Kırılma... Manifesto

01 Mart 2024 Cuma

Büyük tezatların, önemli kutuplaşmaların olduğu dönemler. Büyük hızla değişen gündemler. İnsanlar daha işin özünü anlamadan, sorgulamaya fırsat bulmadan, insanın karar vericilikte hiçbir rolü olmadan geçen zamanlar... Hal böyle olunca birçok şey de haliyle anlamını yitirmiyor mu? Sorular asla yanıtlanmıyor, sorunlar asla çözülmüyor ama yola devam ediliyor? Geçen haftaki “Seçimlere bir de böyle bakmak” başlıklı yazım böyle başlıyordu. Seçimlere ve demokrasiye birey olarak etkimiz ne? Sahip olduğumuz tek bir oy dışında? Bu tabii sadece bizim değil neredeyse bütün insanlığın sorunu.

Konuyu farklı boyutları da katarak sürdürüyorum.

Seçimler diyoruz. Üstelik sadece bizde değil 2024 yılında 60 ülkede seçim var. Ama artık eski seçimler yok. Olmayacak. Çünkü artık yapay zekâ (YZ) devrede. YZ’nin neredeyse sonsuza yakın veri üretme becerisi ve ortak aklı saptırabilecek boyutta kişiselleştirilmiş içerik üretme kapasitesi var. Ve YZ’nin yaratmış olduğu bu tehlike dezenformasyonun dizginlenemez bir şekilde yayılmasına ve tek tek her bireye ulaşmasına yol açıyor. (İlgilenenler için “2024’teki seçimleri bekleyen büyük dijital tehlike” Herkese Bilim Teknoloji dergisinin bu haftaki kapak konusu).

Değişik bir dönemden geçiyoruz. Sadece teknolojik değişimlerin yaşamın her alanını dönüştürmesi değil, YZ, küresel ısınma, jeopolitik ilişkiler, savaşlar, göçler, ekonomik krizler... Büyük kırılmalar yaşanıyor. Bir yolda ilerlerken bir anda farklı bir yola savuran kırılmalar bunlar. Ve her kırılma (disruption) aslında bir gri alan yaratır. Kontrol edilemeyen, bizi bilinmezliğe sürükleyen...

Hepsini biliyoruz ama nasıl yol alacağımızı nasıl çözümler geliştireceğimizi bilmiyoruz. Kimse bilmiyor aslında. Günümüz politikacıları bu çözümlerden çok uzak.

Hepimizin içinde bulunduğu küresel kapitalist sistemin geldiği nokta bu. Nouriel Roubini, Dani Rodrik, Daron Acemoğlu, Ayşe Zarakol... Ve diğer bilim insanları, ekonomistler... Hepsi yazıyor, uyarıyor. Yeni politikaların oluşması için öncelikle yeni fikirlerin tartışmaya açılmasında, farkındalık yaratılmasında yarar var.

yaratılmasında yarar var. Önceki gün Türkiye Bilişim Vakfı’nın (TBV) küçük bir sohbet toplantısı ile ortaya attığı manifesto da bu amaca hizmet ediyor. Vakfın Başkanı Faruk Eczacıbaşı,

“Bu çağın bittiğini ve paradigmanın değiştiğini görmemiz gerek. Hepimizin içinde bulunduğu bu sistem (küresel kapitalist sistem) değişimden korktuğu için kendini korumaya alıyor. Yönetişim sistemleri kendini savunmaya çekiyor ve kompleks yapılaşmaya yanıt vermeyi beceremiyor. Böylece bu kırılma ile yeniliğin arasındaki gerilimi daha da artırmış oluyoruz” diyor. Ve ekliyor: “Aklımıza gelen her türlü konu, hukuk, yönetişim, ulus devlet kavramı, eğitim sistemi hepsi yeni bir bakış açısı altında yeniden değerlendirilmeli.”

PEKİ TBV’NİN MANİFESTOSU NE?

  • Yeni paradigmanın hikâyesi sürdürülebilirlik olmalı: Teknoloji belirleyici ise gelin teknolojiyi tamamen sürdürülebilirlik üzerine inşa edelim.
  • Geçmişten miras kalan sorunlarla değil, geleceğin sorunlarıyla ilgilenmek. Geleceğe yönelik modeller üstünde çalışmak.
  • Gençlerin dilinden konuşabilmek, onlara geleceğe yönelik fırsatlara dair umut verebilmek. 
  • Veri toplamak, veriye dayanarak çalışmak ve bilimsel olmak.
  • Değişimi içselleştirmek ve uzun dönemli bakmak. Tehlikeleri fırsata çevirmek ve yaratıcı ekonomiyi desteklemek.
  • Sadece Türkiye için çalışmak değil, bu toprakların sorumlu beyinlerinin imzasını dünyaya atmak.


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Biz modern insanlar... 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları