Twitter Dünyası Ne Kadar Gerçek?

08 Nisan 2014 Salı

Pamir’in ölümü üzerinden sosyal medyada başlatılan taarruz, hakikaten mide bulandırıcıydı.
Bir çocuğun cansız bedenini siyasi hesaplara alet etmek, her insani seferberlikten bir Gezi hayaleti üretmek, illa işin içine Alevileri dahil etmek, hastalıklı kafaların mahsulü...
Gezi ruhu nasıl korkuya yol açmış ki, bir çocuk arama dayanışması bile iktidar çevrelerinde bir isyan kıvılcımı kaygısı yaratıyor.
Dün birçok köşe yazarı, bu vicdansızlığı ele aldı.
Mehmet Y. Yılmaz, Pamir’in aynasından siyasi hesaplar uğruna değerleri darmadağın edilmiş “Yeni Türkiye”nin göründüğünü yazdı.
Eleştirilere tamamen katılsam da, teşhise katılmıyorum.
Yeni ya da eski Türkiye’de, 3.5 yaşında bir çocuğun arama faaliyetine iştirak etmeyecek, talihsiz ölümünden kederlenmeyecek insanların çoğunlukta olduğuna inanmıyorum.
Tersine, Pamir’e dökülen gözyaşlarının, bizi uzun zamandır olmadığı kadar birbirimize yaklaştırıp bağladığını düşünüyorum.

***

Bir aynadan söz edeceksek, Twitter’ı bir lunapark aynasına benzetebiliriz.
O ayna, sessiz kalabalıkları cüce gibi gösterirken, etkisiz çığırtkanları kanaat önderi gibi devleştirebiliyor.
Korkarım (ve umarım ki) biz, bu aynanın çarpıklığı yüzünden, bir avuç meczubun yazıp yandaşlarının virüs gibi çoğalttığı saçmalıkları, genel toplumsal ruh hali gibi algılıyoruz.
Diyeceksiniz ki; “Polisin vurduğu bir çocuğun ardından bir ‘Allah rahmet eylesin’i esirgeyen Başbakan’a destek oldu bu toplum?”
O desteğin nedenlerini ayrıca tartışalım; ama bu toplumun, liderlerinden daha vicdan ve aklıselim sahibi olduğunda anlaşalım.

***

Madalyonun tersinde de bir başka çarpık ayna var:
Bu kez de kendi grubunu dev gibi gösteren bir ayna...
Seçim öncesi Twitter’da Erdoğan’ın yenilgiye uğrayacağına dair iyimserlik öyle tavan yapmıştı ki, seçim sonuçları da aynı oranda büyük hüsrana yol açtı. Bu sefer de toplumdan ümidi kesen bir karamsarlık dalgası yayıldı.
Sanırım bu çarpıklığın nedeni de, Twitter’ın cemaat oluşturma özelliği...
Sonuçta kimleri takip edeceğimizi biz seçiyoruz; bizi de bizim gibi düşünenler takip ediyor. Araya sızmayı başaran farklı renkler, anında bloklanıyor.
Bu durum, sanal ortamda kendi arasında haberleşen, çoğu eğitimli gençlerden, içine kapalı bir kültürel getto yaratıyor. Ve paylaşım yoğunluğu, tepki verme sıklığı, zekâ üstünlüğü, çok kalabalık ve etkili olduklarını düşündürüyor.
Adı gibi, “sanal” bir dünya bu; gerçeklikle karıştırıldığında yanlış algılara ve hayal kırıklıklarına yol açıyor.
Demem o ki, 140 karakterlik Twitter mesajlarından toplumsal karakter tahlili yapmak, çok sağlıklı olmayabilir.
Oradaki zalimliği tüm topluma mal etmek kadar, oradaki iyimserliği ülke gerçeği zannetmek de yanılgılara yol açabilir.  

AĞAÇ NEFRETİ
Tabutunuza tahta bulamayacaksınız

Erdoğan geçen sene, kendisini çevre düşmanı ilan eden çevrelere cevaben şöyle demişti: 
“Biz Avrupa’yı tanırız biliriz. O ağaç sökme makinelerini nasıl ürettiklerini de biliriz. Ben biraz da yeşile hayranım, hastayım. Bu işi çok severim.” 
Dediği gibi, “hasta”lıklı bir yeşil sevdası bu... 
“Seviyordum, ondan öldürdüm” diyen sevdalılar gibi, “öldüresiye” seviyor yeşili Erdoğan da... 
Her gün yeni bir koruluğun inşaat uğruna katledildiği haberi geliyor. 
Dün sıra, Ankara Macunköy’de Devlet Tiyatroları’nın atölye sahnesinin bulunduğu alandaki 60 yıllık ağaçlardaydı. 
Sanatçıların başında nöbet beklediği ağaçlar sabaha karşı silahlı sopalı bir çete tarafından kesilip yok edildi. 
Devlet, ortalıkta gözükmedi. 
Avrupa’nın ağaç sökme makineleri olaydı keşke... 
AVM düşkünü “yeşil hastaları”, yok etti güzelim ağaçları... 
Kesen, kestiren odunlar, kuraklığına gölge, tabutuna tahta bulamayacak yakında...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları