ifadesi, inandırıcı görünmüyor. Her şeyden önce, en yakın seçime üç yıllık bir süre varken, “stoklar için rutin uygulama” pekâlâ, 2017 ya da 2018’de gerçekleşebilirdi. DMO’nun, YSK için açtığı bu ihalenin, bu yıl içinde yapılması planlanan bir referandum amaçlı olduğuna kuşku yok. Siyasi kulisleri, günlük demeçleri bir yana bırakıp sadece ihale şartnamesini incelediğimizde bile, referandum kararının neredeyse kesinleştiğini anlamak mümkün.

Üç somut ayrıntı
Bu olasılığı güçlendiren üç somut ayrıntıyı paylaşalım:
- En son oy kullandığımız 1 Kasım seçimlerinde mührün üzerinde EVET yazıyordu. YSK’nin alımı için açılan ihalede, kaşenin üzerinde TERCİH yazması isteniyor. (12 Eylül 2010 referandumunda da TERCİH kaşesi kullanılmıştı.)
- Son teklif verme tarihi 13 Mayıs 2016 olan kaşe ihalesinde, teslimin, 4 ayda tamamlanması isteniyor. Bu da eylül ortasına karşılık geliyor.
- Üretilecek TERCİH mühürlerinin 10’ar binlik paketler halinde 81 ilin hangi ilçesine ve toplamda kaçar adet teslim edileceği, tek tek ve ayrıntılı bir listeyle belirlenmiş. Bu liste, ihale şartnamesinin bir parçası olarak ilan ediliyor.
Bu arada dikkat çekici bir diğer detay, toplam TERCİH mührü sayısının, 432 bin 640 olması. İhale şartnamesinde artan kaşelerin YSK’nin göstereceği yere teslim edileceği belirtilmiş. (Fazla üretileceği şimdiden belli 17 bin 360 kaşenin, tıpkı fazla oy pusulalarında belirtildiği gibi; kaza, aksilik, afet vs gibi nedenlerle oluşacak eksikleri kapatmakta kullanılacağını düşünmeliyiz.)

Partili Cumhurbaşkanı
Eğer kaşe ihalesi ve teslim süresi için verilen süre dört ay olmasaydı, referandum ihtimalleri içinde, “dokunulmazlık” konusunu düşünmek de mümkündü. Malum, AKP’nin ağır fiziki şiddeti altında Komisyon’dan geçen ve 23-27 Mayıs haftasında Genel Kurul’da oylanacak dokunulmazlıkların kaldırılması teklifinin, referandum aralığında kalma ihtimali de mevcut. Böyle bir olasılıkta teklifin referanduma mı götürüleceği, yoksa “rafa mı kaldırılacağı” ise henüz kesinleşmiş değil.
Bununla birlikte, Davutoğlu’nun gideceği AKP’nin 22 Mayıs kongresiyle “düzeltilecek” sistem değişikliği yolunun bir referanduma evrileceği artık kesinleşti. Kapsamlı bir yeni anayasa hazırlayıp başkanlık sistemi önermenin politik ve teknik güçlüklerindense, “partili Cumhurbaşkanlığı”nı içerecek daha küçük ölçekli bir anayasa değişikliği, Saray açısından daha “pratik” görünüyor. Beş yıldır fasılalarla konuşulan “partili Cumhurbaşkanlığı” için, anayasanın 101. maddesindeki tek bir cümleyi, metinden çıkarmak yetiyor.
“Cumhurbaşkanı seçilenin varsa partisi ile ilişiği kesilir” ifadesinin metinden çıkarılması, bütün gücün sadece fiilen değil, artık anayasal olarak da Saray’da toplanmasını sağlayacak, en “sihirli” formül. AKP rejimi bunu Fransa modeline benzetip “yarı başkanlık” diye anıyor ama “partili Cumhurbaşkanı” denilen sakat sistemin bizdeki dışında bir eşi benzeri bulunmuyor.
Sözün özü, DMO’nun 450 bin tercih mühür ihalesinin hikmetini sonbaharda önümüze konulacak “partili Cumhurbaşkanlığı” referandumu için düşünmemize bir engel kalmıyor.
Şimdilik tabii.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları