Baykal'dan Arınç'a yanıt
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın "Kozmik odadan kozmik patates çıkıyorsa Baykal, 'Hakime gönderilen mermiler aslında mermi değil çikolatadır' der" sözlerini değerlendirdi.

Baykal, bir gazetecinin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın "Kozmik odadan kozmik patates çıkıyorsa Baykal, 'Hakime gönderilen mermiler aslında mermi değil çikolatadır' der" sözlerinin anımsatması üzerine Arınç'ın üslubunun şaşırtıcı olmadığını ancak hakime mermi gönderilmesinin üzüntü verici bir konu olduğunu söyledi.
Baykal, "Ne yazık ki Türkiye böyle bir noktaya geliyor. Asıl kaygı, üzüntü verici olan Türkiye'deki ortamın artık her gün böylesine garabetlerin yaşandığı bir hale dönüştürülmüş olması. Bunu üzüntüyle karşılıyorum, bu girişimleri. Umarım en kısa zamanda konunun üzerine gidilir, konu aydınlatılır, iç yüzü sergilenir. Böyle olayların önünü kesecek etkin bir politika bir an önce yürürlüğe konur. Bir yandan da bu insanlarla ilgili hukuki mücadele emniyetli bir şekilde yapılır" diye konuştu.
Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: "Öyle anlaşılıyor ki Hükümet bu işi polemiklerle idare etme anlayışındadır. Halbuki konunun polemiğe tahammül eder bir tarafı yok, ciddi bir mesele. Türkiye'de gerçekten kabul edilemez, olağandışı işler oluyor. Bu olağandışı işler konusunda Hükümet sergilenmesi gereken güven verici, doğru tavrı sergilemiyor. Bazen kendisi bu olayları saptırmanın öncüsü rolünde ortaya çıkıyor. Olmadık teoriler izah ediyor, olmadık suçlamalar yapıyor. Birbiri ardına sahiplendiği iddialar fos çıkıyor ama bu arada Türkiye çalkalanıyor. Çok üzüntü verici bir manzara. Bunu anlamak, kabul etmek mümkün değil. Başbakan ve yardımcıları işi polemik çerçevesinde ele alarak kamuoyunun dikkatinden kaçırmaya çalışıyorlar. Bizim isteğimiz bu duruma bir son verilmesidir. Bunun siyasi sürtüşme, tartışma kaldırır tarafı yoktur, bir an önce buna son vermek lazımdır. Hukuku işletmek lazımdır."
Baykal itfaiyeciler ile beraber
Baykal, partisinin Genel Merkezinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin itfaiye hizmetlerini taşeron şirkete devretmesiyle işsiz kalacak itfaiye işçilerini kabul etti. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin itfaiye hizmetlerini taşeron şirkete verme kararının kabul edilemez olduğunu belirten Baykal, bu alanda uzmanlaşmış deneyim sahibi itfaiyeciler yerine taşeron şirketin sağladığı işçilerle itfaiyecilik hizmeti verilmesiyle işçilerin toplu sözleşme, iş güvencesi gibi kazanılmış haklarını kaybedeceğini, sosyal hukuk devleti bakımından bu uygulamanın yanlış olacağını söyledi.
"İstanbul Belediyesi'nin borçları olabilir, o borçları itfaiyecilere para verdiği için mi yaptı?"diye soran Baykal,
"İstanbul Belediyesi gibi örnek olması gereken bir kamu kuruluşu toplu sözleşmeli işçi çalıştırmamak için tertipler yapıyor, böyle bir şey olmaz. Buradan hizmet zaafının doğacağını bile bile bunu yapıyor"dedi. Baykal, itfaiyecilerin beraberlerinde getirdiği bir yangına müdahalede bulundukları fotoğrafları gösterdi. Baykal, toplu sözleşmeli işçileri işten çıkararak tasarruf olmayacağını, uzmanlık gerektiren bir alanda böyle oyunların üzüntü verici olduğunu ifade etti.
"8 aydır Yargıtay'a 33 yargıç atanmıyor"
İki noktaya dikkati çekmek istediğini ifade eden Baykal, "8 aydır Yargıtay'a niçin 33 tane yargıç seçimi gerçekleştirilemiyor?" diye sordu. Türkiye'de hukuk hizmetlerinin ağır aksak yürüdüğünü vurgulayan Baykal, bu durumu aşmak için yapılacak işlerin başında Yargıtay'daki tıkanıklığı gidermenin geldiğini belirtti.
"HSYK niçin bu temel, anayasal görevini yapamıyor? Kim engelliyor? Niçin engelliyor? Ne hakla engelliyor? Bunun altında ne yatıyor?" diye soran Baykal, şöyle konuştu:
"Bu bir anayasa suçu değil mi, bu bir yargıya müdahale değil mi? Bu bir görevi ihmal değil mi? Üstelik anayasal görevi geciktirme değil mi? Her geciken günün bir haksızlık oluşturduğu açık değil mi vatandaş bakımından, yargıtay'da çalışanlar bakımından, hukukun gereklerini yerine getirilmesi bakımından? Niye olmuyor bu, devlet niye işlemiyor? Yargıtay niye çalıştırılmıyor? Yargıtay'ın bu temel ihtiyacı niye yerine getirilmiyor."
Dünkü grup toplantısında Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'e sorduğu soruyu tekrarlayan Baykal, şöyle devam etti:
"Başbakan Yardımcısı, eski Adalet Bakanı Erzincan Başsavcısına telefon edip 'Bırak o insanları' dedi mi demedi mi? Çok yalın bir soru. Polemiği bırakın, bunlara cevap verin. Siyasi tartışma yapacaksanız bunları yapalım. Ben burada bir tez söylüyorum. Çıkın deyin ki 'Yargıtay'a atama yapmaya gerek yok, bunlar böyle götürsünler' deyin diyecekseniz. Bırakın polemiği. Ya da 'Böyle bir şey olur mu, ne münasebet, deneyimli bir hukukçu, eski Adalet Bakanı nasıl olur, akıl mantık kabul eder mi, bir başsavcıya 'Bırakın onu' diye telefon edecek, yok öyle şey' de. İlgili kişi desin, sen de, Başbakan desin. Hiçbirşey yok, boş laf."
"Özelleştirme kapsamındaki işçiler 4/C'ye 2004'te alındı"
Baykal, Bülent Arınç'ın "4/C'yi biz bulmadık, daha önce vardı" sözlerini anımsatarak 4/C'nin daha önce olduğunu, ancak bu maddenin TÜİK'in anket çalışması için görevlendirdiği üniversite öğrencileri gibi sadece geçici işçiler için kullanıldığını belirtti. AKP'nin 4/C'yi 3 Mayıs 2004 tarihli Bakanlar Kurulu kararnamesiyle özelleştirilmiş işyerlerindeki işçiler için uygulanması kararının alındığını vurguladı. Baykal, "Bugün eğer Tekel işçileri bu problemle karşı karşıyaysa onun altında AKP iktidarının çıkardığı bu kararname yatar" dedi.
"Arınç'ın gelişmeleri kamuoyundan önce bilmesine şaşırmam"
Baykal, Başbakan Yardımcısı Arınç'ın Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda yapılan incelemeye ilişkin "Bu soruşturma sona erince ciddiyeti görülecek" sözlerinin anımsatılması üzerine "Önemsemek lazım. Arınç gelişmeleri kamuoyumuzdan önce bilme noktasında olan iç çekirdeğin bir parçası, ben şaşırmam. Benim değerlendirmem Türkiye'deki bu olayların arkasında bunu yönlendiren bir karargahın olduğudur. Ve o karargahın çoğu kere bu planlamaları yaptığı, bunları ortaya koyduğu, belgeleri çıkardığıdır. Nitekim bir süre önce de hatırlayacaksınız demişti ki 'Yarın ne Danıştay kalır, ne Arınç kalır.' Çok büyük olaylar olacak demişti, çok büyük olaylar oldu. Gerçi o olaylar fos çıktı ama ortalık bir karıştı. Yani biliyor o, neyin ne zaman ne olacağını biliyor. O bakımdan yadırgamam, beklemek lazım, gerçekleri görmek lazım. Gerçeklerin ne olduğunun güvenilir şekilde ortaya çıkması lazım."
Baykal, bugüne kadar bir sürü gerçeğin ortaya çıkmadığını, ıslak imzanın, Genelkurmay'ın önündeki sarı zarfın, komutanlara suikast iddialarının gerçeğini göremediklerini ifade ederek "Türkiye'de aydınlığa kavuşturulması gereken çok şey var. Zaman içinde her şey ortaya çıkacak. Yalnız bu zaman içinde bir sürü insan çok acılar çekiyor, haksızlıklara maruz kalıyor, mağduriyetler birikiyor, Allah günahlarını affetsin" diye konuştu.
"AKP'nin oyu yüzde 30'un altına düşer"
Baykal, AKP'nin oylarının yüzde 30'un altına düştüğü sözlerinin bir kamuoyu araştırmasına dayanıp dayanmadığına yönelik soru üzerine ise "Buraya doğru düşeceği tahminini, değerlendirmesini ben değil, bu konuyla ilgili herkes yapıyor. En son kamuyou araştırmaları AKP ile ilgili oy düzeyini 30-32 arasında, en iyimserleri 32 olarak gösteriyor, kendilerinin yaptırdığı güvenilir kamuoyu araştırmaları" dedi.
Baykal, seçimin gündeme gelmesi durumunda AKP'nin oylarının daha da düşeceğini savunarak AKP'nin oy oranının 22 Temmuz 2007'den 29 Mart 2008'e kadar 8.5 puan düştüğüne dikkat çekti. Baykal, seçimlere kadar AKP'nin oylarındaki düşüşün aynı hızla düşeceğini tahmin ettiğini ifade ederek şöyle konuştu:
"Yerel seçimden sonra genel seçime kadar geçecek süre içinde yaşanan olayları düşünün. Bir büyük ekonomik kriz, yüzde 6 ekonomi daralmış, işyerleri kapanmış, esnaf perişan olmuş, milyonlarca insan işsiz kalmış, ekonomik bunalım dünya çapında yüksek düzeyde gerçekleşmiş. İşsizlikte dünya rekoru kırmışız. Bunun ekonomiye yansımaması diye bir olay düşünülebilir mi? Bunlar yerel seçimden sonra ortaya çıkan tablolar. Bu işsizliğin bir bedeli yok mu, yansımaz mı bir şekilde, böyle polemiklerle falan kapatılabilir mi zannediyorsunuz bunu? Ekonomi ezdi geçti. Bu arkadaşların muhtemelen tümü oy vermiştir bugünkü iktidara. Bir bakın bakalım önümüzdeki seçimde ne olur? Tekel işçilerindeki tablo ortada. Bütün insanların durumu değil mi arkadaşlar. Bu ekonominin temel tablosu. Bir Kürt açılımı diye bir şey çıkardılar. Milleti birbirine düşürdüler.
Onun yarattığı tedirginlik, tepki, kızgınlık, hem batıda hem doğuda. Bunun bir siyasi bedeli olmayacak mı? 8.5 puan düştü oylar yüzde 38.5'e düştü. Aynı tempoda düşse, süre daha uzun, yaşanan olaylar daha acı. Düşüş süreci başlamış. Aynı oranda düşse yüzde 30'un altına düşer. Ben kesin bir rakam vermiyorum ama bu süreç, bu bir tablo. O nedenle ben yüzde 20 artı diyorum. Umarım seçim sonuçları bu tartışmamıza herkes bakımından uygun bir cevap oluşturur. Ben bir gözlemci, siyasetçi olarak, siyaset bilimiyle biraz ilgilenmiş bir insan olarak, böyle uluorta seçim tahmini de yapmayan, bu konulara da girmeyen bir insan olarak bu tabloyu görüyorum. Herkes aklını başına alsın. Böyle bir süreç işliyor, AKP çok ciddi bir zemin kaybı içindedir. Çok açık, net bu böyledir. Her yerde mağdur, boynu bükük insan yarattı.
Artık insanlar bunun nihai tercihinin önümüzdeki seçimlerde önlerine geleceğini biliyorlar, bekliyorlar. Ben böyle değerlendiriyorum ve 20 artı diyorum. 30 altı diyorum. Bu kadar olay boşuna mı yaşandı, bunların bir siyasi anlamı yok mu? Akıl var mantık var, daha önce AKP'ye oy vermemiş biri AKP'ye oy verebilir mi bunca olay yaşandıktan sonra?"

En Çok Okunan Haberler
-
'Son kabadayı' olarak biliyordu: Koğuşunda ölü bulundu
-
İmamoğlu farkı açıyor!
-
Nereden çıktı bu ‘kurucu önder’ lafı?
-
İsrail Şam'ı vurdu!
-
MSB'den açıklama geldi!
-
Oyuncu Şinasi Yurtsever hayatını kaybetti
-
İmamoğlu’nun şansı
-
Özgür Özel istifasını istemişti: Yusuf Özcan istifa etti
-
AKP'li başkanın eşine ‘kritik’ atama
-
Kanserle mücadele eden Tanyeli'den kötü haber!