Ergenekon'da 63. duruşma
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda görülen Ergenekon davasının 63. duruşmasında savunması alınan tutuklu sanıklarından Muhammet Yüce, ''Biz Orhan Pamuk'u, Sebahat Tuncel'i öldürdüğümüzde ne olacak? Vatan için yapsak bile 'sen provokatör müsün, kimsin' diyecekler'' dedi.
Ergenekon' davasının 63. duruşmasının görülmesine başlandı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda görülen davada, tutuklu sanıklardan Muhammet Yüce'nin savunması ve tutuklu sanıklarından Selim Akkurt'un savunması ve çapraz sorgusu tamamlandı.
Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Muhammet Yüce, ''silahlı terör örgütüne üye olmak'' suçundan yargılandığı İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki savunmasında, iddianamede, Kuvayı Milliye 1919 Derneği'nin ''tetikçi kanat sorumlusu olmak''la suçlandığını hatırlatarak, sadece dalga geçme ve şaka amaçlı yaptığı telefon konuşmaları nedeniyle 14 aydır cezaevinde olduğunu savundu.
İddianamede, toplumda küçük düşürülmek için küfürlü konuşmalarının yer aldığını ve bunun basına yansıdığını, ayrıca kendisinde silah bulunduğunun söylendiğini ifade eden Yüce, ''Silah da küfür olsa gerek. Biz Erzurumluyuz başkanım. Erzurum'da da küfürlü konuşmak meşhurdur'' dedi.
Terörle Mücadele Şubesi'nde ifadesi alınırken kendisine çok baskı yapıldığını, hatta bundan bunalarak ifadesini yarıda bıraktığını, savcılıkta devam edeceğini söylediğini öne süren Yüce, savcının kendisine, ''Veli Küçük ya da Fikri Karadağ'dan talimat alıp almadığını'' sorduğunu söyledi.
Kendisini savcıya götüren ve konuşmalarında bir şey olmadığını, en fazla 3-4 kez duruşmaya gitmesi ihtimali olduğunu söyleyen polisin, nezaretteyken kendisini ''Avukatın seninle görüşmeye geldi'' diye dışarı çıkardığını belirten Yüce, ''Polis, 'Avukatın seni çağırmadı. Sen suikast talimatını Veli Küçük ya da Fikri Karadağ'dan aldığını söyle. Ben savcıyla konuştum, seni serbest bırakacak' dedi'' şeklinde konuştu.
Kimseye iftira atamayacağını belirttiğini anlatan Yüce, hiçbir zaman suikast düzenlemek gibi bir amacı da olmadığını, buna delil olarak gösterilen telefon tapelerinin tamamen gayriciddi konuşmalardan oluştuğunu savundu.
İddia makamının dediği gibi uzman çavuşluktan atılmadığını, hastalığı nedeniyle ayrılmak zorunda kaldığını anlatan Yüce, Kuvayı Milliye 1919 Derneği'nin Mersin Mitingi'ni TV'de izlediğini ve milli duygularla çok hoşuna gittiğini, bunun üzerine bilinmeyen numaralar servisinden derneğin numarasını alarak aradığını söyledi.
"Silahsız bir suikast yapılır mı?"
Telefon görüşmesinde Fikri Karadağ'la tanışmak istediğini söylediğini ve kendisiyle bunun üzerine sadece 2 kez yüz yüze görüştüğünü, onun dışında telefonla konuştuklarını aktaran Yüce, bir telefon tapesinde, silah almak istediğini ancak 1000 TL olduğunu öğrenince 150 lira taksitle alıp alamayacağını sorduğu ifadelerini de hatırlatarak, şöyle konuştu:
''Kuvayi Milliye'nin şemasında, beni tetikçi kanat sorumlusu olarak göstermişler. Sözde Ergenekon terör örgütü bana silah vermiyor. Ben kendim silah arayışına giriyorum. Bana silah vermeyen bir örgüt, terör örgütü olabilir mi? Silahsız bir suikast yapılır mı? Bana 2 trilyon vereceklermiş, villa vereceklermiş suikast için. İddia makamı, suikasttan sonra bir de tatile gidecektik onu yazmayı unutmuş. Ben 1500 TL kredi kartı borcu nedeniyle 10 gün hapis yattım. Bana 2 trilyon verecek insan, benim kredi kartı borcumu da öderdi herhalde.''
Telefon tapelerinde yer alan Sedat Peker'den talimat aldığı ifadesinin de gerçeği yansıtmadığını belirten Yüce, kendisinin telefonda Peker'in Kütahya Cezaevi'nde olduğunu söylediğini kaydederek, ''Ancak o Kandıra Cezaevi'nde yatıyor o sıra. Peker'in nerede yattığını bile bilmiyorum. Demek ki karşımdaki insanla konuşmada resmen dalga geçiyorum'' dedi.
Yüce, askerlik görevini Güneydoğu'da yaptığını ve gösterdiği başarılardan dolayı takdir belgesi aldığını vurgulayarak, tapelerdeki konuşmalarına ilişkin, ''O dönemde Dağlıca operasyonu ve başka eylemlerde şehitlerin artmasıyla biraz duygularımız kabardı. Belki Güneydoğu'daki günleri hatırladık'' diye konuştu.
Geçen Cuma günü 15 teröristin yakalandığını, bunların 13'ünün, hiçbir eyleme katılmadıkları gerekçesiyle serbest bırakıldıklarını ifade eden Yüce, ''Bunların amacı zaten Türkiye Cumhuriyeti'ni bölmek. Bunun için bir de eğitim alıyor. Sonra geliyor, 'pişmanım'... Pişmanlık Yasası'ndan yararlanıyor. Peki ben ne yaptım Sayın başkanım? Bir eyleme mi katıldım? Eşimden çocuklarımdan aylardır ayrıyım. Eşim şu an belediye yardımıyla geçiniyor. Benim hesabıma 14 aydır sadece 50 TL yattı. Çocuğum Bursa'da hasta, sakat kalma ihtimali var, tedavisini yaptıramıyorum'' dedi.
Çapraz sorgu
Savunmasını tamamladıktan sonra çapraz sorgusu yapılan Muhammet Yüce'ye, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel tarafından ''gazeteci-yazar Fehmi Koru, DTP milletvekilleri Sebahat Tuncel ve Ahmet Türk ile yazar Orhan Pamuk ve Diyabakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'e yönelik suikast planlarına ilişkin davanın sanıklarından Selim Akkurt ve Fikri Karadağ ile yaptığı telefon görüşmeleri'' soruldu.
Yüce de Fikri Karadağ'dan dernek binası için yer istediği için ''Size yanlış yapan biri varsa harcayalım'' dediğini söyledi.
Ortada bir suikast planı bulunmadığını, Karadağ'ın da bu planlardan haberi olmadığını ifade eden Yüce, şunları kaydetti:
''Biz Orhan Pamuk'u, Sebahat Tuncel'i öldürdüğümüzde ne olacak? Vatan için yapsak bile 'sen provakotör müsün, kimsin' diyecekler. Yapılır mı böyle bir şey? Biz PKK'dan korktuğumuz için suikasttan vazgeçmedik. Vatanımıza zarar gelecekti. Türkiye ikiye bölünecekti. Orhan Pamuk'u öldürmek Türkiye'ye yarar getirmez. Getireceğini bilsem bu işi yapardım. Orhan Pamuk bizim sayemizde rant sağladı. Türkiye'de gladyo tarafından öldürülenler Uğur Mumcu, Hablemitoğlu gibi Atatürkçü insanlardır. Sebahat Tuncel'i cezaevinden çıkartıp meclise sokmuşlar. Bizim ne haddimize. Bu konuşmalar tamamıyla gayriciddi. Kendi aramızda yaptığımız gırgır şaka.''
Bu suikast planlarını telefonda Fikri Karadağ'a anlatmasının nedenini ''şekil yapmak, hava atmak'' olarak açıklayan Yüce, ''Asker olduğu için yakın gördüm. O da beni tersledi. Kuvva yemini hoşuma gitmişti'' dedi.
Üye hakim Hasan Hüseyin Özese'nin ''O yeminde ölmekten öldürmekten söz ediliyor'' demesi üzerine Yüce, ''Onlardan etkilenip aramıştım Karadağ'ı'' diye konuştu.
Yüce, suikast planlarıyla ilgili telefon konuşmalarına ilişkin sorulara da ''Dilin kemiği yok, atar tutar'' karşılığını verdi.
Mahkeme heyeti Başkanı Şengün'den tepki
Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün de telefon görüşmeleriyle ilgili Yüce'ye, ''2 kez yüz yüze, birkaç kez de telefonla görüştüğün kişiye 'Şunu, bunu öldüreceğim' demenin anlamı ne? Gırgır, şamata diyorsun. 'Ayşe ile Fatma ile oturdum' demiyorsun da hep adam öldürmekten söz ediyorsun. Nedir yani? Bir dönem askerlik görevinde de bulunmuşsun. Bunları Karadağ'a niye anlatıyorsun? Baban yaşında adam. Sen uzman çavuşsun, o albay. Peki o seni nasıl dinleyebiliyor?'' diye sordu.
Yüce'nin ''Beni kırmamak içindir'' demesi üzerine Şengün, ''Senin ne özelliğin var da kalbini kırmayacak? Teyzenin oğlu ile geyik yaptın tamam da bu kişi seninle geyik muhabbeti yapacak kapasitede insanlardan değil ki...'' dedi.
"Fehmi Koru'yu tanımıyordum"
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesinde görülen duruşmada Akkurt, savunmasına başlarken, ''Türk milleti, Kurtlar Vadisi gibi farazi dizilerle kandırılıyor. Bunlar, Atatürk'ü, Yavuz'u, Peygamberimizi anlatmıyorlar. Gençler bu şekilde onlardan gördükleriyle yetişiyor. Sadece biz değil, Türkiye'de binlerce kişi aynı şeyleri düşünüyor'' diye konuştu.
2002'de ağabeyini öldüren hasmının öldürülmesiyle, bu kişinin yakınları dolayısıyla tehlike altında olduğunu düşünerek Erzurum'dan İstanbul'a kaçtığını anlatan Akkurt, 2005'e kadar İstanbul'da yaşadığını söyledi.
Daha sonra aynı cinayet nedeniyle İstanbul'da tutuklandığını ve önce Bayrampaşa Cezaevi'ne, buradan da Erzurum'a getirildiğini kaydeden Akkurt, Ergenekon operasyonunu cezaevinde televizyondan öğrendiğini ve ''Selim Akkurt adlı bir kişinin çeşitli suikastlar düzenleyeceğine'' yönelik haberi de ''isim benzerliği'' olarak yorumladığını savundu.
Akkurt, Erzurum H Tipi Cezaevi'nde kendisini bununla ilgili sorgulayan Cumhuriyet savcısının, ''Veli Küçük ve Fikri Karadağ'ın suikastlar için talimat verdiğini söylersen kurtulursun'' dediğini, bunu reddetmesi üzerine de ''Senin hayatın bitti. Hayatın boyunca cezaevinden çıkamazsın'' ifadesini kullandığını ileri sürdü.
Fehmi Koru'yu, kendisinin ona suikast düzenleyeceği iddiasını öğrenmeden önce hiç tanımadığını, Koru'nun ise buna yönelik, ''Yazılarımı dahi okumayan bir kişi bana suikast düzenlemek istiyormuş'' dediğini belirten Akkurt, ''Fehmi Koru, peki sen beni tanıyor musun, kişiliğimi biliyor musun? Bana atılan iftiralarla nasıl böyle bir şey söylersin? Ben, bırak seni öldürmeyi, Allah'ın yarattığı hiçbir canlıya kıyamam'' dedi.
"Orhan Pamuk ülkemize Nobel kazandırmış biri"
Ergenekon davası kapsamında tutuklanma nedeninin, akrabalarıyla yaptığı ''abuk sabuk telefon konuşmaları'' olduğunu, ''Halil'' diye bir kod adı bulunduğunu iddianameden öğrendiğini kaydeden Akkurt, Orhan Pamuk ve DTP Genel Başkanı Ahmet Türk'ün de aralarında bulunduğu isimlere suikast düzenleyeceği suçlamasına ilişkin de ''Orhan Pamuk, ülkemize Nobel ödülü kazandırmış biri. Kendisine hiçbir husumetim yoktur. DTP Başkanı'na da husumetim yoktur'' şeklinde konuştu.
Erzurum H Tipi Cezaevi'nde koğuşta tek başına bırakıldığını, kendisine inanılmaz baskılar yapıldığını ve nedenini sorduğu bir gardiyanın,''bunun, Savcı Zekeriya Öz ve Erzurum Cumhuriyet Savcısının talimatı nedeniyle olduğunu'' söylediğini öne süren Akkurt, savunmasını, ''Buradaki insanlar arasında, akrabam olan Muhammed Yüce dışında hiçbir tanıdığım yoktur. Hiçbir dernekte yöneticiliğim ya da üyeliğim de yoktur'' diyerek tamamladı.
"Sanık Küçük ve Savcı Pekgüzel arasında gerginlik"
Daha sonra söz alan Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, Akkurt'un savunmasını yaptığı sırada sanık Veli Küçük'ün yerinde sürekli bir şeyler söylediğini, bunu ayağa kalkarak tekrarlamasını istedi.
Bunun üzerine ayağa kalkan Veli Küçük, sinirli bir şekilde ve yüksek sesle, ''Bu nasıl mahkeme? Suçluysam assınlar beni. Bu Veli Küçük'e olan kinleri nedir bu savcıların, lütfen izah etsinler bana'' diye konuştu.
Bu arada savcılara hakaret içeren sözler söyleyen Küçük, ''savcıların, kendisi aleyhinde ifade verilmesi için herkese yalvardığını'' ileri sürdü. Küçük'ün bu sözleri üzerine Savcı Pekgüzel de ''Küçük, hakaret içeren sözler söyledi. Siz duymadınız, ama biz burada duyduk başkanım'' dedi.
Daha sonra Akkurt, çapraz sorgusunda savcılar Pekgüzel ve Nihat Taşkın'ın, delil olarak gösterilen telefon tapelerine yönelik sorularını yanıtladı.
Okunan pek çok telefon tapesini hatırlamadığını söyleyen Akkurt, Muhammed Yüce'nin kendisine, Veli Küçük'ün telefonunu bulup bulamayacağını sorduğu bir telefon tapesinin hatırlatılması üzerine de ''Bu konuşmayı hatırlamıyorum. Ama yıllarca uzman çavuşluk yapmış Yüce, Veli Küçük'ün telefon numarasını bulamayacak da ben mi ona bulacağım?'' dedi.
Yine Muhammed Yüce'yle görüşmesine ilişkin bir telefon tapesinde, Yüce'nin, ''Albay'la görüştün mü, seni aradı mı?'' ifadesinin hatırlatılması üzerine Akkurt, Yüce'nin, Fikri Karadağ'ın kendilerine bir cafe açmak için yer bulacağını söylediğini, bu nedenle ona armağan olarak Erzurum'dan tespih getirttiğini, Yüce'nin bahsettiği konunun da bu olduğunu savundu.
Sanık Veli Küçük'ün avukatı Zeynep Küçük'ün, savunmasında belirttiği ''savcıların Veli Küçük hakkında kendisinden talepte bulunduğu'' konusunu açmasını istemesi üzerine de Akkurt, her iki savcı hakkında Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na suç duyurusunda bulunduğunu, ancak Adalet Bakanlığı'ndan gelen cevaptan talebinin reddedildiğini öğrendiğini söyledi.
Avukat Zeynep Küçük'ün talebi
Akkurt'un çapraz sorgusunun ardından söz alan avukat Zeynep Küçük, mahkemenin bir talebi olmamasına rağmen emniyetin, Veli Küçük'ün Kocaeli'nde görev yaptığı 1993 ile 1996 yılları arasında Kocaeli ve ilçeleri, Sakarya ve ilçeleri ile Düzce ve ilçelerinde yaşanan faili meçhullerle ilgili adli birimlere yazı gönderdiğini kaydetti.
Küçük, mahkemenin bunu zaten jandarmaya sorduğunu ve cevabın gönderildiğini ifade ederek, gelen cevapta belirtilen 4 faili meçhul dosyasının mahkeme tarafından ilgili birimlerden istenmesini talep etti.
Mahkeme Heyeti, sanık ve avukatlarının taleplerini değerlendirmek üzere duruşmaya ara verdi.
En Çok Okunan Haberler
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- 35 milyon TL değerinde altın sikke ele geçirildi
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 21 kişinin daha hastanelik olduğu ortaya çıktı
- Kayıp Amerikalı Suriye'de bulundu: 'Hacıyım' dedi...