Herkes için kadın filmleri
Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali'nin bu yılki teması kadın bedeni. Festivaldeki filmler, kadın bedenini mülkiyet, siyaset, şiddet ve savaş alanı yapanlara, onu yasaklar, yasalar, utançlar ve tacizlerle kontrol altında tutmaya çalışanlara karşı duruyor. Toplumun kadın bedeniyle derdini sorguluyor.
Bu yıl yedincisi düzenlenen Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali, 9-15 Mart 2008’de İstanbul’da, Fransız Kültür Merkezi ve İstanbul Modern salonlarında, ardından 20-21 Mart’ta Manisa, 5-6 Nisan’da Urfa ve 11-12 Nisan’da Trabzon’da olacak. Festivalin tema bölümünde kadın bedenini mülkiyet, siyaset, şiddet ve savaş alanı yapanlara, kadın bedenini yasaklar, yasalar, ayıplar, utançlar, tacizler, dayaklarla zapt etmeyenlere çalışanlara çuvaldızı bol filmler var. Festivalde gelinen noktayı Filmmor Kadın Kooperatifi’nden Melek Özman “Festivalin hedefleri ve dilekleri değişmedi. ‘Büyük’ bir festival olmak istemiyoruz. Biz hep küçük, ama umutlu bir festival yapmak istedik” diye özetliyor “Tabii ki amaç daha çok seyirciye, daha çok kadın sinemacıya ulaşmak, daha çok şehre gidebilmekti.” Özman, kadınlara özel etkinliklere ihtiyaç kalmayacağı günlere hâlâ çok uzak olduğumuzu düşünüyor. “İlk yıl sadece İstanbul’da başladık. O zaman bir kadın filmleri festivali ancak İstanbul gibi büyük kentlerde düşünülebilirdi. Zamanla birçok ilden davetler aldık. Böylece festival gezici oldu ve birçok ile gittik. Örneğin Samsun’dan Batman’a bir kadın filmleri festivalinde kadınlarla buluştuk. Bu hem çok keyifli hem de çok umut verici” diyor. Diğer yandan festivale yollanan film sayısı her yıl neredeyse ikiye katlanarak artıyor. Bunda her sinemacının, her festivalin, bu alandaki her türlü emeğin katkısı var şüphesiz.
Peki ya kadının kamerası nereyi görüyor, nereyi göstermek istiyor? Özman, kadınların kamerasının tüm dünyayı ve meselelerini gördüğünü söylüyor, ama dünyanın diğer yarısının kadınları görmezden geldiğini anlatıyor; “Kadın sinemacıların ille de kadınlara dair temalarda filmler çekmelerini beklemek onları yeniden sınırlamak demek. Elbette kadınlar daha yeni söz alıyor. Kadınlara dair birçok şey, sinemadan siyasete kadınlar dışında ve kadınlara rağmen konuşuluyor, kararlar alınıyor. Bu yüzden kadınların kendini, kadınlığa dair meseleleri anlatmaya ihtiyacı büyük” diyor. Özman’a göre kadınların daha fazla feminist göze ve söze ihtiyacı var. Bu festival de bu önemli ihtiyacın boşluğunu dolduruyor.
Festival bu yıl 9-15 Mart’ta İstanbul’da başlıyor, Bu yılki tema beden. Özman’a göre güzellik algısından ahlak anlayışına kadar tüm toplumsal algı ve kuralların kadın bedeniyle bir derdi var. Çünkü kadınların bedeni sadece beden değil, şiddet, ayıp, yasak, siyaset ve bazen de bir savaş alanı. Bedeni çevreleyen yasaklar ve sorunların arkasında yatan çifte standardı görmemek ise mümkün değil. Kadınların bedenleriyle olan sorun, cinselliklerini nasıl yaşadıklarıyla da bağlantılı. Yasaklar cinselliklerini yaşamalarını engellerken, bu engelleme ceza ve şiddete kadar varıyor. Kadınlarla erkekler arasındaki eşitsizlik, kadınları beden-nesne, erkekleri akıl-özne olarak gören cinsiyetçi bakışın sonucu olarak kadınlar, bedenden ibaret nesneler olarak erkek öznenin sahipliğine, denetimine tabi kılınıyor. Burası malum, ama kadınların da kendi bedenleriyle sorunları yok demek güç. Özman, “Bu kadar sorun, yasak, ayıp, standart, bize küçüklüğümüzden beri öğretiliyor ve bizde de içselleşiyor. Bedenimize yönelik bir savaş ilanı bu. Elbette biz de bedenimizle pek barışık değiliz. Öyle olsak güzellik endüstrisi diye devasa bir endüstri olmazdı. Dileğimiz hem bedenimiz bizimdir demek hem de bedenimizle barışık olmak” diyor. Film gösterimlerinin yanı sıra dört ilde de yapılacak “Kadın Bedeninin Seyri: Sinemada Beden ve Cinsiyetçilik” paneli, film okuma atölyesi ve yönetmenlerle söyleşiler ile 2008 Türkiye Sineması Cinsiyetçilik Ödülleri / 1. Altın Bamya’ya da işte tüm bu çelişkilere bir muhalefet.
Festivalin “Kadınların Sineması” bölümünde ise her temada filmi bulmak mümkün. Toplam film sayısı 46. Zaman, mekân ve hedefleri açısından bu çok iyi bir rakam. Beden bölümünde kadınların bedenlerine yönelik baskı ve saldırıları anlamaya, anlatmaya ve karşı durmaya çalışan filmlerin yanı sıra, kadınların bedenleriyle barışamamasını anlamaya çalışan filmler de var. Yolanda Mazkiaran’ın “İçli Dışlı Muhabbetler”, Katherina Gilday’dan “Kadınlığın Suretleri”, Francine Strickwerda, Laurel Spellman Smith’in “Meme Belası”, María Victoria Menis’in “Karanlık Kutu”, Emiko Omori, Wendy Slick’nin “Haz Teknolojisi” bunlardan bazıları. Joanne Richardson’un “Riskli Hayatlar”, Belmin Söylemez, Berke Baş, Haşmet Topaloğlu, Somnur Vardar’ın Bu “Ne Güzel Demokrasi”, Alexis Krasilovsky’nin “Kameralı Kadınlar” filmleri gibi farklı kadınlık hallerine, deneyimlerine odaklanan filmlerin yanında, Rüya Arzu Köksal’ın “Son Kumsal”, Bingöl Elmas’ın “Transasya”, Şehbal Şenyurt’un “Vatandaşlık Halleri” filmleri gibi odağında kadınlar olmayan filmler de festival programında.
En Çok Okunan Haberler
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- 35 milyon TL değerinde altın sikke ele geçirildi
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 21 kişinin daha hastanelik olduğu ortaya çıktı