"Zorla aşı yaptırmayacağız"

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, domuz gribi aşısıyla ilgili olarak, "Aşıyı elde etmek, halkına bu aşıyı yapmak aslında bir ayrıcalık. Türk halkı da bu ayrıcalığa sahip halklardan biri olacak'' şeklinde ifade etti.

Yayınlanma: 23.10.2009 - 15:26
Abone Ol google-news

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, domuz gribi salgını sürecine ilişkin bilgilendirme ve değerlendirmelerde bulunmak üzere İstanbul'daki medya kuruluşlarının yöneticileriyle Hyatt Regency Otel'de bir araya geldi.

Akdağ, toplantı öncesi yaptığı açıklamada, önümüzdeki aylarda tüm dünyada, kuzey yarı kürede yaygın bir birimde görüleceği bilinen H1N1 virüsünün yayılması ve Türkiye'deki tezahürüyle ilgili basınla ortak bir çalışma yapmak istediklerini bildirdi.

Hastalığın hızlı geliştiğini, bulaşıcılığının fazla olduğunu, ama genellikle hafif seyrettiğini anlatan Akdağ, şöyle konuştu:

''Genellikle hafif seyreden böyle bir hastalığa karşı tüm dünya neden böylesine dikkatli bir biçimde davranma ihtiyacı duyuyor? Dünya Sağlık Örgütü niçin tüm ülkeleri ciddi biçimde uyardı ve uyarmaya devam ediyor? Niçin ülkeler bir pandemi planı yapıyor?. Türkiye bu konuda öncü bir ülke.

Türkiye 2004 yılından bu yana bir salgın planı yaptı ve bu plan çerçevesinde bugüne kadar geldi. Çünkü hızlı seyreden bu hastalık, toplumda milyonlarca kişiyi hastalandırabileceği için az sayıda da olsa riskli kişilerde, çocuklarda, akciğer, kalp hastalığı ve böbrek hastalığı olan kişilerde ağır bir hastalığa, öldürücü bir tabloya yol açabiliyor. Onun için hem dikkatli olmak lazım, hem de toplumun, kendisini nasıl koruyacağını bilmesi lazım. Bireylerin biraz farklı yaşamaya alışması lazım. Nasıl farklı yaşamak? Ellerimiz, bulaşma ihtimali olan yerlere dokunduğunda, yıkayacağız. Sabunla yıkayacağız. Kendimizi, çocuklarımızı korumaya çalışacağız.''

 

"Halkın kafasındaki soru işaretleri"

Bakanlığın, uygun gördüğü biçimde tüm dünyada olduğu gibi risk gruplarının aşılanması için de insanları doğru bilgilendireceğini belirten Akdağ, özellikle son zamanlarda bazı siyasilerin ve bilim çevrelerinin şahsi görüşlerini, bütün kurumsal görüşlerin üstünde lanse ederek, halkın kafasında bazı soru işaretleri yarattığını söyledi.

Halkın kafasındaki soru işaretlerini hep birlikte ortadan kaldıracaklarını kaydeden Akdağ, sözlerine şöyle devam etti:
''Biz bu aşıları bir sigorta olarak düşünüyoruz. Sağlıklı, erişkin yaş gruplarına zaten aşı yapmayacağız. Bu gruptakilerin aşılanmasını, biz onları korumak için istiyoruz. Zorla bir aşı yapacak değiliz. Özellikle çocuklar için ailelerin izinlerini de alacağız.

Bu tartışmalar olduğu için, hatta yazılı izinlerini de alacağız. Aileleri çok iyi biçimde bilgilendireceğiz. Burada basının da desteğini istiyoruz. Şeffaf şekilde, basın aracılığıyla halkımızı bilgilendirmeye devam edeceğiz.''

Akdağ, ''Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu'nun, okulların kapanmasına dair Sağlık Bakanlığı'nın bir telkini olursa bu yönde adım atacağız'' dediğini belirten bir gazetecinin ''İstanbul'da, Diyarbakır'da, Ankara'da bu yönde bir tedbir düşünülüyor mu?'' sorusu üzerine şunları söyledi:

''Bu dinamik bir süreç. Yine bilimsel kurumların tespitiyle gerçekleşecek. Bir okulun kapanması kararı verilmesi mümkün. Bir sınıfın tatil edilmesi kararı verilmesi mümkün veya öğrencilerin bir yüzdesinin gelemeyeceğinin anlaşılması durumunda, derslerin diğer yayın araçlarıyla verilmesi kararı mümkündür. Diyarbakır'da da böyle yaptık. Bunların hepsini önceden çalışmıştık, çünkü biliyorsunuz ki hastalığın toplumda en hızlı yayılması için en uygun kişiler çocuklar. Çocuklar hastalığı hızlı biçimde yayabiliyorlar. Tekrar ifade edeyim; hastalık büyük çoğunlukla hafif geçiriliyor. Tabii o azınlığın içinde hastalananlar bizim çocuklarımız olacak. Onlar için çok dikkatli olmak zorundayız. Yani biraz zamana bağlı verilen kararlarla gerçekleşecek bir şey. Bilim kurumlarının kararlarına göre hareket edeceğiz. Gerekirse okul kapanmalar da olacak.''


Alınan aşıların yeterliliği


''İlk aşılama ne zaman olacak?'', ''Alınan aşılar yeterli olacak mı?'', ''Yetmezse aşıların tekrar temini konusunda zorluk çekilir mi?'' şeklindeki sorular üzerine Akdağ, bilimsel kurumların uygun gördüğü aşı planlamasına göre, şu anda yapılan anlaşmaların yeterli aşıyı almaya imkan sağladığını belirterek, 43 milyon ton aşı konusunda sözleşme yapıldığını kaydetti.

Bu aşıların her ay belli miktarlarda gelmek suretiyle mart ayının sonuna kadar hepsinin Türkiye'ye ulaşacağını ifade eden Akdağ, ''Aralık ayının sonuna kadar toplam aşının yüzde 40'ına yakını elimize geçmiş oluyor. Öncelikle bunlar sağlık çalışanlarına, çocuklara, hamilelere, ağır hastalara, ağır hastalığı olanlara yapılacak. Okullarda aşıları biz yapacağız. Diğer hastalığı olan vatandaşların sağlık ocaklarına, sağlık merkezlerine gelerek aşılarını yaptırmalarını bekleyeceğiz, ama elimizdeki hastalık verileri çerçevesinde gerekirse hastaların evlerine gideceğiz. Sonuçta gönüllü olarak aşılama yapacağız. Kimseye zorla aşı yapmayacağız'' dedi.

Akdağ, virüsün hangi bölgelerde daha çok ilerleyebileceğine yönelik soru üzerine de ''Hiçbir bölgenin bundan salim kalması mümkün değil. Her bölgeye yayılacak. Bizim bütün gayretimiz, kişisel ve toplumsal temizlik tedbirleriyle, aşılamayla virüsün yayılmasını mümkün olduğunca azaltmaktır'' dedi.

Virüsün hızlı yayılması durumunda yoğun bakım ünitelerin yeterli olup olmayacağı da sorulan Akdağ, şöyle konuştu:
''En ciddi senaryolar için hazırlıklıyız. Şu anda özel sektör imkanlarıyla birlikte yoğun bakım yataklarımız yeterli, ancak bu arada 600 yoğun bakım yatağı da oluşturuyoruz. Çünkü özellikle kamunun elindeki yoğun bakım yataklarının daha güçlü olmasını sadece bu durum için değil, vatandaşların ileride alacağı hizmetler için daha uygun görüyoruz. Tüm bu hesaplamalar hastalığın ağır geçebileceği düşüncesiyle yapılmıştır. Tabii bu 600 rakamı, geçen yıllarda eklediğimiz yoğun bakım yatakların sayısına ekleyeceğimiz sayıdır. Son yıllarda Türkiye'de yoğun bakım yatakları sayısını binlerce artırdık.''

