Yaşam ve ölüm üzerine: İlhan Selçuk 2

Yaşam ve ölüm üzerine: İlhan Selçuk 2

22.06.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Dün İlhan Selçuk’un 15. ölüm yıldönümüydü.

Bu vesileyle onu özellikle genç kuşaklara anlatmak için birkaç yazı yayımlamaya karar verdim. Bugün ikinci yazı olarak İlhan Selçuk aramızdan ayrıldıktan üç gün sonra bu köşede yer alan yazımı; birkaç küçük ekleme ile yayımlıyorum.

Ayraç içinde siyahla vurguladıklarım, bugün yeni yaptığım eklemeler.

***

ŞEHİT CENAZELERİ GELİRKEN: İLHAN SELÇUK’LA YAŞAM VE ÖLÜM ÜZERİNE...

Türkiye’nin dört bir tarafından gelen şehit cenazeleri yoğunlaşırken...

Biz de bu cenazelerden daima çok ama çok etkilenmiş olan İlhan Selçuk’u sonsuza uğurluyoruz.

Dokuz yıl boyunca...

Her iş günü...

Önceleri Cağaloğlu’nda...

Sonra Şişli’de...

Odasında buluştuk.

(Bir süre sonra onun arabasıyla birlikte gidip gelmeye başladık)

Konuştuk...

Dertleştik.

İnsanlar hakkındaki gözlemleri...

Gazete hakkındaki eleştirileri, projeleri, önerileri...

Anılarını...

İzlenimlerini...

Yaşamının en hassas sırlarını...

Paylaştık.

(Onların bir bölümü benimle mezara gidecek)

O sakin sakin...

Ben heyecanlı, vurgulu...

Kimi zaman yalnız...

Kimi zaman Alev Coşkun ve Ertin Akgüç’le birlikte...

Odasının kapısını nadiren kapattığımız için...

İsteyenin gelip katıldığı sohbetlerde...

Şehit cenazelerini...

Terörü...

Yaşamı...

Ölümü...

İrdeledik.

İlhan Bey’in kendine özgü bir üslubu vardı konuşmayı başlatmak için:

Ya bir soru sorar...

Ya da bir olay anlatırdı:

“Ne diyorsun şehit cenazelerine...” veya “Geçen gün Ülfet ve Turhan’la biraz dertleştik...” diye söze başladı mı, belli ki terörü, şehitleri, yaşamı ve ölümü konuşacaktık.

Köşe yazarlığının verdiği alışkanlıkla düşüncelerini vurucu sloganlar biçiminde formüle etmeyi severdi.

Ve tabii keskin zekâsı ve büyük birikimi ile bunu çok da iyi yapardı.

Örneğin Ali Sirmen’in Salı günkü “Kendi Heykelini Yontan Adam” başlıklı muhteşem yazısında anımsattığı çarpıcı ifade hiç unutulabilir mi:

”İnsanın yaşamı, kendi yonttuğu bir heykeldir!”

(Çok güzel bir tanım)

Onun için her sohbet, her tartışma, yazacağı yazılar için yaptığı bir fikir cimnastiğiydi.

(Ne yazık ki benim böyle dertleşeceğim kimsem yok; oysa o denli gereksinmem var ki)

Ağzından en sık işittiğim söz “Bak bundan bir yazı çıkar” ifadesiydi. İşte size, böyle anlardan belleğimde kalmış olan bazı izlenimler:

Toplumsal, siyasal ve ideolojik bilinci “Bilinç kendi kaderimizi belirleme gücümüzdür” diye tanımlardı.

(Bence derinliği de olan, çok doğru bir tanım)

“Terörü, insanlık bilincine, ulusal bilince karşı bir saldırı olarak” lanetlerdi.

(Doğru bir tanı; haklı bir lanetleme)

Gelişmiş insan olmayı, insanlığın gelişmesini, kişinin kendi bilincinin ve iradesinin bir ürünü olarak görür, “Hayatın en büyük iki gerçeği doğum ve ölümdür; insanı insan yapan bunların arasını nasıl dolduracağına ilişkin kararlarıdır” derdi.

(Doğru)

“Ölümden, kendi ölümünden konuşmayı bir tabunun yıkılması” olarak görürdü.

“Kendi ölümünü espri ile karışık bir biçimde yumuşatarak irdelemeyi bir aşkınlık belirtisi” olarak kabul ederdi.

(Ben de aynen onun gibi yapıyorum)

“Bağımsızlık ilkesini sadece toplumlar ve devletler için değil, bireyler için de vazgeçilmez bir erdem” olarak nitelerdi.

(Haklı)

Teröre, şehitlere çok üzülür, her şehit haberiyle derinden sarsılırdı.

“Türk-Kürt eşitliğine ve kardeşliğine” inanırdı:

(Ben de bu eşitliğe ve kardeşliğe inanıyorum; inanmayan Türk ve Kürt kardeşlerime karşın, onlara direnerek)

Şehitler için “Gencecik çocukların yaşamı üzerinden Türkiye’yi bölüyorlar” diye hayıflanırdı.

(Haklı bir hayıflanma)

Gözaltına alınıp kalp krizi geçirmeden iki yıl kadar önce, “Gazetede artık ‘İlhan Abi’ dönemi kapandı” demeye başlamıştı.

Bu sözle kastettiği, Cumhuriyet’in kurumlaşması ve kendinden sonra da aynı doğrultuda yoluna devam etmesi gerekliliğiydi.

(Ama ne yazık ki aramızdan ayrıldıktan sonra, gazete, yeterince kurumlaşamamış olduğu için, büyük sarsıntılar geçirdi ve hatta bir ara Atatürk’e karşı olan “İkinci Cumhuriyetçi çizgiye” bile kaydı)

Çevresini sürekli olarak ölümüne hazırladı.

Ama kendisi hiç ölmeyecekmiş gibi yaşadı: Yaşadığı her anın bilincine vararak!

(Ben de onun yaşına vardığım bugünlerde, öyle yapmaya çalışıyorum.)

***

İlhan Selçuk’la birlikte, Bağımsızlık, Özgürlük, Eşitlik, Dayanışma, Adalet ve Barış için mücadele etmek...

Atatürkçülük ile Sosyalizmi birleştirmek...

Zulme, sömürüye karşı direnmek...

Daha kolaydı!

Kendisinin de kurbanı olduğu Birinci Silivri Trajedisi sırasındaki “Baskı, Sömürü, Yağma ve Adaletsizlik Sorunları”nın bugün de üstelik daha da şiddetlenerek devam ettiğini görseydi çok üzülürdü:

Cumhuriyet Gazetesi’nin, onun düşünsel mirası olarak Atatürkçülük ve Sosyalizm çizgisindeki savaşımı (elbette haksız ve hukuksuz olarak hapis yatanları unutmadan) sürdürmesi, bugünkü gazete yazarlarının, çalışanlarının ve yöneticilerinin görevidir!

İlgili Konular: #İlhan Selçuk

Yazarın Son Yazıları

Mezhepçilik ve tarikatçılık da demokratik rejim düşmanlığıdır!

Dün Etnikçiliğin Demokratik Rejim karşıtlığını (düşmanlığını) yazmıştım.

Devamını Oku
05.12.2025
Etnikçilik demokratik rejimi yıkar!

Etnikçilik, insanların tarih boyunca sahip oldukları Aile, Aşiret, Din, Mezhep, kimlikleri üzerine, Endüstri Devrimi’nin getirdiği “Ulusal” ya da “Milliyetçi” kimliğin, Totaliter bir anlayışla istismar edilmesinden kaynaklanan Faşist bir ideolojidir.

Devamını Oku
04.12.2025
Siyasette Stockholm Sendromu

CHP Genel Başkanı Özgür Özel Kurultay konuşmasında, “Stockholm Sendromu” anımsatmasını yapmadan önce, İktidarın, “Terörsüz Türkiye” sloganı bağlamında başlattığı “Sürecin” bütün çelişkilerini vurgulayan bir konuşma yapmış.

Devamını Oku
02.12.2025
Darağacı edebiyatı ve terör gölgesinde yeni yargı paketi

25 Kasım 2025 tarihinde MHP lideri Devlet Bahçeli TBMM Meclis Grubu konuşmasında şöyle demiş...

Devamını Oku
30.11.2025
Faşistliğin dini mezhebi ırkı milliyeti yoktur

Faşizm ve Faşistlik, gerek Rejim gerek Kişilik yapısı olarak Demokrasi ve Demokratlık karşıtlığıdır.

Devamını Oku
28.11.2025
İki hukuk profesörü konuşurken...

“Anayasa”, “Hukuk” ve “Yargı” bir devletin omurgasıdır..

Devamını Oku
27.11.2025
CHP’nin savunması için Okkam’ın usturası!

“Okkam’ın Usturası” bir önermedir:

Devamını Oku
25.11.2025
Çıldırtan çelişki!

Emperyalizmle işbirliği yapan İktidar: “Barış” sloganı ile halkı aldatarak...

Devamını Oku
23.11.2025
CHP, kendisini ve demokrasiyi etnikçiliğe kurban edemez!

Emperyalizm ve İktidar ittifakı, hem dıştan hem içten son derece güçlü bir biçimde çeşitli baskılar uygulayarak, Türkiye’yi, “Ortadoğu Bataklığında” parçalanarak boğulacağı bir “Sürece” sürüklüyor!

Devamını Oku
21.11.2025
'Kişiye özel rejim' önerisinin çıkmazı

Devlet Bahçeli aynı anda üç öneride bulundu...

Devamını Oku
20.11.2025
Atatürk üzerine birkaç kitap

Son zamanlarda, Atatürk’e, İstiklâl Savaşı’na ve Cumhuriyet Dönemi Tarihi’ne ilişkin saldırılar, saptırmalar ve iftiralar çok artınca, bu konulardaki gerçek tarih araştırmaları, kitapları da çoğaldı.

Devamını Oku
18.11.2025
İddianame, devlet yönetimine yansıtıldığında?...

Cuma günkü yazımı şöyle bitirmiştim...

Devamını Oku
16.11.2025
Başarılı politikacılık ve avukatlık suçlanınca?...

Lafı dolandırmaya gerek yok...

Devamını Oku
14.11.2025
İddianame, Atatürk, Haberal ve umut!

Bugünlerde, tam 10 Kasım Atatürk’ü anma törenlerinin ertesi günü açıklanan...

Devamını Oku
13.11.2025
Atatürk: İki yalan dört düşman

Dün Atatürk’ü andık; bu vesileyle, bugün, Atatürk konusundaki çok önemli iki yalana ve dört düşmana değinmek istiyorum.

Devamını Oku
11.11.2025
İkinci Silivri trajedisinde anayasa ihlalleri

“Birinci Silivri Trajedisi Dönemi”, Ahmet Necdet Sezer’in cumhurbaşkanlığından ayrılma zamanı olan Haziran 2007 tarihinde başladı.

Devamını Oku
09.11.2025
İktidarın çelişik operasyonları

İktidar, “Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti”ni tanımlayan Anayasa’ya Cumhuriyet rejimine aykırı ve birbirlerine ters birkaç operasyonu aynı anda yapıyor ve böylece zaten düşmekte olan seçmen desteğini iyice kaybediyor.

Devamını Oku
07.11.2025
Casusluk tartışması tırmanıyor

Ekrem İmamoğlu, Necati Özkan ve Merdan Yanardağ’a yapılan “Casusluk suçlaması” akıllara derhal FETÖ’nün Türk Silahlı Kuvvetlerini ele geçirmek için “Birinci Silivri Trajedisi” bağlamında yaptığı “Casusluk” suçlamalarını ve yine FETÖ’nün “Kozmik Oda”ya girişini ve oradaki bilgilerin yurtdışına sızdırılışını anımsattı!

Devamını Oku
06.11.2025
Casusluk bahane hapis ve kayyım şahane

24 Ekim 2025 Cuma sabahı Merdan Yanardağ “Casusluk” suçlamasıyla göz altına alındı.

Devamını Oku
04.11.2025
İntihar ve çöküş (3) Anomi ve anarşi

Önce kavramları tanımlayalım: Anomi: Kuralsızlık. Anarşi: Devlet otoritesinin yokluğu.

Devamını Oku
02.11.2025
Bir iktidarın intiharı (2)

Dünkü yazıdan devam: Önce bir iktidarı intihara sürükleyen beş temel belirleyiciyi anımsayalım...

Devamını Oku
31.10.2025
Bir iktidarın intiharı (1)

Bir iktidar ne zaman çöküşe yönelir, intihar eder?

Devamını Oku
30.10.2025
Cumhuriyetin koruyucusu AYM! (mi?)

Yarın CUMHURİYET Bayramı.

Devamını Oku
28.10.2025
Abdülhamit’in ulu hakanlığı ve Yanardağ’a casusluk suçlaması

İktidar, medyayı ve yargıyı da etkisine alarak hem güncel hem de tarihsel gerçekleri saptırmaya, kendi ideolojisine uygun bir tarih ve var olmayan bir güncel dünya imgesi yaratmaya çalışıyor...

Devamını Oku
26.10.2025
Abdülhamit Kıbrıs’ı nasıl kaybetti? (2) Ültimatom

Dünkü yazımda, İngiltere tarafından, Abdülhamit’in yardım isteği üzerine kendisine verilen ültimatomdan söz etmiştim.

Devamını Oku
24.10.2025
Abdülhamit Kıbrıs’ı nasıl kaybetti?

Emekli Büyükelçi Süha Umar, dün Cumhuriyet’teki köşesinde, Kıbrıs seçimleri konusunda, benim görüşlerimle de aynı çizgide olmalarından memnuniyet duyduğum çözümlemelerini şu sözlerle bitirmişti...

Devamını Oku
23.10.2025
Kıbrıs seçimleri üzerinden tehdit mi?

Türkiye’de de Kıbrıs’ta da seçmenin bu İktidardan bıktığı anlaşılıyor.

Devamını Oku
21.10.2025
Faşizmle mücadelede dokuz ilke! Ne yapmalı (6)

Otoriterlikten totaliterliğe giden İktidar, yaşam biçimlerimizi de tehdit eden ve yeni cezalar oluşturan 11. Yargı Paketi’ni hazırlarken...

Devamını Oku
19.10.2025
Seçime doğru uygulama önerileri: Ne yapmalı? (5)

1) Ana stratejinin “Millet İradesi”nin gerçekleştirilmesi için, eşit, adil ve şeffaf bir seçim hedefine yönelik olduğu asla unutulmamalıdır.

Devamını Oku
17.10.2025
Boş tencere dolmalı, dayak durmalı! Ne yapmalı (4)

İnsanlık tarihi iki kavgadan oluşur: Birinci kavga ekmek kavgasıdır...

Devamını Oku
16.10.2025
Ortadoğu’daki gelişmeler bağlamında ne yapmalı? (3)

Bu yazı yazılırken Hamas ile İsrail arasında rehine takası yapılıyor ve hem Dünya’da hem Ortadoğu’da barış sesleri duyuluyordu.

Devamını Oku
14.10.2025
Ne yapmalı? (2) CHP’ye eleştiri ve destek!

Cuma günkü “Yedi Düvel’e Karşı...” başlıklı yazımda “Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti olan Cumhuriyet Rejimi’mizi iç ve dış saldırılara karşı nasıl koruyacağız?”

Devamını Oku
12.10.2025
‘Yedi düvel’e karşı nasıl direneceğiz? (1)

Önce yazımın başlığını açıklayayım: “Yedi düvel”, “bütün devletler, herkes, bütün dünya” anlamında kullanılan bir deyimdir.

Devamını Oku
10.10.2025
Nadir elementler, emperyalizm ve ‘ileri demokrasi’

Emperyalizmin araçları, dostları ve düşmanları nelerdir, kimlerdir?

Devamını Oku
09.10.2025
‘İleri demokrasi’: Yine ve yeniden

Cumhuriyet’in dünkü manşeti, CHP’nin Abant toplantısından sonra, Gökhan Günaydın’ın “Merkez parti olma kimliğimiz giderek oturuyor” demesi üzerine “CHP merkez parti oluyor” biçimindeydi.

Devamını Oku
07.10.2025
‘Meşruiyet’in iç ve dış kaynakları (5)

Bugüne kadar “Meşruiyet” kavramının iç kaynakları üzerinde durdum.

Devamını Oku
05.10.2025
Meşruiyet kaynağı olarak Anayasa Mahkemesi ve bağımsız yargı (4)

İsrail’in, Gazze’ye giden Sumud (Direniş) Filosuna karşı giriştiği “Gayri Meşru” müdahale sürerken Trump, bizim Cumhurbaşkanımıza “Meşruiyet” desteği vereceğini belirtti.

Devamını Oku
03.10.2025
Meşruiyet Gazze’de mi seçimde mi (3)

Önce “Meşruiyet” kaynağı olarak Gazze: Trump 25 Eylül’de Erdoğan ile görüştü.

Devamını Oku
02.10.2025
Meşruiyet üzerine (2) Adil ve serbest seçim

Bir iktidarın meşruiyetinin iki kaynağı vardır: Anayasa ve seçim. Meşruiyet Üzerine (1) başlıklı yazımda, Anayasa üzerinde biraz durmuştum.

Devamını Oku
30.09.2025
Meşruiyet üzerine düşünceler (1) Ana Kavramlar

ABD’nin Türkiye Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, 24 Eylül’de New York’ta bir panelde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve “Meşruiyet” ile ilgili olarak tartışmaya yol açan bir ifade kullanmıştı.

Devamını Oku
28.09.2025