Sözlükte “bulmak, zenginleşmek, sevmek, üzülmek, öfkelenmek” anlamlarındaki vecd kökünden mastar olan vicdan ve aynı kökten vücdan, cide gibi sözcükler “bolluk, rahatlık, zenginlik”, vecd ise “üzüntü”, ayrıca “sevgi” anlamına gelir. Terim olarak vicdan, insanın içinde bulunan ahlaki otorite, ahlaki değerler ve eylemler hakkında hüküm verme ve yargılama yeteneğini ifade eder.
Türk Dil Kurumu, vicdan sözcüğü için “kişinin kendi ahlak değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılamasını sağlayan duygu” diyor. “Kendi ahlak değerleri”nin altını çizelim. Burada ahlakın nasıl şekillendiği önem kazanıyor, aslında vicdan dediğimiz şeyin bireysel olduğunu ortaya koyuyor.
Vicdan ya da duyunç, kişinin kendi niyeti veya davranışları hakkında kendi ahlaki değerlerini temel alarak yaptıklarını veya yapacaklarını ölçüp biçtiği bir kişilik özelliğidir. Vicdan, birçok dinde, birçok felsefi akımda, mistisizmde önem verilmiş bir kavramdır. Günümüzde kimileri “kamusal vicdan” ifadesini kullanmaktaysa da dinsel, mistik vb. alanlarda böyle bir kavram bulunmaz, vicdan kavramı bu alanlarda hep bireysel vicdan anlamında kullanılmıştır. Felsefeye göre, iç huzuru veya iç sıkıntısı vererek kişiyi uyaran vicdan bir kavram değil, kişinin bir yeteneğidir. Felsefede metafizik anlayış, bu yeteneğin doğuştan var olduğunu ileri sürer, seküler anlayış ise insanın içinde bulunduğu toplumsal koşullarla belirlenmiş görgü ve bilgisinin sonucunda oluştuğunu ileri sürer. Friedrich Nietzsche’ye göre vicdan, borçlanma ahlakına bağlı olarak gelişmiş, “söz verebilen bir hayvan yetiştirme” amacıyla icat edilmiş bir kavramdır.
Vicdan sözcüğü Arapça bir kavramdır. Fransızca karşılığı ise “la conscience”. “Bulunç=vicdan=bilinç” yani, genel olarak insanda farkındalığın, duygunun, algının ve bilginin merkezi olarak kabul edilen yetidir.
Uzun lafın kısası şu: Biz Türkçede, “vicdanlı insan” dendiğinde, bunu “merhametli insan”, “adil İnsan”, “namuslu insan” olarak anlarız.
Vicdan sahibi insan, hakem ve hâkim (yargıç) olma niteliklerine sahiptir; iyi ile kötüyü, karşılaştığı zaman anında ayırır ve oyunu iyiden yana kullanır. Vicdan sadece insanlar için değil insanların kurup yönettiği kurum ve kuruluşlar için de kullanılır.
Şimdi son ayları, son günlerin toplumsal olaylarında yetkili insanları, kurum ve kuruluşları “vicdan” sınavına sokalım: Vicdan sahibi insanlardan oluşan, vicdan sahibi bir sınav kurulu yaptığı işte taraf tutar mı, matematik sınavında inançla ilgili soru sorar mı, elbette sormaz.
Vicdan sahibi bir yargı karar vermek için gizli tanığa, yalancı tanığa başvurur mu? Vicdan sahibi bir yönetim, anayasal hak olan toplanma ve gösteri yapmak hakkını kullanan gençlerin üzerine, özellikle de öğrencilerin üzerine polis gücü gönderir mi; bu polis barbarlaşarak, zorbalaşarak gençlere karşı, gösterici öğrencilere karşı panzer, cop, kalkan, biber gazı kullanır mı?
Vicdan sahibi bir hükümet, yönetimde, merhamet ve adaleti unutur mu? Alim olmaya, sosyolog ve filozof olmaya da gerek yok, bizim Göde Omar’a “İyi ve makbul insan kimdir” diye sorun, size “Merhametli ve adil insan!” der.
“Merhametli ve adil” olan sadece bireyler, insanlar değildir. Bu özellikler insanların kurduğu kuruluş ve örgütlerde de aranır ve sorulur: “AKP hükümeti merhametli ve adil midir?”, “Cumhurbaşkanı merhametli ve adil midir?” Yirmi bilmem kaç yıllık deneyimden sonra bu sorulara olumlu yanıt vermek kesinlikle mümkün değil. Sınavı olan öğrenciler bile gözaltında tutuluyor.
Bilinç olarak vicdan, insanlığın sırat köprüsüdür. Buna göre “biz”, “her şey”e ve “herkes”e karşı sorumluyuz. Yani bilinç sahibi olmayan her koyun kendi bacağından asılır ama bilinç sahibi “biri” bizim bacağımızdan da asılır.
Ekrem İmamoğlu hapiste ise vicdan sahibi olarak bizim de kafaca hapiste olmamız gerekir.