Barış Terkoğlu

Erdoğan’ın selamını taşıyan başkan

01 Kasım 2018 Perşembe

Gördünüz mü?
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Tunceli’de cemevine gitti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın selamını getirdiğini söyledi.
Ve ekledi:
“Aynı düşünceye, aynı inanca sahibiz. Kıblemiz, kitabımız, peygamberimiz bir.”
Diyanet İşleri Başkanı’nın cemevini ziyaret etmesi, “biriz” demesi sizi duygulandırdı mı?
Ben pek öyle hissetmiyorum. Neden mi?
DHA’nın aktardığına göre bir gazetecinin “cemevini ilk kez mi ziyaret ettiniz” sorusuna Erbaş şöyle yanıt verdi:
“Bir cemevini ilk kez ziyaret ediyorum. Bu da Tunceli ilimizde ve bulunduğumuz cemevine nasip olması beni ayrıca mutlu etti.”
57 yaşında, 36 sene önce camilerde imamlığa başlamış, 25 sene önce üniversitede yardımcı doçent olarak atanmış, 7 yıldır Diyanet’te görev yapıyor, 1 yıldır Diyanet İşleri Başkanı. Milyonlarca Alevinin yaşadığı kendi ülkesinde, sayıları 10 bini bulan cemevlerinden birine nihayet gitmiş! Hiç mi Alevi arkadaşı olmadı? Hiç mi Alevi bir komşusunun cenazesine davet edilmedi? Dinler tarihi çalışıyor, hiç mi cemi merak etmedi?
Merak ediyorum, 5 ay sonra yerel seçim olmasaydı, Cumhurbaşkanı “selamımı götür” demeseydi cemevine yolu düşecek miydi?

FETÖ çağırınca kiliseye de Vatikan’a da gitti
“Adam, Kuran rahlesinden kafasını kaldırmıyor” demeyin!
Bir kitabevine “Ali Erbaş’ın kitabı var mı” diye sorun. Alacağınız yanıt şu olacak:
“Hangisi? Hıristiyanlık mı, Protestanlık Tarihi mi, Hıristiyan Ayinleri mi, Hıristiyanlıkta İbadet mi?”
Dinler tarihi, özel olarak ise Hıristiyanlık tarihi çalışan Erbaş’ın kitapları böyle sıralanıp gidiyor.
Malum, Ali Erbaş, FETÖ’nün en önemli platformlarından biri olan KADİP/Kültürlerarası Diyalog Platformunun yönetim kurulu üyesiydi. Örgütün Abant Toplantıları’nın müdavimleri arasındaydı. Kapatılan Kimse Yok Mu Derneği’nin etkinliklerinde vitrine çıkıyor, Fethullahçılar için “gönül erleri” diyordu. Birlikte çalıştığı yakın arkadaşı Suat Yıldırım ise firardaydı.
“Hafızam yanıltıyor olabilir mi” diye Fethullahçı medyayı taradım. “Aynı inançtayız” dediği cemevine gitmemiş Erbaş’ın FETÖ çağırınca kiliseye gittiğini, papazlarla ortak toplantılar düzenlediğini hatırlıyordum. Gerçekten de öyleydi. 2013 yılında Vatikan’a bile yüz sürmüştü. Bir fotoğrafta çarmıha gerilmiş acı çeken İsa ikonu önünde, Suat Yıldırım’la pek mutlu görünüyordu.

Tezi de arşivden kaldırdılar
Hatırlayanlar olacaktır. Erbaş ile firardaki Suat Yıldırım’ın ortak bir noktası daha var: 15 Temmuz’da Akıncı Üssü’nde yakalanıp bırakılan Adil Öksüz. O da, Suat Yıldırım ve Ali Erbaş’la birlikte Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde görevliydi. Yalnız bu kadar değil. Öksüz’ü fakülteye Suat Yıldırım almıştı.
Daha da ilginç bir ayrıntı...
Adil Öksüz’ün doktora tez jürisine Yıldırım ile Erbaş birlikte katılmış, iki ismin “geçer” oyu ile doktor unvanına kavuşmuştu. Öksüz’ün 2003 tarihli tezi “Ceza Hükümleri açısından Tevrat ve Kuran” başlıklıydı. FETÖ’nün Dinlerarası Diyalog Projesi’ne uygun şekilde, iki kitabı ceza hükümleri açısından karşılaştırıyordu. İki kitabın ceza kanunlarının benzeştiğini öne süren Öksüz; Tevrat’ın, zina ya da cinayet gibi suçlarda, Kuran’dan daha sert olduğunu öne sürüyordu.
Şu teze bir daha bakayım diye YÖK’ün tez arşivi sayfasına girdim. Bir de ne göreyim? YÖK, bir yıl önce okuduğum tezi arşivinden kaldırmış. YÖK’teki kaynaklara ulaşınca; FETÖ’yü savunan ya da FETÖ’cüler tarafından yazılmış tüm tezlerin YÖK’ün sitesinden kaldırıldığını, bir süredir böyle bir çalışmanın yapıldığını öğrendim.
Fethullahçılar, Dinlerarası Diyalog çalışmalarında Hıristiyanlık uzmanı Ali Erbaş’tan çok faydalandılar. Devir değişti. Bu kez Erdoğan, seçimler yaklaşırken, “selam taşımacılığı”nda faydalanıyor. Bir zamanlar “olur” verdiği tezler ise bugün arşivlerden siliniyor.
Dini siyasetin dışına çıkarmak, herkesin vergisiyle yaşayan kurumunu tüm inançlara eşit mesafede tutmak ise Erbaş’ın aklına tabii ki gelmiyor. Erdoğan ya da Gülen söylemeden kiliseye veya cemevine misafir olmak da onun defterinde yazmıyor.
Bakanlıklardan daha büyük bütçeli Diyanet’in, hutbesinde Cumhuriyeti, televizyonunda Atatürk’ü unutması tesadüf değil. Bir zamanlar “Cumhuriyet döneminde Kuran’ın yasaklandığı” yalanını uyduran Ali Erbaş, bugün de rolünü başka bir kıyafetle oynamaya devam ediyor.
Sahi dün “benim emir komuta merkezim bana papaz elbisesi giyeceksin diyorsa yaparım” diyen de bugünkü Cumhurbaşkanı değil miydi?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları