AKP’ye biçilen rol
Aslı Aydıntaşbaş
Son Köşe Yazıları

AKP’ye biçilen rol

25.12.2016 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

Farkında mısınız, devlet, yavaş yavaş fabrika ayarlarına dönüyor.
Eskiden iktidar partisine ‘Ankaralılaştınız’ dendiğinde, müthiş alınırlardı. Şimdi ise alınmıyorlar çünkü Türkiye, hızla 90’lı yıllardaki devlet modeline geri dönüyor. Bunun temel aktörü de evet iktidardaki İslamcılar.
Demokrasi ve İslamcılık vaadiyle iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi, iktidardan düşmemek için hızla devletleşiyor, devletleştikçe de 15-16 yıl önceki kuruluş iddialarından bir bir vazgeçiyor.
Bundan neyi kast ediyorum? 90’lı yıllarda karşımızda, baskıcı, kontrolcü, Kürt hareketiyle mücadele eden devlet modeli vardı. Buna o yıllarda ‘statüko’ deniyordu. Yüzeyde hafif bir Kemalizm esintisi olsa da aslında devletin temel karakterini tanımlayan, ne laiklik ne de Kemalizmdi. 90’lı yılların devleti, ‘tehdit’ tanımlarıyla kendini şekillendiren ve toplumu özgürleştirmek değil onu ‘kontrol etmek’ için dizayn edilmiş bir devletti.
Hukuk da, ekonomi de bu, ‘kontrolcü devlet’ ya da o gün sıkça kullanılan tabiriyle ‘ceberut devlet’ anlayışının bir uzantısı olarak şekillenmişti. ‘Milli ekonomiye’ uygun bir iş dünyası profili doğdu, buna uygun ‘sanatçılar’ oluştu ve tabii ‘yerli ve milli’ medya o dönem üzerine düşen görevi fazlasıyla yerine getirdi.
90’lı yıllarda devlet değişemiyordu ve düşünemiyordu. Bir akıl tutulması içinde, vasatlığa teslim olmuş, herkesin yanlış olduğunu bildiği şablonlarla patinaj yapıyordu. Örnek mi istiyorsunuz? ‘Manisalı çocuklar’ olayını hatırlar mısınız? Gençlerin çoğu Manisa davasını hatırlamaz. Yıl 1995. Çoğunluğu lise çağındaki 16 çocuk, duvara yazı yazmak ve bildiri dağıtmak suçundan gözaltına alınmış ve akıl almaz işkenceler görmüştü. Örgüt üyeliği ve terör suçundan. 16 yaşındaki bir çocuğa işkence yapmak bir devlete ne fayda sağlar? Hiç. Ama düşünemiyordu sistem.
Gençlerin gördüğü eziyet, tüm Türkiye’yi ‘sistem’ denilen ceberut ve baskıcı yapıdan iğrendirmişti. Manisalı çocuklar, Türkiye’de yanlış giden her şeyin sembolü oldu.
Ve ardından büyük deprem geldi. 1999. Sistem, depremle birlikte yerle bir oldu. Çöktü.
İşte Adalet ve Kalkınma Partisi, ilk çıkış ve yükseliş döneminde bu kokuşmuş düzenin karşıtı olarak kendini tanımladı ve bu sayede rağbet gördü. Ceberut devletin karşısına demokrasi ve İslamcılık karışımı bir değişim hareketi vaat ettiği için toplumda bir karşılık buldu. AKP, bir protesto hareketiydi.
Ancak bugün gelinen noktada iktidar partisi, hem gerçek İslamcılık hem de demokrasiden uzaklaştı ve daha da uzaklaşmaya mahkûm. Bilerek ya da bilmeyerek, iktidar partisi bugün devletin ‘fabrika ayarlarına’ dönüşünün temel enstrümanıdır. O fabrika ayarları, Türkiye’nin aynı zamanda küresel sistem içinde belli bir rol oynamasını öngörüyor. Ve içeride demokrasiyi işletemeyen AKP’nin artık bu rolü oynamak dışında başka seçeneği kalmadı.
Siz bakmayın görüntüdeki ‘İslamcılık’ sosuna. O aynı 1990’lı yıllarda ‘Kemalizm’in suiistimal edilmesi gibi kamuflaj amaçlı ve yüzeyde seyreden bir durum. Tuhaf bir İslamcı- milliyetçi ideoloji. Ama gerçek İslamcılık değil çünkü değişim iddiası yok. Bugün karşımıza İslamcılık diye sunulan, bildiğimiz devlet tapınmacılığı.
Ama iş burada da bitmeyecek belli ki. Adalet ve Kalkınma Partisi, önümüzdeki dönemde İslamcılıkla mücadele etmek zorunda kalacak. Kontrol ettiğini sandığı, açıp kapama vanasını elinde tuttuğunu düşündüğü İslamcılık kartı, ciddi bir cihatçılık tehlikesi olarak Türkiye’yi vurmaya başladı. Bu yüzden artık kaçarı yok. IŞİD’ciler, Nusracılar, iki gün sonra diğerleri bir bir evlerinden alınacak. IŞİD’i karşısına alan Türkiye, bundan sonra cihadizm ve radikal İslamla mücadelenin temel üssü olacak.
İslamcılık vaadiyle ortaya çıkan AKP’nin bundan sonraki misyonu, global anlamda selefi İslamcılık ve radikalizmle mücadelede koçbaşı olmak olacak.
Kısacası dünya, Selefi cihatçılık akımıyla mücadeleyi yıllardır burada İslamcılık havası estirenlere yaptıracak. Ankara ister Rusya’yla ittifakını genişletsin, ister Trump Amerika’sına dönsün. Dünya Türkiye’ye bu rolü dayatacak.
Aynı Pakistan gibi diyeceğim ama dilim varmıyor.  

Yazarın Son Yazıları

Yaklaşan facia

Yaklaşan facia

Devamını Oku
06.09.2018
Yalancı bahar mı ikinci bahar mı?

Yalancı bahar mı ikinci bahar mı?

Devamını Oku
30.08.2018
Bu mu devlet aklı?

Bu mu devlet aklı?

Devamını Oku
26.08.2018
Lale Devri bitti!

Lale Devri bitti!

Devamını Oku
23.08.2018
Mutsuzluk beter umutsuzluk daha beter

Mutsuzluk beter umutsuzluk daha beter

Devamını Oku
19.08.2018
Avrupa ile yakınlaşmak için

Avrupa ile yakınlaşmak için

Devamını Oku
17.08.2018
Trump, Brunson’la ilgili ne demiş?

Trump, Brunson’la ilgili ne demiş?

Devamını Oku
12.08.2018
Alis harikalar diyarında

Alis harikalar diyarında

Devamını Oku
09.08.2018
Takas formülü: Önce Rahip Brunson sonra Hakan Atilla

Türkiye ile ABD arasında tarihin en büyük krizinde gerilim düşüyor. Henüz bir “el sıkışma” olmasa da, Brunson krizinin nasıl aşılacağı konusunda bir formül yavaş yavaş şekillenmeye başladı. Formül, iki ülkenin de aylardır konuştuğu “Andrew Brunson-Hakan Atilla” takası. Brunson’ın ABD’ye gönderilmesi karşılığında Atilla bir süre sonra Türkiye’ye gelecek.

Devamını Oku
05.08.2018
Brunson yaptırımları ve devam eden pazarlıklar

Brunson yaptırımları ve devam eden pazarlıklar

Devamını Oku
02.08.2018
Brunson’la takas fikri kimden çıktı

Brunson’la takas fikri kimden çıktı

Devamını Oku
29.07.2018
Al Papaz’ı ver Halkbank’ı

Al Papaz’ı ver Halkbank’ı

Devamını Oku
26.07.2018
Sessizlik

Sessizlik

Devamını Oku
22.07.2018
Bir demokrasi kendini nasıl savunur?

Bir demokrasi kendini nasıl savunur?

Devamını Oku
19.07.2018
Batı’yla pazarlık

Batı’yla pazarlık

Devamını Oku
15.07.2018
Osmanlı bu değildi

Osmanlı bu değildi

Devamını Oku
12.07.2018
Yeni dönem ne olur?

Yeni dönem ne olur?

Devamını Oku
08.07.2018
Dünya karıştıkça biz geriliyoruz

Dünya karıştıkça biz geriliyoruz

Devamını Oku
05.07.2018
Hüzün

Hüzün

Devamını Oku
01.07.2018
Sonuçlara bir de böyle bakın

Sonuçlara bir de böyle bakın

Devamını Oku
28.06.2018
Kazanacağız

Kazanacağız

Devamını Oku
24.06.2018
25 Haziran Türkiye’si

25 Haziran Türkiye’si

Devamını Oku
21.06.2018
Emanetim sende saklı

Emanetim sende saklı

Devamını Oku
17.06.2018
İki seçim arası

İki seçim arası

Devamını Oku
14.06.2018
MERKEL: Kendine gel! TRUMP: Dükkân benim

MERKEL: Kendine gel! TRUMP: Dükkân benim

Devamını Oku
11.06.2018
"Akşener'in İnce'yi desteklemesinin önünü kesmeye çalışacaklar"

Oyun büyük

Devamını Oku
10.06.2018
Ver Papaz’ı, Al Münbiç’i

Ver Papaz’ı, Al Münbiç’i

Devamını Oku
07.06.2018
Ben sana iktidar olamazsın demedim...

Ben sana iktidar olamazsın demedim...

Devamını Oku
03.06.2018
Sessiz çoğunluk

Sessiz çoğunluk

Devamını Oku
31.05.2018
Burası Rusya değil kardeşim

Burası Rusya değil kardeşim

Devamını Oku
27.05.2018
Ne yapmalı? (24.05.2018)

Ne yapmalı?

Devamını Oku
24.05.2018
Dip dalga ne gösteriyor?

Dip dalga ne gösteriyor?

Devamını Oku
20.05.2018
Baskıda kaosa geçiş süreci

Baskıda kaosa geçiş süreci

Devamını Oku
17.05.2018
Dışarıda olan seçimi nasıl etkiler?

Dışarıda olan seçimi nasıl etkiler?

Devamını Oku
13.05.2018
Attım bunu cebe

Attım bunu cebe

Devamını Oku
11.05.2018
Bilinenler, bilinmeyenler

Bilinenler, bilinmeyenler

Devamını Oku
06.05.2018
Piyesin son sahnesi

Piyesin son sahnesi

Devamını Oku
03.05.2018
Diktatörlüğün sıradanlaşması

Diktatörlüğün sıradanlaşması

Devamını Oku
29.04.2018
CHP’nin zor kararı

CHP’nin zor kararı

Devamını Oku
26.04.2018
İki çift lafım var...

İki çift lafım var...

Devamını Oku
22.04.2018