Biz seni anladık Nihat abi
Barış Terkoğlu
Son Köşe Yazıları

Biz seni anladık Nihat abi

09.06.2025 12:00
Güncellenme:
Takip Et:

Dünya delilerin cehennemidir. Bilanço okumayı öğrenenler, ihaleleri takip edenler, annesinin uygun bulduğu kızla evlenenler akıllıdır. Düzenin, ahlakın, inancın kurallarının ötesine geçenler delilikle sınanır. İşte bu yüzden bilinmeyen kıtaları keşfetmeye çıkana, atomu parçalamaya yeltenene ya da dev düşmanlarla mücadele etmeye karar verene "Deli misin" derler.

1956 yılının Nisan ayında Trabzon'da doğdu. Doğduğu gün bilinmiyor. Babası Maçkalı Şoför Sabri, Volkan Konak'ın köylüsü. Annesi Erzurumlu Saliha Hanım.

Çocukluğu Trabzon Gülbahar mahallesinde geçti. Dördü aynı anne-babadan, toplam 13 kardeşlerdi. Birlikte büyüdüler. 


Kara kuru bir çocuk olduğu için lakabı "Gara" idi.

Trabzon Ticaret Lisesi'nde Daktilo bölümünde okudu. İlk yazılarını daktiloyla yazdı. On parmak değil yirmi parmak, ayaklarıyla da daktilo kullanabiliyordu.

17-18 yaşına kadar en büyük tutkusu futboldu. 

Sonra siyaset... 


Ülkücü harekete katıldı. Alparslan Türkeş, daktilo yeteneği nedeniyle onu ülkücü yayınlara yönlendirdi. Yayıncılığı da orada öğrendi.

Siyasi nedenlerle yarım bıraktığı okulun ardından Hacettepe'de Sağlık İdaresi bölümüne girdi ve bitirdi.

Üniversite yıllarında Ulucanlar Cezaevi karşısında bir evde yaşadı. Evin sorunu, gerçek bir kapısının olmamasıydı. Kapanmıyor, kilitlenmiyordu. Haliyle, gelen kişi çalmadan girebiliyordu. 'Cezaevinden kaçan eve girerdi' diye anlatırdı o günleri.

Dört kardeşinden üçü Fransa'ya yerleşti. Ona da 'gel' dediler. Ama vatanımdan ayrılamam diye hep reddetti. Abisi yoksulluk çekmesin diye ona döviz yollardı. O parayı aldığı gibi kilolarca muz alır, her gün gittiği kahvedekilere dağıtırdı.

12 Eylül sonrasında ülkücü hareketten ayrıldı. Düzenle kavga eden ulusalcı bir çizgi izledi. Antiemperyalist fikirleri öne çıktı. Ayağı hep yurduna bastı, fikirleri toprağından beslendi.


‘YAZARLIK BU KADAR ŞEBEKLEŞMEMELİ’

Dokuz yıl memurluk yaptı. Önce Sağlık bölümü mezunu olması nedeniyle bir hastane yönetti. Ardından yazarlık yeteneği onu Kültür Bakanlığı'na taşıdı.

Memurluk ona dar geldi. Gazeteciliğe başladı. Milliyet gazetesinde spor sayfaları yaptı. Fanatik Trabzonsporluydu. Kulübün onur üyesiydi. Sayfalarda, sevdiği Trabzonsporlu oyuncuların, maç sonrası 3 olan puanını 5 yaptığını gülerek anlatırdı.

Çeşitli dergilerde yazıları yayınlandı. "Ofli Hoca" kitabının ardından Leman'da yazmaya başladı. Ben dahil bütün Türkiye onu Leman’la tanıdı. Sert, uzun, edebi yazılarıyla, doksanlı-ikibinli yıllarda, gençlerin idolü oldu. Leman yazarlığı uzun yıllar sürdü.

2005 yılında kısa bir süre Akşam'da köşeyazarı oldu. Aynı anda Leman'da da yazıyordu. Engin Ardıç'la kavgası Akşam günlerini bitirdi. 


Merak edenler için anlatayım....

İstanbul'un plajları açılınca, şehrin elitleri, 'donla girenler oluyor' diye tepki gösteriyordu. Leman ise 'denize donla da girilir' fikrindeydi. Bunun için Caddebostan'a 'donla denize girme eylemi' koydu. Engin Ardıç, 'Ey Türk Lümpeni Titre ve Donunu Giy' başlıklı bir yazıyla Leman'a hakaret etti. Bir sürü hakaret değil ama yazıdaki Apoculuk suçlaması Nihat Abi'nin kanına dokundu. Tek bir yazıyla gazeteden istifa etti: 'Ama şimdi o cesur, o lafını esirgemez Nihat Genç’in söyleyecek lafı yok. Bu kadar alçakça iftira karşısında elim ayağım titriyor. İnsanlık bu kadar kötü olmamalı. Yazarlık bu kadar şebekleşmemeli. Ben onurlu bir çocuk olmak için yazar oldum. Nasıl olmuşum, olmamışım mı, ne demişim, kitaplarımdadır.'

Yalnız Akşam değil...

Aynı yıl kitaplarını çıkaran İletişim Yayınları ile de yolları ayrıldı. Boğaziçi Üniversitesi'nde yapılan Ermeni Konferansı'nı Akşam gazetesinde ‘Kazmalar ve Maşalar’ başlıklı yazısıyla eleştirdi: 'Biz, 1. dünya savaşı bitti diyoruz, bitmedi diyorsanız, bir daha gelin, öyle uyduruktan demokrasi, özgürlük, aydınım, lafları yemiyor artık.' 

İletişim Yayınları, bu yazının ardından 12 yıl kitaplarını bastığı Nihat Genç'in kitaplarını artık yayınlamayacağını söyledi.


TİYATROCU NİHAT GENÇ

Devir kumpas davalarının olduğu devirdi. Liberallerle, FETÖ'cülerle, iktidar yandaşlarıyla tabii bu arada muhalefetteki kimi isimlerle de sert yazılarla kavga etti. Hikayeleştirici üslubu, duygusal konuşmaları, coşkulu anlatımları onu televizyonlara taşıdı. SkyTv, AvrasyaTv, HalkTv, Ulusal Kanal programlarıyla ulusalcı kitlelerin sevgilisi oldu. Birlikte mücadele ettiğimiz dönemdi. Nihat Abi, o günlerden Sakarya Savaşı’ndan bahseder gibi bahsederdi.

Kendisinin de tam sayısını bilemediği 40 civarında kitap yazdı. Tanıyanlar bile bilmez, iki tiyatro oyunu var: Çiçekleri Sarıkız'a Yedirdim ve Gavara. 

Gavara, Mahir Günşıray tarafından sahneye konmuştu. Trabzon'da ‘boş muhabbet' ya da 'osuruk' anlamına gelen Gavara'da, Nihat Genç hikayeciliğini konuşturmuş, Anadolu'nun erkeklik hallerini sünnetten askerliğe kadar anlatmıştı. Günşıray'ın Hakkari'deki gösteriminde oyun dekorunun farklı yerlerinde bulunan sarı-kırmızı-yeşil renkler polisin tuhaf şüphesine neden olmuş, oyun dekoru gözaltına alınmış, oyun yasaklanmıştı. Nihat Genç o gün televizyona bağlanıp ağzına geleni söylemiş, aslında televizyonculuk öyküsü öyle başlamıştı.

NİHAT ABİ’NİN KAHVELERİ

Ben de Nihat Abi ile şahsen bu yıllarda tanıştım, editörü oldum. Günlerce kapanıp bir yazıya çalışır ve sabah çok erken saatte yollardı. Genelde sarı dolmuşta yakalanırdım. Bazen yazıları 20-30 sayfaya ulaşırdı. ‘Seri halinde bölerek yayınlayalım’ derdim, ‘hayır’ derdi. ‘Yazı uzun, ara başlık koyalım’ derdim, ‘hayır’ derdi. Yazım hatalarının bile düzeltilmesini istemezdi. Yazısı yayına girmeden evden çıkamaz, ‘10 dakikada girer mi’ diye sorardı. Bu nedenle çoğu zaman sarı dolmuş koltuğunda bilgisayarı açıp Nihat Abi’nin yazılarını yayına hazırlardım. 

Yazıda bir sorun olursa diye verdiği sabit bir telefon vardı. Aradığımda bir Ankara kahvesi çıkar, kahveci 'Nihat Abi telefon' diye çağırırdı. O yıllarda Nihat Abi'nin gidildiğinde bulunduğu Ankara kahveleri olduğunu öğrendim. Kahveler, siyasi konuşmaların, halka dokunmanın, muhabbetin mekanlarıydı. Eşiyle de bir kahvede, Sakarya Çay Ocağı'nda tanışmıştı.

NİHAT ABİ’NİN YARATICI KÜFÜRLERİ

Yıllarca yazdı, anlattı, kitap çıkardı. Para bilmezdi. Borçlarını hiç alamazdı. O yüzden yayıncılar, televizyoncular ona hep borçlu kaldı. Tek varlığı oturduğu eviydi. 

Güzel küfür ederdi demiyorum. Güzel sövgü üretirdi. 'Memleket Singapur kerhanesine döndü' lafını ondan öğrendim. Ünlü liberal yazarla polemik yaparken 'gergedan götü suratlı adam' demişti. Google'a 'gergedan götü' yazıp sövdüğü adamın suratıyla karşılaştırıp benzerliğe bakmıştık. İktidar yandaşı yazara 'Kore lideri traşlı herif' demiş, cuk diye oturtmuştu. Sövgü onun edebiyatının üretken bir parçasıydı. 'Ettiğim küfrü bir daha etmem' diyecek kadar kendine güvenirdi. Yazılarından kaldırılmasını, noktalanmasını istemezdi. Gerekirse yargılanmayı kabul ederdi. Hakimlere, küfrün dilin zenginliği olduğunu anlatmaya çalışırdık.

Duyguları aklının çok önünde giderdi. Bazen öfkeyle başladığı cümleyi hüzünlü gözyaşıyla tamamlardı. Bazen çok övdüğü kişiyi, birkaç gün sonra yerin dibine batırırdı. Bu yüzden çok hayalkırıklığı yaşadı. Çok ihanete uğradı. Çok kavga etti, hatta kendisiyle bile… Elbette çok da insan kırdı, yaraladı. Bazı insanların ise onda sonsuz kredisi vardı.


SAÇAKLI AĞACIN HAYALİ

Ankara’ya çok bağlıydı. Binalarının, sokaklarının, esnaflarının hikayelerini bilirdi. Kuğulu Park’ta ağaçları tanır, tek tek anlatırdı. Bir gün yürürken bir ağacın karşısında durduk. Dalları yere sarkan ağacı gösterdi. O ağaçla ilgili bir film sahnesi gibi kurduğu hayali anlattı. Biliyorum, o hayal hiç gerçekleşmedi.

Nihat Abi, son yıllarında etrafında bulunan ve sadece iktidarın hedefindeki kişilere saldıran kimi adamlar yüzünden haksızlığa uğradı. Onlarla özdeşleştirilip yaftalandı. Oysa hiç de öyle değil… Bir masa düşünün: İktidar bir muhalefet öbür tarafında, kamu müteahhitleri bir belediye reklamcıları öbür tarafında, yandaş medya bir genel merkez medyası öbür tarafta… Nihat Abi neredeydi derseniz, o masanın kendisiyle kavgalıydı. Masayı devirmek, ayaklarını kırmak istiyordu, olmadı. Bunun için geçen yıl aynı duygusallıkla Cumhuriyetçi Vatanseverler Partisi adında bir parti bile kurdu.

Geçenlerde, biz televizyonu bıraktıktan sonra konuşmuştuk. Duyunca nasıl umutlandığını, hasta yatağından kalktığını anlattı. Yaptığımız ona göre tam Nihat Gençlik hareketti. Son olarak 28 Mayıs’ta konuştuk. Artık sesi çıkmıyordu. Yine de kalkıp mücadeleye devam edeceğine inanıyordu. Sonrasını… Biliyorsunuz…

Kanser, ailesinin genetik hastalığıydı. Annesi 52 yaşında kanserden ölmüştü. Yazdıkça içine çektiği sigara, genetik hastalığını besledi. Gara bedenini eritti. Geriye öfkesiyle bir aslan yelesi gibi savrulan saçları kaldı.

Yaşamın huzursuzluğunun kaynağı anlaşılamamaktır. Koca insanlık, tersine akan aklı taşıyan küçücük bir bedeni koyacak yer bulamaz. ‘Deli misin’ derler, oysa deli inadı ve öfkesi kuleleri yıkar, dağları devirir.

Nihat Abi…

Elindeki çikolatalarınla seslendiğin gibiyiz: Pehlivannn, Terkoğluuu, Şahinnn, Fethiii, Canerrr, Samiii, Merttt, Hakannn, Erdemmm, Furkannn…

Aklın kalmasın: Biz seni anladık! 

Biz… Seni… Anladık…

İlgili Konular: #Nihat Genç

Yazarın Son Yazıları

Ya su kirliyse?

Değişmez görünen gerçekten kaçmak yerine dokunmaya karar verdiğimizde, ona şekil verebildiğimizi de görürüz.

Devamını Oku
04.12.2025
200 günlük burun sürtme davası

Burnumuzla sadece nefes alsaydık en çok kötü kokuların sahipleri mutlu olurdu.

Devamını Oku
01.12.2025
Bir garip ölüm hikâyesi

Yaşamda birikmiş servet, bazen ölümün üzerinde perde olur.

Devamını Oku
27.11.2025
‘Kurucu önderlik’ ve kurucu irade

Küçük niyetler büyük sözlerin arkasına gizlenir.

Devamını Oku
24.11.2025
Yaşamından renkleri çalınan kadın

Koca çınardan nimetini esirgeyen toprak yokluğunu önce çimende gösterir

Devamını Oku
20.11.2025
38 çocuğun duyulmayan çığlığı

Adalet davası uzaktaki bir çığlığı duymakla başlar.

Devamını Oku
17.11.2025
CHP’yi ‘gayrımeşrulaştırma’ operasyonu

Doğa insana kendi sınırlarını çizeceği imkanı sunarken cömerttir.

Devamını Oku
13.11.2025
Eğitimsiz okullar bakanlığı

İnsan ancak eğitilirse özgür olur.

Devamını Oku
10.11.2025
Aman çocuklar duymasın!

Bakmayın gazetecilik yaptığıma.

Devamını Oku
06.11.2025
‘Pardon’ diyen karar

Bir kez olursa hata, iki kez olursa yanlış, tekrar olursa kasıt denir.

Devamını Oku
03.11.2025
Bakanlıktaki ‘koruma kalkanı’

Çoğu zaman sözün çıktığı yere bakarız.

Devamını Oku
30.10.2025
Aranan casus sonunda bulundu!

O kadar çok söz söyleriz ki bazen gerçek kalabalıkta kaybolur.

Devamını Oku
27.10.2025
Boğaziçi’ni nasıl çökerttiler?

Kime söylendiği belirsizse en ağır sözler bile havada kalır. En son Yargıtay başkanı konuştu.

Devamını Oku
23.10.2025
‘PKK yasası’na neden karşıyım

Kapıyı açan anahtar değil, kilidinin bilgisidir.

Devamını Oku
20.10.2025
Öcalan serbest bırakılacak mı

Sözcükler her zaman anlatmak için kullanılmaz.

Devamını Oku
16.10.2025
Apo ve Bahçeli’nin susturduğu asker

Çıkarlar suç ortaklıklarının kaynağıdır.

Devamını Oku
13.10.2025
‘Fatihli Müslümanlar’ rahatsız

“Bizi cehennemle korkutuyorlar ki dünyada onlara boyun eğelim.”

Devamını Oku
09.10.2025
Çocuk tecavüzünde çocuğu yargılayanlar

Çelişki dünyanın kendisinde sanırız, oysa ona sebep olan da insandır.

Devamını Oku
06.10.2025
Tarihin arka duruşması

Eğip bükersin, sarar paketlersin. Her şeye rağmen gerçek olduğu yerde durmaya devam eder.

Devamını Oku
02.10.2025
İŞKUR’u bile soydular

Kapı içeriden açıldı mı soygun normalleşir.

Devamını Oku
29.09.2025
‘Size miras kaldı’ sürprizinden çıkan örgüt

Koca ağaca bakıp dalındaki eksiği görüyorsan haksız değilsin.

Devamını Oku
25.09.2025
İçeridekilerin aileleri neler yaşıyor

Kendi gülünün dikenini çıkarmak kolaydır. Başkalarının acılarını anlamak ise uğraş ister.

Devamını Oku
22.09.2025
Netanyahu’nun Erdoğan’a salladığı parmak

Tek kişide hastalık dedikleri, milyonlarda ideoloji oluyor.

Devamını Oku
18.09.2025
Dananın kuyruğu kopacak derken...

Siz bu yazıyı okurken belki bütün kelimeleri eskimiş olacak.

Devamını Oku
15.09.2025
Erdoğan’ın CHP planı

Sen ardına dönüp bakmazken geçmiş bir gölge gibi seninle birlikte yürüyor.

Devamını Oku
11.09.2025
İBB operasyonunu başlatan AKP’li

Adli yıl açılışında İstanbul cumhuriyet başsavcısı gazetecilerle buluştu. İlginç bir ifade kullandı: “İBB operasyonunu ilk öğrenen kişi Murat Kapki oldu. Nasıl olduğunu bilmiyoruz. O, malları kaçırmaya başlayınca biz de harekete geçtik.”

Devamını Oku
08.09.2025
‘Terörsüz Türkiye’nin kabağı

Dünya değişiyor ama senin çektiğin çile hep aynı kalıyor.

Devamını Oku
04.09.2025
Başörtüsünü çıkaran Fethullahçı

İnsanın çektiği çilelerin sonucu tecrübeleridir.

Devamını Oku
01.09.2025
Topuk kırıldıktan sonra

O çok bildiğimiz gerçekleri her şey görünür olduktan sonra anlatmayı ne kadar çok severiz.

Devamını Oku
14.08.2025
TikTokçu hacı paşa devri

Yükselme kuralını kaybedince yukarıyla aşağı bir olur.

Devamını Oku
11.08.2025
Erdoğan’ın kimliği bile satılık

Hırsızın peşinden koşuyoruz da ya içeride kapıyı açan varsa?

Devamını Oku
07.08.2025
Şehit askerlerin tahlilleri ne söylüyor

Milletler yaşamdan öğrendikçe gelişir. Çöküş dönemlerinde ise ancak ölüm öğreticidir.

Devamını Oku
04.08.2025
Askerler kayıp 5 milyarın peşinde

Sana verirken yokluğu gösterenler, senin olan varlığı harcarken har vuruyor harman savuruyor.

Devamını Oku
31.07.2025
Koca savcılığın dokunmadığı patronlar

Dünya, Sezen Aksu şarkısındaki gibi: Masum değiliz, hiçbirimiz.

Devamını Oku
28.07.2025
Zengin itirafçı olur kurtulur olan garibana olur

Bazen fısıltıyı duyuyorsun. Bazen de çığlığı duyma istiyorlar.

Devamını Oku
24.07.2025
Davutoğlu partisindeki istifalara ne dedi?

Aslında benim sorum yeni çıkan o kitapla ilgiliydi...

Devamını Oku
21.07.2025
Öcalan, Ramazan, Altaylı

Memlekette “süreç bayramı” var. Gelgelelim “hukuk ve özgürlük bayramı” yok.

Devamını Oku
17.07.2025
Domates, biber, patlıcan!

“Demokrat adam”, “demokrat bulmadığı” adama “Ya demokrat ol ya döverim” demiş.

Devamını Oku
14.07.2025
Herkesi başka tartan kantar

Aynı kantar seni başka onu başka tartıyor...

Devamını Oku
10.07.2025
Söyleyin Timur haksız mı? 

Kimin haklı olduğunu söz belirler sanırsın, oysa hak çoğu zaman güç ile dağıtılır. Size bu satırları gazeteci arkadaşım Timur Soykan hakkındaki mahkeme kararını beklerken yazıyorum. 

Devamını Oku
07.07.2025