Saltanatın kaldırılması

Saltanatın kaldırılması

01.11.2015 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

Bir kez daha sandık başına gideceğimiz bugünden 93 yıl önce 1922’nin 1 Kasım’ını 2 Kasım’a bağlayan gece, TBMM, altı yüzyıllık Osmanlı saltanatına son veriyordu.
Cumhuriyet’in 29 Ekim’de okurlarına armağan ettiği “Kuruluş” adlı yapıtında; Prof. Dr. Bülent Tanör, saltanatı kaldıran dinamiğin bir “temsil krizi”nden doğduğunu belirtir.
Gerçekten, 1922 Ekim’i Ankara’sında öyle elle tutulur saltanat karşıtı bir hava yoktur.
Ama tarihin akışı birden hızlanacak ve 17 Ekim’i izleyen iki hafta içinde Osmanlı Hanedanı, Rusya’da Romanof’lar (1917) Avusturya Macaristan’da Habsburg’lar (1918) Almanya’da Hohenzolern’lerden (1918  19) sonra tarihe karışacaktır.
7 Ekim’de tarihin akışını hızlandıran ne olmuştu?
O gün, İstanbul Hükümeti’nin başı Sadrazam Tevfik Paşa, Hamit Bey aracılığıyla Mustafa Kemal’e bir mesaj ileterek, Lozan’daki barış görüşmelerine katılacak heyetin saptanması için İstanbul’a bir temsilci göndermesini istemişti.

*** 

“Ankara’da hiç de devrimci rüzgârlar esmezken” diyor Bülent Tanör, “havayı değiştiren Tevfik Paşa’nın bu tel yazısı oldu. Bu başvuru TBMM’de büyük tepki yarattı. Lozan’da temsil işi birden bir iktidar sorunu haline geliverdi. Bunun formülü saltanat ve hilafetin birbirinden ayrılması, birincinin kaldırılması, ikincinin korunması şeklinde bulundu.”
Saltanatın kaldırılması kararından iki hafta sonra, Vahdettin halifelik sıfatını da uhdesinde tuttuğunu belirterek, İngilizlere sığındı.
Osmanlı hanedanının diğer üyelerinin de ülkeden ayrılmaları bundan bir buçuk yıl sonra 3 Mart 1924’te Hilafet’in ilgasının ardından olmuştur.
Tabii ki, Bülent Tanör’ün de belirttiği gibi Lozan’da Türkiye’nin kimin tarafından temsil edileceği krizi olayın görünür dinamiğidir. Yoksa tahtın çöküşünün hepimizin bildiği gibi çok daha derin dinamikleri vardır. Ve çöken yalnızca Osmanlı değildir. Tarihin saatinde diğer hanedanlar gibi Osmanlı’nın da vakti dolmuştu. Savaş sırasındaki istilacıyla işbirlikçi tutumuyla da saray sonunu hızlandırmıştı.

***

Osmanlı Hanedanı tahttan uzaklaştırıldıktan sonra Cumhuriyete karşı herhangi bir faaliyette veya saltanatı sürdürmek gibi bir teşebbüste bulunmadı, eski günler özlemini dile getirmedi.
Osmanlı özlemi Osmanlı hanedanı tarafından değil, son yıllarda Cumhuriyetin kurumlarının temsilcileri tarafından körüklendi.
Cumhuriyet ile hesaplaşma tutkusu Osmanlı Hanedanı’nın iddiası olmadı hiç.
Hatta tam tersine onların içinden seçkin kişiler, “hilafet ve saltanatın artık geçmişte kaldığı, herkesin Cumhuriyet ve laikliğe sarılması gerektiğini” söylemişlerdir.
Gelin, sarayda dünyaya gelmiş, son Osmanlı Şehzadesi, Abdülhamit’in torunu şehzade Burhanettin Efendi’nin oğlu Ertuğrul Osman Osmanoğlu’nun (1912
2009) Ali Kırca ile yaptığı programda söylediklerine kulak verelim:
Bir şeyi unutmayalım! Eğer Mustafa Kemal Paşa olmasaydı hiçbirimiz olamazdık; yaptığı devrim belki hanedan için kötü oldu, ama Türkiye onun sayesinde var. Harp bittikten, Türk imparatorluğu ortadan kalktıktan sonra saltanatın bir manası kalmadı. Memleketi kurtarmanın şekli Cumhuriyeti kurmaktı.
Abdülhamit’in torununun bu sözlerini Cumhuriyetin su başlarını tutmuş olan kimi zevata okutmakta sayısız yarar olduğu kuşku götürmez.

Yazarın Son Yazıları

İyi insan (19 Mart 2024)

İyi insan

Devamını Oku
19.03.2024
Laiklik nedir?

Laiklik nedir?

Devamını Oku
06.03.2024
Yıldönümü

Yıldönümü

Devamını Oku
03.03.2024
Aslında biliyorlar

Aslında biliyorlar

Devamını Oku
01.03.2024
Vatan nöbeti

Vatan nöbeti

Devamını Oku
27.02.2024
Daha neler olacak?

Daha neler olacak?

Devamını Oku
25.02.2024
Ali Sirmen yazdı...

Türkiye hâlâ laik mi?

Devamını Oku
23.02.2024
Mutluluk mecburiyeti

Mutluluk mecburiyeti

Devamını Oku
20.02.2024
İşin özü

İşin özü

Devamını Oku
18.02.2024
Tehlikeli kavga

Tehlikeli kavga

Devamını Oku
13.02.2024
Kader mi?

Kader mi?

Devamını Oku
11.02.2024
Biat etmeyene hayat yok

Biat etmeyene hayat yok

Devamını Oku
09.02.2024
AKP yanıltıyor

AKP yanıltıyor

Devamını Oku
06.02.2024
Monşer

Monşer

Devamını Oku
04.02.2024
Neler olmaz ki?

Neler olmaz ki?

Devamını Oku
02.02.2024
Ne aceleniz var?

Ne aceleniz var?

Devamını Oku
30.01.2024
Bir ittifak nasıl kurulur?

Bir ittifak nasıl kurulur?

Devamını Oku
28.01.2024
Lütfedilen bir yaşam

Lütfedilen bir yaşam

Devamını Oku
27.01.2024
Ali Sirmen yazdı...

CHP-İsveç-NATO

Devamını Oku
26.01.2024
İyi insan (24 Ocak 2024)

İyi insan

Devamını Oku
24.01.2024
İflas budur işte

İflas budur işte

Devamını Oku
23.01.2024
Sam amcamız bizi attaya götürüyor

Sam amcamız bizi attaya götürüyor

Devamını Oku
21.01.2024
Sokak ve siyaset

Sokak ve siyaset

Devamını Oku
19.01.2024
Nasıl olacak?

Nasıl olacak?

Devamını Oku
16.01.2024
Zor günler

Zor günler

Devamını Oku
14.01.2024
Ali Sirmen yazdı

Türkiye’nin ekseni

Devamını Oku
12.01.2024
Yeni yerel yönetim

Yeni yerel yönetim

Devamını Oku
09.01.2024
Bir Kuvvacı dost

Bir Kuvvacı d

Devamını Oku
07.01.2024
Büyük çıkmaz

Büyük çıkmaz

Devamını Oku
06.01.2024
Din devleti

Din devleti

Devamını Oku
05.01.2024
Belliydi

Belliydi

Devamını Oku
02.01.2024
Aynı anıyı paylaşmak

Aynı anıyı paylaşmak

Devamını Oku
31.12.2023
Aynı vatanı paylaşmak

Aynı vatanı paylaşmak

Devamını Oku
29.12.2023
Durum

Durum

Devamını Oku
26.12.2023
‘Dostum Mozart’

‘Dostum Mozart’

Devamını Oku
24.12.2023
‘Anayasal kabahat!’

‘Anayasal kabahat!’

Devamını Oku
22.12.2023
Seçmenin tepkisi

Seçmenin tepkisi

Devamını Oku
19.12.2023
Bir garip patron

Bir garip patron

Devamını Oku
17.12.2023
Ali Sirmen yazdı...

‘Allah’ın gazabı’

Devamını Oku
15.12.2023
Hamas ve Kuvvacılar

Hamas ve Kuvvacılar

Devamını Oku
12.12.2023