Akdağ, bir gazetecinin, ''böyle durumlarda okulların tatil edilmesinin çözüm olarak görülmesinin ne zaman bırakılacağı'' sorusuna, ''Çok güzel bir soru. Bazı ülkeler tatil ediyor, bazı ülkeler etmiyor. Avustralya tatil yapmadı, ama ABD tatil yaptı. Bu hususta konjonktürel olarak o sürece göre bilim kurulları ne önerirse onu yapacağız'' diye yanıt verdi.

 

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, domuz gribi aşısı konusunda bilgi kirliliğinin halka pahalıya mal olma ihtimali bulunduğunu belirterek, ''Yarın bir vatandaşım bana gelsin desin ki 'ben televizyondan falanca kişiyi dinledim, etkilendim, onun için astımlı çocuğuma aşı yaptırmadım ve öldü', ben Sağlık Bakanı olarak suç duyurusunda bulunacağım'' dedi.

Sağlık Bakanı Akdağ, domuz gribi salgını süreciyle ilgili bilgilendirme amacıyla medya kuruluşlarının üst düzey yöneticileriyle Hyatt Regency Hotel'de bir araya geldi.

Toplantıda konuşan Akdağ, domuz gribi aşısı konusunda ortada bilgi kirliliğinin dolaştığını söyledi. Buna sebep olan az sayıda kişinin varlığına dikkati çeken Akdağ, ''Bilgi kirliliğinin halka pahalıya mal olma ihtimali var'' dedi.

Domuz gribi aşısıyla ilgili kararlarda dünyanın bu konudaki en saygın kuruluşlarının otoriteleri ve Türkiye'deki bilimsel kurumların görüşlerinin dikkate alındığını anlatan Akdağ, şunları söyledi:
''Mesela bir emekli göğüs hastalıkları profesörü çıkıyor, beyanatlarda bulunuyor. Veya bir eski bakan kendi kafasına göre, yani delile dayandırma ihtiyacı duymadan birtakım iddialarda bulunuyor, insanların kafası karışıyor.

Bu kafa karışıklığından dolayı astımlı bir kişi kendine yarın aşı yaptırmaz, 50 yaşında kalp hastası bir kişi, hamile bir kadın veya küçük bir çocuğu ailesi aşılatmazsa, eğer bu kişiler yarın hastalanır, ağır hasta olup hayatlarını kaybederlerse, hepimiz çok üzülürüz.''

Birtakım iddialarda bulunan kişilerin, dünyada bu konuda uzman kuruluşları da yanına alması veya kaynak göstermesi gerektiğini ifade eden Akdağ, şöyle devam etti:
''Yarın bir vatandaşım bana gelsin desin ki 'ben televizyondan falanca kişiyi dinledim, etkilendim, onun için astımlı çocuğuma aşı yaptırmadım ve öldü', ben Sağlık Bakanı olarak suç duyurusunda bulunacağım. Zaten bana lüzum yok. Vatandaşım kendisi suç duyurusunda bulunur.

Bilim adamının özgürce fikir öne sürmesine karşı değilim, ama delilleriyle konuşmalıdır. Hangi bilimsel kuruluş bu aşıya karşı çıkıyor? Gelsin bunu söylesin. Enfeksiyon Hastalıkları, Toraks, Çocuk Hastalıkları Derneği mi, mikrobiyologlar mı, Türkiye'de bu kuruluşlar karşı çıkmazken, böyle parmakla sayabileceğimiz birkaç isimden bahsediyoruz. Bunlar karşı çıkıyorlar, ama bunun sorumluluğunu üstlendiklerini bilsinler.''

Türkiye'de aşı üretimi

Toplantıda medya mensuplarının sorularını da yanıtlayan Akdağ, ''Türkiye'de neden aşı üretilmediğine'' ilişkin bir soru üzerine, Türkiye'de en son 1998 yılında BGG aşısının üretildiğini hatırlattı.

Şimdi dünyada aşı üretimini devletlerin değil, özel şirketlerin yaptığına dikkati çeken Akdağ, şunları söyledi:
''Bizim şu anda aşıyı aldığımız firmalar devlet firmaları değil, özel sektör firmaları. Türkiye'de biz aşı üretmeli miyiz? Elbette üretmeliyiz. Stratejik açıdan doğru bir şey olur. Aşı firmalarını buna razı etmek kolay bir şey değil, ama bir noktaya geldik. Şu anda Pasteur firmasının ürettiği beşli aşıyı Türkiye'de dolum noktasına kadar üretebilecek şekilde bir anlaşma yaptık.

Bu, yeni bir teknoloji transferidir. Grip aşısı için de 2 firmayla görüşmeler yapıyoruz. Türkiye'de geçmişte hiçbir firma aşı üretmedi. Çünkü Türkiye kaliteli, çeşitli aşıyı kullanan bir ülke değildi. Türkiye yılda 14 milyon liralık aşı kullanıyordu. Bizim dönemimizde bu sene 250 milyon liranın üzerinde aşı harcaması yapıldı. Önümüzdeki yıl da 300 milyon liranın üzerinde aşı harcaması planlıyoruz. Böylece Türkiye, dünyada bu teknolojiye sahip aşı firmaları açısından itibarlı bir konuma geldi.''


''Aşı, hastalığa karşı önemli bir sigorta"

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, domuz gribi aşılarının Glaxo Smith Kline, Novartis ve küçük bir bölümünün de Pasteur firmasından alındığını bildirdi. Akdağ, Pasteur firmasından alınan aşıların ''adjuvan'' (yardımcı madde) bulunmadığı için hamilelere uygulanacağını belirtti. Akdağ, adjuvan bulunan aşılarda da insan sağlığını bozacak bir etki saptanmadığını ifade etti.

Aşının, hastalığa karşı önemli bir sigorta olduğunu vurgulayan Akdağ, öncelikle sağlık çalışanları, kritik görevlerdeki kamu personeli, kolluk kuvvetleri, silahlı kuvvetler personelinin aşılanacağını belirtti.

''Türkiye'de dolaşan virüs domuz gribi virüsü"

Toplantıya katılan İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyololi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selim Badur da bir soru üzerine, mevsimsel grip-domuz gribi ayrımının ne olduğunun anlaşılması için başvuruların artık durması gerektiğini belirtti.

Prof. Dr. Badur, ''Örneğin üniversiteye şu anda 100 tane grip belirtili hasta örneği gelirse bunun içinden 40 tane virüs saptarsak, bunun 39 tanesi domuz gribi çıkıyor. Yani etrafta şu anda grip etkeni olarak dolaşan virüs artık yavaş yavaş Türkiye'de de neredeyse silme domuz gribi olmak üzere'' dedi.


"Öpüşmeden uzak durulması gerekiyor"

Yaklaşan Kurban Bayramı'na dikkat çekilerek, korunma önlemlerinin sorulması üzerine Sağlık Bakanı Akdağ, bir toplumun bütün kültürünü, alışkanlıklarını bir günde değiştirmesinin mümkün olmadığını belirterek, ''Ben biraz da siyasetçi olmama rağmen el sıkmamaya çalışıyorum'' dedi.

Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Haluk Eraksoy da el sıkma ve öpüşmeden olabildiğince uzak durulması gerektiğine dikkati çekerek, ''Damlacıklardan uzak kalmak gerekiyor. Onun için öpüşme konusunda uyarılar yapılabilir, ama el sıkışmaktan kaçınamayabiliriz, Ama el sıkıştıktan sonra ellerimizi yıkamayı unutmamalıyız. Ya da ellerimizi yıkayamıyorsak, ağzımıza, gözümüze, burnumuza değdirmeme alışkanlığı kazanmalıyız. Yani mikrop deriden vücuda girmez, girecekse bir mukozadan girecektir. O da burun, ağız ya da göz aracılığıyla olabilir'' diye konuştu.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler