Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
‘Fayf mani tu fak fak!..’ (3)
Amerika’ya ilişkin her türlü haber Gülizar’ı umutlandırıyordu. Sabahları sokak kapısının önünü süpürürken gelip geçenlere “Yeni haberler var mı” diye soruyor, meraklı gözlerle yanıt bekliyordu. Komşular, Gülizar’ın sorularına alışmışlardı. İçlerinden artık gizli bir öfke duymaya başladıkları o “meçhul siyahın” hiçbir zaman gelmeyeceğini bile bile, kız kırılmasın diye ona küçük yalanlar uyduruyorlardı. İlkokul üçten ayrılma Gülizar kendi çapında bir Amerika uzmanı olmuştu. Amerika üzerine, yalan doğru ne duyuyorsa hepsini aklında tutuyordu. İnanılmaz bir belleği vardı. Yalnızca duyduklarıyla, kese kâğıtçılara verilmek üzere kapıya konmuş eski gazetelerde okuduklarıyla yetinmiyor, arada bir de her konuda engin bilgi sahibi olduğuna inandığı bakkal Avram Efendi’nin dükkânına gidip onun anlattıklarını dinliyordu.
Gülizar, Kore Savaşı’nın patladığını da Avram Efendi’den duymuştu. Sıcak bir haziran günüydü. Arap sabunu almak için bakkala gittiğinde adam bir gazete uzatmış, “Bak” demişti, “seninkiler de giriyorlar savaşa…” Gülizar, artık yürümeye başlayan teni çikolata renkli oğlunun, yüzünü bir daha görmediği babasına “Benimki” diyordu.
***
Onun için savaş, akşamları siyah perdelerle karartılan pencereler, arada bir duyulan acı siren sesleri, bir de kömür, ekmek, şeker karneleriydi. 1940’lı yılların tüm yoksul İstanbulluları gibi Gülizarlar da II. Dünya Savaşı yıllarını böyle yaşamışlardı.
Radyoları yoktu. Temizliğe gittiği üst katlarda evlerin beyleri akşamüstleri iş dönüşünde radyolarının başına geçer, “Ajans haberlerini” dinlerler, sonra uzun uzun savaş üzerine konuşurlardı. O da bu konuşmalara kulak verir, bir şeyler anlamaya çalışırdı. Savaşın “ölüm” demek olduğunu duymuştu. Bir süre suskun kaldıktan sonra bakkala, “Acaba benimkini de alırlar mı askere” diye sordu. Avram Efendi, “Seninki zaten asker, kızım!” deyince başı döner gibi oldu. Elindeki Arap sabunu torbasıyla dükkândan çıktı. Dizleri kesilmişti. Kapı eşiğine oturdu. İçeriden oğlunun sesi geliyordu. Döndü. Kısık bir sesle, “Sus oğlum, sus…” dedi, “baban savaşa gidiyor.”
***
25 Temmuz 1950 tarihli gazeteler, Cumhurbaşkanı Celal Bayar başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’nun, Türkiye’nin, Kore Savaşı’na 4 bin 500 kişilik bir kuvvet göndererek katılma kararı aldığını duyurdular. Başbakan Adnan Menderes’e göre “Kore’ye yardım, dünya barışına yapılan bir hizmetti.” Türkiye, dünya barışı için savaşa giriyordu!
Yaşamlarında Kore sözcüğünü hiç duymamış, haritada Kore’nin yerini bulamayan insanlar, şimdi hep bir ağızdan savaş çığlıkları atıyorlar, “Kore… Kore…” diyerek sokaklara dökülüyorlardı. Ülkeyi gözle görülür bir “savaş ruhu” sarmaya başlamıştı. Bu ruha karşı ilk tepki üç gün sonra Barışseverler Cemiyeti’nden geldi. Ne var ki TBMM’ye telgraf çekerek Kore’ye asker gönderilmesine karşı çıkılmasını isteyen “hainler” Adnan Cemgil, Behice Boran, Vahdettin Barut, Kemal Anıl “derhal” tutuklandılar. Aynı ayın son günü Türkiye, NATO’ya girmek için başvurdu.
Her şey yolunda gidiyordu.
Dünyada layık olduğumuz yeri yavaş yavaş alıyorduk.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu