Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Günümüzde Atatürkçülük ve Cumhuriyetçilik

11 Kasım 2022 Cuma

Sevgili okurlarım, benim 10 Kasım anılarım çoktur.

1970’li yılların birinde, katıldığım bir panelde, Ankara’da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ndeki bir anma töreninde, biz konuşmacılar, adeta dinleyenlerden daha kalabalıktık...

1970’li yıllarda Atatürk ve Cumhuriyet, insanları fazla heyecanlandırmıyordu.

***

Ankara’daki bir konuşmamda “Adam devrim yapıyordu; referandum yapacak hali yoktu” dediğimde, Gardırop Atatürkçüsü bir emekli subay beni “Atatürk’e ‘adam’ dedi, hakaret etti” diye savcılığa şikâyet etmiş, ifademi alan savcı dava açmaya gerek görmemişti.

En ciddi ve rahatsız edici olayı 1980 darbesinden sonra İstanbul’da Robert Kolej’de yaptığım bir konuşma sonrasında yaşamıştım...

Çocuğu orada okuyan bir arkadaşımın ısrarına dayanamayarak kabul ettiğim konuşmada hem ortaokul hem de lise öğrencilerine hitap etmiştim.

Okulun ağır yas havasını dağıtmak, Atatürk’ü ağlayarak değil, anlayarak, sevilen bir insan olarak anlatmak için çeşitli çarelere başvurmuş, onu çalışkanlığın, temizliğin ve planlı hareket etmenin sembolü olarak aktarmış, ayrıca salonu karanlığa boğan perdeleri açtırmış, ağır müziği susturmuş, uzun süren tören sırasında “Tuvalete gitmek isteyenler gidebilir” demiştim.

Yine bir Gardırop Atatürkçüsünün ihbarıyla o zaman hâlâ devam eden sıkıyönetim, hakkımda soruşturma başlatmıştı.

Daha sonra Sarıyer Belediye Başkanı olan Mülkiye’den sınıf arkadaşım İhsan Yalçın, o sırada Sıkıyönetimle koordinasyonu sağlayan Vali Yardımcısı görevindeydi.

Onun sonradan anlattığına göre, Sıkıyönetim Komutanı Orgeneral Necdet Öztorun telefonla İhsan’a “Atın bu herifi içeri” demiş; İhsan da beni kurtarmak için uzun uzun ne kadar Atatürkçü olduğumu anlatmak zorunda kalmış.

Bu arada aynı Necdet Öztorun’un, 12 Eylül döneminde “Türkiye’nin Toplumsal Yapısı” kitabımın birliklerine girişi yasaklattığını da belirtmeliyim.

Yasaklama nedeni de ilginçti:

Sebep, kitapta, Mustafa Kemal’in Çanakkale savunmasının müttefiklerin Karadeniz’e çıkarak Çarlık Rusyası’na yardım etmesini engellediğini, tarihin bir cilvesi olarak, zayıflayan Çarlığın yıkılmasından sonra kurulan Komünist rejimin de Kurtuluş Savaşı’nda Türkiye’ye yardım ettiğini yazmış olmamdı.

Anlaşılan Öztorun, bu ifadeyi “Komünizm propagandası” olarak algılamış ve kitabı mahkeme kararıyla toplatamayacağını bildiği için, komutan olarak sadece kendi birliklerine girmesini yasaklatmıştı.

Hatta yasaklama kararını TRT’ye haber de yaptırmış, ben ekranda yasaklama haberini duyunca telaşlanmış, sonradan işin aslını öğrenince gülmüştüm.

***

O günlerden, bugünlere...

Siyasal iktidarın Atatürk’ü yadsıdığı, çeşitli siyasal ve ideolojik grupların Atatürk’e saldırdığı, laik ve demokratik Cumhuriyetin tehlikeye girdiği bir döneme geldik.

Hiç kuşkusuz bu olumsuzlukların arkasında, başta 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbelerinin uygulayıcıları olmak kaydıyla, Atatürk’ü kendi baskılarına alet edenler, onu anlamayanlar, yaptıkları haksızlık ve hukuksuzlukları “Atatürkçülük” adı altında kamufle etmek isteyenler vardır.

Ama Atatürk’e ve Cumhuriyete bugünkü saldırılar, diyalektik olarak her ikisinin değerinin de çok daha iyi anlaşılmasına yol açmıştır.

***

Peki günümüzdeki Atatürkçülük ve Cumhuriyetçilik nedir, ne olmalıdır?

Atatürkçülük bilim ve akıl yoludur!

Atatürk’ün yaptıkları o günkü Türkiye’deki feodal-dinci tarım yapısını çağdaşlaştırmak için yapılması gerekenler, atılması gereken adımlardır.

Elbette bugünkü Türkiye 1920’lerin Türkiyesi değildir ve o zaman yapılanların bugün geliştirilerek uygulanmaları gerekir.

Bugünkü Türkiye’de Atatürkçülüğün yani “aklın ve bilimin” ışığında Cumhuriyeti korumak için yapılması gerekenler:

Bağımsızlık anlayışı içinde, laikliğe dayalı demokratik rejimi geliştirmek...

Bu amaçla, başta kadın hakları ve ifade özgürlüğü olmak kaydıyla temel insan hak ve özgürlüklerini bütün kimlikler için sağlamak...

Bunun için bağımsız yargıyı yeniden kurmak, adaleti sağlamak...

Böylece iktidarların anayasal sınırlar içinde kalmasını sağlayarak ülkenin bağımsızlığını, kalkınmasını ve çağdaşlaşmasını “Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti” yapısı içinde hızlandırmaktır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Filler savaşında Türkiye 12 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları