‘Tezer Özlü’den Leylâ Erbil’e Mektuplar’
Edebiyat dünyasında az rastlanır iki kadın yazarın birbirlerine mektup yazmaları. Mektuplar, insanın iç dünyasının aynasıdır, o aynadan yazanın birçok özelliğini hatta karakterini çözümlemek olanaklıdır. Tıpkı usta edebiyatçı Leylâ Erbil’in (12 Ocak 1931 - 19 Temmuz 2013) dostu, usta edebiyatçı Tezer Özlü’nün (10 Eylül 1943 - 18 Şubat 1986) ölümünden sekiz yıl sonra okuyucularla buluşturduğu Tezer Özlü’den Leylâ Erbil’e Mektuplar’da (Yapı Kredi Yayınları) olduğu gibi.
Latife Tekin’den ‘Zamansız’
Latife Tekin salgın günlerinde kaleme aldığı romanı Zamansız’da (Can Yayınları), zamansız, zeminsiz, tanımsız ve insan varoluşunun ötesinde her türden dönüşüme, başkalaşıma açık kadim bir aşk duygusunun izinden gidiyor.
Latife Tekin’den ‘Zamansız’ (03 Ekim 2022)
Latife Tekin salgın günlerinde kaleme aldığı romanı Zamansız’da (Can Yayınları), zamansız, zeminsiz, tanımsız ve insan varoluşunun ötesinde her türden dönüşüme, başkalaşıma açık kadim bir aşk duygusunun izinden gidiyor.
Latife Tekin’den ‘Zamansız’ (30 Eylül 2022)
Latife Tekin salgın günlerinde kaleme aldığı romanı Zamansız’da (Can Yayınları), zamansız, zeminsiz, tanımsız ve insan varoluşunun ötesinde her türden dönüşüme, başkalaşıma açık kadim bir aşk duygusunun izinden gidiyor.
Camus: ‘Hayat yine de yaşamaya değer!’
Çağından tiksindiğini ifade etmiş, çağının yankılarına ve yangınlarına yapıtlarında olanca yer vermiş, “Bir kenti tanımanın en bilindik yollarından biri de insanların orada nasıl çalıştığına, orada birbirlerini sevdiğine ve nasıl öldüğüne bakmaktır” demiş Nobel Edebiyat Ödüllü usta yazar Albert Camus, insanlığa eşsiz yapıtlar bırakmaya devam edecekken en verimli çağında, 4 Ocak 1960’da, 47 yaşında bir trafik kazasında hayatını kaybetti.
Kaybın büyüklüğü her çağda tarifsiz! Ne mutlu ki küllerinden doğuyor hâlâ. Anısına saygıyla…
Ahmed Arif’ten Leylasına…
“Dünya dünya olalı kimselerin benim gibi sevdiğini ve sevebileceğini sanmıyorum. İnandığım en kesin gerçek bu canım.” Biliriz ki şairlerin yazarların aşkı büyük olur. Nazım’ın Piraye’sinden Kafka’nın Milenası’na kadar okuduğumuz mektuplardan duygularının ne kadar derin olduğunu anlarız. Fakat Ahmed Arif’in Leyla Erbil’e duyduğu aşk bir başka; çok daha derin!
‘Tezer Özlü’den Leylâ Erbil’e Mektuplar’
Edebiyat dünyasında az rastlanır iki kadın yazarın birbirlerine mektup yazmaları. Mektuplar, insanın iç dünyasının aynasıdır, o aynadan yazanın birçok özelliğini hatta karakterini çözümlemek olanaklıdır. Tıpkı usta edebiyatçı Leylâ Erbil’in (12 Ocak 1931 - 19 Temmuz 2013) dostu, usta edebiyatçı Tezer Özlü’nün (10 Eylül 1943 - 18 Şubat 1986) ölümünden sekiz yıl sonra okuyucularla buluşturduğu Tezer Özlü’den Leylâ Erbil’e Mektuplar’da (Yapı Kredi Yayınları) olduğu gibi.
Camus... Küllerinden doğuyor hâlâ!
Çağından tiksindiğini ifade etmiş, çağının yankılarına ve yangınlarına yapıtlarında olanca yer vermiş, “Bir kenti tanımanın en bilindik yollarından biri de insanların orada nasıl çalıştığına, orada birbirlerini sevdiğine ve nasıl öldüğüne bakmaktır” demiş Nobel Edebiyat Ödüllü usta yazar Albert Camus, insanlığa eşsiz yapıtlar bırakmaya devam edecekken en verimli çağında, 4 Ocak 1960’da, 47 yaşında bir trafik kazasında hayatını kaybetti.
Kaybın büyüklüğü her çağda tarifsiz! Ne mutlu ki küllerinden doğuyor hâlâ. Anısına saygıyla…
Woolf’tan bir şah yapıt; Deniz Feneri! (25.08.2021)
1915’de yayımlanan ilk romanı “Dışa Yolculuk” ile büyük yankı uyandıran İngiliz yazar Virginia Woolf’un arka arkaya yazdığı romanları birbirinin devamı niteliğindedir.
1927’de yayınlanan, sekiz çocuklu Ramsay ailesinin etrafında şekillenen romanı Deniz Feneri’yle doruğa çıkan feminist yazar; Kendine Ait Bir Oda ve Dalgalar gibi sonraki yapıtlarıyla doruktan inmeyecek, yazmayı bıraktığı anda ise ceplerine taş doldurup kendini evinin yakınındaki nehre bırakacaktı. Günlüğünde yazılan son cümle ise şöyledir: “İnsan artık yazamıyorsa canına kıyması daha doğrudur”.
Woolf’tan bir şah yapıt; Deniz Feneri! (14.07.2021)
1915’de yayımlanan ilk romanı “Dışa Yolculuk” ile büyük yankı uyandıran İngiliz yazar Virginia Woolf’un arka arkaya yazdığı romanları birbirinin devamı niteliğindedir.
1927’de yayınlanan, sekiz çocuklu Ramsay ailesinin etrafında şekillenen romanı Deniz Feneri’yle doruğa çıkan feminist yazar; Kendine Ait Bir Oda ve Dalgalar gibi sonraki yapıtlarıyla doruktan inmeyecek, yazmayı bıraktığı anda ise ceplerine taş doldurup kendini evinin yakınındaki nehre bırakacaktı. Günlüğünde yazılan son cümle ise şöyledir: “İnsan artık yazamıyorsa canına kıyması daha doğrudur”.
Virgina Woolf’tan bir şah yapıt; Deniz Feneri!
1915’de yayımlanan ilk romanı “Dışa Yolculuk” ile büyük yankı uyandıran İngiliz yazar Virginia Woolf’un arka arkaya yazdığı romanları birbirinin devamı niteliğindedir. 1927’de yayınlanan, sekiz çocuklu Ramsay ailesinin etrafında şekillenen romanı Deniz Feneri’yle doruğa çıkan feminist yazar; Kendine Ait Bir Oda ve Dalgalar gibi sonraki yapıtlarıyla doruktan inmeyecek, yazmayı bıraktığı anda ise ceplerine taş doldurup kendini evinin yakınındaki nehre bırakacaktı. Günlüğünde yazılan son cümle ise şöyledir: “İnsan artık yazamıyorsa canına kıyması daha doğrudur”.
Atay'ın oyunları!
Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’dan sonra ikinci eseri olarak kaleme aldığı Tehlikeli Oyunlar, bireyin toplum ve kendisi ile olan sorunlarını ele alıyor. Tehlikeli Oyunlar, Hikmet Benol adlı “tutunamayan” bir adamın yaşamını konu alıyor. Okurun karşısına yeni boşanmış ve mutsuz bir adam olarak çıkan Hikmet Benol, yaşamına düşünceleri ve yalnızlığı ile devam ediyor. Dostlarıyla geçirdiği zamanlar da onu düşüncelerinden sıyırmak için yeterli olmuyor. Başkahramanın kişiliği bakımından Tutunamayanlar ile aynı düzlemde ilerleyen roman, bu yönüyle Atay’ın “anlaşılamama” kaygısını yeniden ve güçlü bir şekilde vurguluyor.
Şiirin iyi niyet elçisi; Hasan Uğur Taşçı
Sözcükleri kanata kanata iyileştiren şair Hasan Uğur Taşçı; Ay’ın doruklarına kadar çıkmış, Ay Doruklarda Üşüyorum şiir kitabıyla başlayan gök yolculuğunda en çok gecelerin saçını taramış, onu güzelleştirmiş ama biraz da sitem ederek Saçları Islak Gecenin kitabıyla iz sürmeye devam etmiş, yetinmemiş bir de Bir Yıldız Kanatırsa Geceyi yazarak şafağı beklemeye başlamış…
Oğuz Atay'dan 'Tehlikeli Oyunlar'
Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’dan sonra ikinci eseri olarak kaleme aldığı Tehlikeli Oyunlar, bireyin toplum ve kendisi ile olan sorunlarını ele alıyor. Tehlikeli Oyunlar, Hikmet Benol adlı “tutunamayan” bir adamın yaşamını konu alıyor. Okurun karşısına yeni boşanmış ve mutsuz bir adam olarak çıkan Hikmet Benol, yaşamına düşünceleri ve yalnızlığı ile devam ediyor. Dostlarıyla geçirdiği zamanlar da onu düşüncelerinden sıyırmak için yeterli olmuyor. Başkahramanın kişiliği bakımından Tutunamayanlar ile aynı düzlemde ilerleyen roman, bu yönüyle Atay’ın “anlaşılamama” kaygısını yeniden ve güçlü bir şekilde vurguluyor.
Oğuz Atay'dan 'Tehlikeli Oyunlar' (14.12.2020)
Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’dan sonra ikinci eseri olarak kaleme aldığı Tehlikeli Oyunlar, bireyin toplum ve kendisi ile olan sorunlarını ele alıyor. Tehlikeli Oyunlar, Hikmet Benol adlı “tutunamayan” bir adamın yaşamını konu alıyor. Okurun karşısına yeni boşanmış ve mutsuz bir adam olarak çıkan Hikmet Benol, yaşamına düşünceleri ve yalnızlığı ile devam ediyor. Dostlarıyla geçirdiği zamanlar da onu düşüncelerinden sıyırmak için yeterli olmuyor. Başkahramanın kişiliği bakımından Tutunamayanlar ile aynı düzlemde ilerleyen roman, bu yönüyle Atay’ın “anlaşılamama” kaygısını yeniden ve güçlü bir şekilde vurguluyor.
Oğuz Atay'dan 'Tehlikeli Oyunlar' (23.10.2020)
Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’dan sonra ikinci eseri olarak kaleme aldığı Tehlikeli Oyunlar, bireyin toplum ve kendisi ile olan sorunlarını ele alıyor. Tehlikeli Oyunlar, Hikmet Benol adlı “tutunamayan” bir adamın yaşamını konu alıyor. Okurun karşısına yeni boşanmış ve mutsuz bir adam olarak çıkan Hikmet Benol, yaşamına düşünceleri ve yalnızlığı ile devam ediyor. Dostlarıyla geçirdiği zamanlar da onu düşüncelerinden sıyırmak için yeterli olmuyor. Başkahramanın kişiliği bakımından Tutunamayanlar ile aynı düzlemde ilerleyen roman, bu yönüyle Atay’ın “anlaşılamama” kaygısını yeniden ve güçlü bir şekilde vurguluyor,