Wajda: Insanlığın sesi
Celal Üster
Son Köşe Yazıları

Wajda: Insanlığın sesi

15.10.2016 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

Sonradan hep “sinemanın vicdanı” diye niteleyeceğimiz Andrzej Wajda’yla, 1960’ların ikinci yarısında Onat Kutlar’ın Sinematek’inin gösterimlerinin yapıldığı Kervan Sineması’nda tanışmıştım!
Kervan Sineması’nın köhne koltuklarına kurulup Visconti’lerin, Bergman’ların, Godard’ların, Truffaut’ların hayata, insana yepyeni, bambaşka gözlerle bakan dünyalarına dalarak değişiyordum, değiştiğimin ayırdında olmadan.
Beni afallatan, gencecik zihnimin beyaz perdesine apayrı hayaller ve gerçeklerin izdüşümlerini yansıtan yönetmenlerden biri de Wajda’ydı.

O siyah-beyaz üçleme
1950’lerdeki ünlü üçlemesinin ilk filmi “Bir Kuşak”ı görememiştim. Yoksa Sinematek’e gelmemiş miydi? Ama “Kanal”ı kaçırmamış, onun ardından izlediğim “Küller ve Elmaslar” karşısında (Zbigniew Cybulski’nin oyunculuğu karşısında da tabii) büyülenmiştim.
Polonya’nın Nazi işgaline karşı direnişini ve Almanya’nın teslim oluşunun hemen sonrasını işleyen bu siyah-beyaz üçlemede, Wajda’nın daha sonraki yapıtlarının pek çok ipucu saklıdır kanımca.
Bunlardan birincisi, en güçlü toplumsal olayların kargaşası içinde bile bireyin yaşadığı çelişkilerin, acıların, sorunların ıskalanmamasıdır.
İkincisi ise, Polonya halkının Nazilere karşı direnişinin zafere ulaştığı, ülkenin sosyalist düzene geçtiği günlerde bile, tüm bu kazanımların bağrında taşıdığı düşkünlüklerin, zayıflıkların derin bir gözlem ve sezgi gücüyle sergilenmesi ve kısa bir süre ortaya çıkacak baskı ortamının haberlenmesi.
“Bir Kuşak”-“Kanal”-“Küller ve Elmaslar” üçlemesinden yola koyulan Wajda, Lodz Sinema Okulu’nda aldığı sağlam eğitimin temelleri üstünde, tümüyle kendine, belki de ülkesine özgü bir sinema yarattı.

‘Danton’un Göndermeleri’
Onca filmi arasında beni en çok etkileyenlerden biri, 1983’te Fransa’da çektiği “Danton”dur. Gérard Depardieu (Danton) ve Wojciech Pszoniak (Robespierre) gibi iki büyük oyuncuyu bir araya ya da karşı karşıya (!) getirdiği filmde, Danton’un bütün destekçilerini Fransız oyunculara, Robespierre’in yandaşlarının hepsini de Polonyalı oyunculara oynatması bile derin bir gönderme içeriyordu kuşkusuz.
Wajda, Fransız Devrimi’ni izleyen Terör dönemini ele alıyor, kolayca karşıtına dönüşebilen bir devrimin nasıl kendi çocuklarını yemeye başlayabileceğini anlatırken, tarihten günümüze göndermelerde bulunuyordu.
“Danton”, Dayanışma hareketinin Sovyet yanlısı Polonya yönetiminin baskılarına karşı mücadele verdiği, Polonya’da sıkıyönetimin hüküm sürdüğü günlerde çekilmişti ve iki ülkenin bu farklı dönemleri arasındaki koşutlukları çağrıştırıyordu.

İki sahne
Wajda’nın “Danton”unun iki sahnesini unutamam.
Birinde, Danton ile Robespierre, Robespierre’in karargâhında son bir kez buluşup yemek yerler, bir uzlaşma olasılığı doğabilir mi diye. Danton, şarap kadehlerini ağzına kadar doldurur. Robespierre, kadehi kaldırır, eli zerre kadar titremeden ağzına götürür, bir damlasını bile dökmeden bir yudum alıp masaya bırakır. “Zafer” onundur artık.
Bir de o son sahne. Robespierre film boyunca sevgilisinin küçük yeğenine İnsan Hakları Bildirgesi’ni zorla ezberletmeye çalışır. Son sahnede, Robespierre, Danton’un idam edildiğini öğrenip bembeyaz kesildiğinde, artık ezberini tamamlamış olan çocuk Bildirge’deki insan haklarını okumaktadır...

Bağnazlığa karşı
Film, böylece, Fransız Devrimi sonrası Terör döneminin de, Polonya’daki Sovyet yanlısı hükümetin baskılarının da anlatımı olmaktan çıkar, her türlü bağnazlığa karşı yüreğimize yürek katan bir “ses”e dönüşür.
90 yaşında yitirdiğimiz Wajda, ülkesi Polonya’da devletle hiçbir zaman özdeşleşmediği gibi devletin baskılarına asla boyun eğmeyen tutumuyla, günümüzün bütün sanatçıları için benzersiz bir örnek olarak yaşayacak.
Onun bütün filmlerinden hep biraz daha özgürlük, sorumluluk ve sevgi dolu olarak çıkıp yürüdüm sokaklarda.
Bugün, din ve milliyetçilik bağnazlıklarının kol gezdiği bir ortamda, Wajda’nın “insanlığın sesi” olan hayatı ve yapıtları doğru yolu gösteriyor bize: Eleştirel, boyun eğmeyen, bağımsız insanların yolunu...  

Yazarın Son Yazıları

Bir ‘Ali Gevgilili ironisi’

Bir ‘Ali Gevgilili ironisi’

Devamını Oku
13.09.2018
Irgat’ın Türküsü

Irgat’ın Türküsü

Devamını Oku
14.05.2018
‘Tüm iktidar hayalgücüne!’

‘Tüm iktidar hayalgücüne!’

Devamını Oku
04.05.2018
Milos Forman: Mizah ve eleştirinin formeni

Milos Forman: Mizah ve eleştirinin formeni

Devamını Oku
24.04.2018
Kâr ve kapital

Kâr ve kapital

Devamını Oku
14.04.2018
Hücrede bir ‘Kuyucaklı’

Hücrede bir ‘Kuyucaklı’

Devamını Oku
02.04.2018
İyi ki varsın edebiyat...

İyi ki varsın edebiyat...

Devamını Oku
11.11.2017
Dünya Kupası’nda hangi gruptan elendik?

Dünya Kupası’nda hangi gruptan elendik?

Devamını Oku
10.10.2017
Orwell yaşasaydı...

Orwell yaşasaydı...

Devamını Oku
05.10.2017
Kitapla 1 dakika!

Kitapla 1 dakika!

Devamını Oku
01.10.2017
Konuş, belleğim!

Konuş, belleğim!

Devamını Oku
06.09.2017
‘Hayır’ diyen insan...

‘Hayır’ diyen insan...

Devamını Oku
21.08.2017
‘Cahil’den ‘Korkuyorum’…

‘Cahil’den ‘Korkuyorum’…

Devamını Oku
07.08.2017
Heybeliada’nın belleği

Heybeliada’nın belleği

Devamını Oku
05.05.2017
Edebiyatın kurduğu kardeşlik

Edebiyatın kurduğu kardeşlik

Devamını Oku
02.05.2017
Kaleci Yevtuşenko

Kaleci Yevtuşenko

Devamını Oku
12.04.2017
Hayır de! (14.02.2017)

Hayır de!

Devamını Oku
14.02.2017
2017’de ‘1984’...

2017’de ‘1984’...

Devamını Oku
02.02.2017
‘El pueblo, unido…’

‘El pueblo, unido…’

Devamını Oku
23.01.2017
Behey gafil...

Behey gafil...

Devamını Oku
02.01.2017
Dans ve müzik Lorca için sevişti…

Dans ve müzik Lorca için sevişti…

Devamını Oku
17.12.2016
Şimdi uzak yakın...

Şimdi uzak yakın...

Devamını Oku
15.12.2016
Tek başına kalsan da...

Tek başına kalsan da...

Devamını Oku
26.11.2016
Yaşar Kemal’i özlerken...

Yaşar Kemal’i özlerken...

Devamını Oku
15.11.2016
‘Ne gündüz biter, ne gece...’

‘Ne gündüz biter, ne gece...’

Devamını Oku
07.11.2016
‘Hadi, Cumhuriyet’e gidiyoruz...’

‘Hadi, Cumhuriyet’e gidiyoruz...’

Devamını Oku
05.11.2016
Hangisi?..

Hangisi?..

Devamını Oku
29.10.2016
Aklımıza dolanan ‘Ağ’...

Aklımıza dolanan ‘Ağ’...

Devamını Oku
22.10.2016
Wajda: Insanlığın sesi

Wajda: Insanlığın sesi

Devamını Oku
15.10.2016
Yazarları da yarıştırırlar…

Yazarları da yarıştırırlar…

Devamını Oku
08.10.2016
Bayram ‘kurban’ı

Bayram ‘kurban’ı

Devamını Oku
19.09.2016
Homo Sapiens ikilemleri...

Homo Sapiens ikilemleri...

Devamını Oku
17.09.2016
Sanat her şeye iyi gelir

Sanat her şeye iyi gelir

Devamını Oku
01.08.2016
Darbe-i mesel...

Darbe-i mesel...

Devamını Oku
18.07.2016
Futbol topunun dayanılmaz hafifliği

Futbol topunun dayanılmaz hafifliği

Devamını Oku
02.07.2016
Futbol bahane, şovenizm şahane…

Futbol bahane, şovenizm şahane…

Devamını Oku
28.06.2016
Abidin Dino’nun attığı ‘Gol!’

Abidin Dino’nun attığı ‘Gol!’

Devamını Oku
21.06.2016
Tam bir cehalet...

Tam bir cehalet...

Devamını Oku
13.06.2016
Ha asker, ha sivil...

Ha asker, ha sivil...

Devamını Oku
27.05.2016
Cinayetin müzayedesi…

Cinayetin müzayedesi…

Devamını Oku
17.05.2016