Biz kadınlar neden bu kadar öfkeliyiz?

Modern yaşam çalışan anneler için aslında eşitlik getirmiyor...

Biz kadınlar neden bu kadar öfkeliyiz?
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 19.04.2012 - 09:17

Geçen akşam komşu kadının öfke çığlıklarını bir opera gibi dinledik. Kadın bir taraftan anlayabildiğim kadarıyla kocasına diğer taraftan da ağlamayı kesmeyen küçük çocuğuna bağırıyordu. “Bu kadının derdi de ne” diye sormadan edemedim. Bazen benim de çığlık atma ya da herşeyi bırakıp gitme dürtüsüne kapıldığımı anımsadım o an. Hepimiz bazen avazımız çıktığı kadar bağırmak istemiyor muyuz?

Komşu kadının iki çocuğu var ve çalışıyor. Kocasından fiziksel şiddet gördüğünü sanmıyorum. Olay bir arbededen çok öfke krizine girmiş bir kadının isyanı gibiydi. Öte yandan bunu çalışan her annenin yaşadığından da eminim. Kısa bir süre önce bir sohbette bir kadın arkadaşım her gününü nasıl öfke içinde geçirdiğini anlatıyordu. Sabahın köründe işe gittiğini, işin yoruculuğunu, gece eve çok geç geldiğini, çocuğuyla evdeki yatılı kadının ilgilendiğini ve çok bıkkın, yorgun olduğunu söyledi. Sohbete katılanların hepsi bu öfke halini yaşadıkları konusunda hemfikirdi. Çalışan anneler işlerini ya da eşlerini ne kadar severlerse sevsinler bir çeşit öfke kardeşliği yaşıyorlar. Bu öfkenin altında aslında derin bir hüsran var. Çevremdeki pek çok kadın “bir çıkış” aradığını gizlemiyor. Bu finansal bağımlılıklar, alışkanlıklar ya da iyi eğitim görmüş kadınların sadece ev hanımı olmak istememesi gibi nedenlerden ötürü de daha da kronik bir hal alıyor.

Modern yaşam çalışan annelere hiç de öyle sanıldığı gibi eşitlik falan getirmiyor aslında. Evi, çocuğu ve bir de kendi işini yöneten yine kadın oluyor. Erkeklerin çoğunlukla odaklandığı bir konu var o da para kazanmak. Aile ile iş arasında hassas dengeyi bulmak yine kadına düşüyor. Bunun bütünüyle doğal bir süreç olduğunu ileri sürenler de var. Onlara göre biyolojik ve psikolojik olarak çocuğu gerçekten koruyacak ilk kişi annedir ve çocuğun da buna ihtiyacı vardır. Doğru. Annelik içgüdüsü erkeklerin sahip olmadığı birşey. Ama ben yine de bunu pek çok erkeğin bebek ve ev işlerinden kaçmak için bir bahane olarak kullandığına inanıyorum. Bu hatta açıkça kolaylarına geliyor. “Ben anlamam. Aman çocuğa zarar veririm. Neden ağlıyor bu, neden öksürüyor” gibi sorularla kadınları bezdiren erkekler sonunda işin içinden sıyrılmasını beceriyorlar. Biz anneler çok daha hassas güdülerle ve dikkatle çocukların ihtiyaçlarını görebiliriz. Ama bence bu erkek ya da kadın aklı başında herhangi bir yetişkinin yapabileceği ve kolaylıkla öğrenebileceği birşey.

Annem benim eşimin kızımın altını değiştirmesi konusunda “Oho sen çok şanslısın. Sizin babanız bezlerinize elini bile sürmezdi” diye yorum getirmişti. Ben bizden bir önceki nesile kıyasla durumumuzun bir nebze daha iyi olduğunu kabul ediyorum ancak iş eşitlikten çok uzakta. Çağdaş babalar en azından çocukları alıp bir etkinliğe falan götürüp onlarla zaman geçirmeyi becerebiliyorlar. Ama iş yemek, temizlik, okul ve diğer ihtiyaçlara gelince ortada yine yoklar. Kadın kadar bir erkeğin de çocukların yetişmesinde aktif olması bana kalırsa çok daha sağlıklı ve dengeli bir toplum için gerekli. Bu ülkede erkekler kadar hatta çok daha iyi eğitim almış milyonlarca kadın var. Anne olduktan sonra maddi ya da duygusal nedenlerle kariyerini ikinci plana atan kadınlar oluyor. Siz bir işyerinde baba olan bir adama “Şimdi çocukla nasıl çalışacaksın bakalım?” denildiğini duydunuz mu hiç? Ya da çocuk isteyen kadınlar işleri tehlikeye girecek diye yıllarca bu isteklerini erteliyor ya da hiç yapmıyor. İşte bu nedenle bizim gibi ülkeler toplumun yarısının istihdam edilemediği topal bir gelişme yaşıyor. Maçoluk ne yazık ki kimseye refah getirmiyor. Özetle biz çalışan anneler bu yükün altında giderek daha çok eziliyor ve öfkeleniyoruz. Hem devlet babanın hem de diğer babaların bir el atmasının vakti geldi de geçiyor bile. Çünkü bu öfkenin sonunda herkes zararla çıkacak. 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler