28 Nisan 1960, iktidar milletvekillerinden kurulan 15 kişilik bir “Tahkikat Encümeni”ne, hem sivil hem askeri mahkemelerin yetkilerini veren yasanın, Resmi Gazete’de ilan ve İstanbul Üniversitesi’nde protesto ediliş tarihidir!
Bu encümen hem savcı hem yargıç yetkileriyle de donatıldı. Yani hem suçlayacak hem de hüküm verecekti.
Üstelik kararlarının temyizi de yoktu.
Amacı “muhalefetin ve basının yıkıcı, gayri meşru ve kanun dışı faaliyetlerinin tahkik edilmesi” idi.
Böylece Çok Partili Rejim’in ilk Anayasal darbesi yapıldı.
Yasa Resmi Gazete’de yayımlandığı aynı gün İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencileri ve öğretim üyeleri tarafından Üniversite’de ve Beyazıt Meydanı’nda demokratik bir direnişle protesto edildi.
Demokratik direniş, ertesi gün Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde devam ettirildi.
Her iki direniş de polis ve asker şiddeti ile bastırıldı ama demokratik direniş eylemleri özellikle Ankara’da sürdürüldü.
***
29 Nisan 1960 tarihi, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi bahçesinde bu Sivil Darbe’ye karşı yapılan demokratik direnişin tarihidir.
Demokratik Rejimi korumak için yapılan bu demokratik direnişe karşı, Fakülte binası asker ve polisler tarafından ateş edilerek işgal edilmiş ve Sıkıyönetim ilan edilmiştir.
Ben SBF’deki direnişte, askerler bahçeye girmesin diye, süvari birliğinin önüne, atların ayaklarının altına yatanların ilk sırasındaydım.
***
Menderes, on yıl boyunca kendisini iktidara getiren Demokratik Rejimi tahrip eden şu marifetleri sergilemişti:
1) Çok Partili Düzen’i kurarak iktidarı barışçı biçimde teslim eden, CHP’nin mallarına el koydu.
2) Temel hak ve özgürlükleri sınırladı, kısıtladı ve söz verdiği halde işçi haklarını görmezden geldi.
3) 1950 seçimi öncesinde kendisine destek veren Komünistleri hapse attı.
4) Meclis’ten karar almadan Kore’ye asker yolladı.
5) NATO’ya girdi, ABD’ye üsler verdi. “Komünizme karşıyım” diye, bütün solcuları, demokratları, Atatürkçüleri ezdi.
6) Köy Enstitülerini resmen kapattı.
7) Menderes’e oy vermediği için Kırşehir ilini ilçe yaptı.
9) Basın üzerinde müthiş bir baskı kurdu, yolsuzluk haberlerini ispat etmek için “İspat Hakkı” isteyen gazetecilerle “İsmail Hakkı mı?” diye, alay etti.
10) Atatürk’ün Selanik’teki evini bombalattı, 6-7 Eylül olaylarında Rumların ve öteki azınlıkların evlerini, işyerlerini yağmalattı, sorumlu olarak Komünistleri suçlayarak hapse attı.
11) Millet Partisi Genel Başkanı Osman Bölükbaşı’yı, ünlü ve yaşlı gazeteciler, Hüseyin Cahit Yalçın’ı, Ahmet Emin Yalman’ı, İsmet İnönü’nün damadı, Metin Toker’i hapse attı.
12) Siyaseti camilere soktu, tarikatları şeyhleri, şıhları ziyaret etti, tarikatları yeniden siyasal güç haline getirdi.
13) Yargıyı, üniversiteleri, medyayı, baskı altına aldı; bağımsızlık ve özgürlüklerini sınırladı ve kısıtladı.
14) Dil Devrimi’ni eskiye çevirdi.
15) “Odunu göstersem milletvekili seçtiririm”, Meclis’e hitaben “Siz isterseniz Hilafeti bile geri getirirsiniz”, “Orduyu Yedek Subaylarla yönetirim”, üniversite hocaları için “Kara cüppeliler” gibi ifadeler kullandı.
16) İsmet İnönü, “asker kaçağı olmakla” suçlandı, yurt gezilerinde saldırıya uğradı; Uşak’ta atılan taşlarla başı kanatıldı, Topkapı’da linç girişimi yapıldı, bir subayın müdahalesi ile canı zor kurtuldu.
***
28 Nisan Tahkikat Encümeni Sivil Darbesi, aslında, yukarıda saydığım marifetlerin doruk noktasıydı!
Bu sivil darbenin altında Demokrat Parti’nin yüzde 50’nin altına düştüğü 1957 seçimleri yatıyordu:
Seçmen nezdinde desteğini yitiren Demokrat Parti, yeni seçimlere gitmeden önce, basını susturmak ve muhalefeti bastırmak amacıyla bu yola başvurmuştu.
Türkiye’de Çok Partili Rejim’in gerçek bir Demokrasiye evrilmesi ne yazık ki bu rejim sayesinde iktidar olabilen Demokrat Parti tarafından engellenmiştir.
Benim kuşağımdaki Atatürkçü Demokrat Cumhuriyetçiler, 65 yıldır Demokratik Rejimi korumak için direniyorlar.