Elçin Poyrazlar

Neden kadın kadının yurdudur?

27 Kasım 2020 Cuma

Kadın cinayetlerinin sistematik bir uygulamaya dönüştüğü bir ülkede kadınların çarptığı kaç duvar var, hiç düşündünüz mü?

İktidardaki partinin kadın milletvekili ‘Bir cinayetin kadın cinayeti olduğunun tespiti çok zor bir iş’ diyor. 

Erkek eliyle - namus, kıskançlık, öfke, aşk, para, seks - bahanesi ne olursa olsun öldürülen her kadın, bir kadın cinayetine işaret eder. 

Ve bunu sulandırmaya çalışan herkes kadınların önüne ilk tuğlayı koymuş demektir. 

Ülkenin erkek içişleri bakanı kadın cinayetleri konusunda erkeklere seslenirken ‘Nereden çıktı bu kadına şiddet, kadın cinayeti? Kendinize gelin…Ayıptır’ açıklamasını yapıyor. 

Kadınları öldürmeyi ‘ayıp’ sınıfına sokarak, toplumsal utançla hemcinsini ehlileştirmeye çalışan, ağır cezalar, büyük yaptırımlar ve ciddi suç unsurunu kenara iten, erkekleri ‘delikanlıca’ uyaran siyasetçiler kadınlara başka bir duvar daha örer. 

O duvarın ardında eşini, kızını, sevgilisini, kardeşini öldüren erkeğin ‘ayıp’ kavramı altında ‘iyi halleri’ gözününe alınarak pışpışlandığı bir sistemin ve bir kesimin gözünde ‘katil’ olmayacağını bilmenin rahatlığı yatıyor. 

Öte yandan ülkenin fırsatçı, ucuzcu, popülist popçuları sosyal sorumluluk projesi edasıyla kadın meselesine girmenin getirdiği avantajları görüyor. 

‘Namuslu ol, akıllı ol, mahremini açma, kocama mesaj atma, kadının fendi, ezdiren cins kadınlar’ gibi açık kadın düşmanlığı altında bazı kadınların aslında şiddeti ve cinayeti hak ettiği mesajını akıllara eken şarkılarla piyasaya çıkıyor. 

Bilinçsizlik, kasıtlı kötülük kadar zararlıdır. 

Kendi gizli ya da açık kadın düşmanlığını dizginleyemeyen ‘sanatsatarlar’ meselenin kullanışlı ahmaklarına dönüşüp mevcut sistemin kadınlar önündeki tuğlalarını müzik yoluyla bir bir yerleştiriyor. 

Ayrıca yerli dizi ve film (bazılarının senaristlerinin kadın olduğu) yapımlarda kadınlar ya erkeği baştan çıkaran fettan, ya evlilik manyağı kurnaz entrikacı, ya namusunu yitiren akılsız kurban, ya zengin-otoriter ana, ya da erkeklerle seviştiği için özgür-ahlaksız karakterler olarak sergileniyor. 

Ve kadınların dizilerdeki tüm meselesi erkekler oluyor. Kadınlar sadece erkeklerle ilişkileri üstünden var oluyorlar. Ya intikam almak istiyorlar, ya da onlarla evlenmek. 

Hayatını kendince yaşamak isteyen, okuyan, didinen, çalışan ve önemli toplumsal faydalara imza atan kadınlar yok. Varsa da onlar hep kötü. 

Evimizi bangır bangır dolduran melodramatik diziler kız çocuklarını, genç kızları, hayatını ancak bir erkekle ‘kurtaracağını’ düşünen kadınları ve elbette onlara hükmetmeyi hayal eden erkekleri bir sonraki duvara adım adım hazırlıyor. 

Sonra sosyal medyada ‘kadın kadının yurdudur’ dediğimiz için ayrımcılık, pozculuk, sahte eylemcilik, yararsız gösterişçilikle suçlanıyoruz. 

Oysa çevremize dikilen siyasi, toplumsal, hukuki, ekonomik ve bireysel tüm duvarların en ışıklı çatlağını yine kadınlar açıyor, bunu biliyoruz.  

Kadınlar, değişime kapalı erkek sistemde delik açmaya çalışan, ses çıkaran, direnen, mevcut kuralları büken, belki de o doğmadan çok önce ölmüş kadınların sayesinde ayakta kalabiliyor. 

‘Kadın kadının kurdudur’ diyerek kadınları yönetmek isteyen erkeklere inat, ‘kadın kadının yurdudur, yaslandığı dağıdır, tutunduğu dalıdır, ölen kadınların avaz avaz çığlığıdır’ diyoruz!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları