Avrupa Parlamentosu Seçimlerinde Irkçı Partiler Korkutuyor
Ergin Yıldızoğlu
Son Köşe Yazıları

Avrupa Parlamentosu Seçimlerinde Irkçı Partiler Korkutuyor

12.05.2014 02:00
Güncellenme:
Takip Et:

Almanya Anayasa Mahkemesi’ne göre, “henüz gerçek anlamda bir parlamento değil” ama Der Spiegel,AB için yapılan planların, önerilerin yüzde 90’ının Avrupa Parlamento’sunun onayını gerektirdiğini”, kararları etkilemek için çalışan 20 bin lobiciyi anımsatarak “sandığınızdan daha da önemlidir” diyor. 1992 Maastricht Anlaşması’ndan bu yana, Amsterdam, Nice, Lizbon anlaşmaları Avrupa Parlamentosu’nun yetkisini neredeyse tüm politika alanlarını kapsayacak biçimde artırdı. Dışişleri Komisyonu Başkanı Elmar Brok, Avrupa’da artık biz olmadan hiçbir karar alınamaz” diyor (Spiegel, 08/05/2014).
Öyleyse “AB’nin geleceği en azından yönetişim açısından istikrara kavuşmaya başlamış” diye düşünmek olanaklı. Ancak 22-25 Mayıs arası yapılacak seçimlerde ortaya çıkması beklenen sonuçlar bu iyimserliği zorlayacak gibi görünüyor.

Ekonomik kriz ve Avrupa’nın karanlık yüzü
AB projesini yöneten ve destekleyenlerin, AB’nin geleceğine ilişkin kaygılarını iki başlık altında toplayabiliriz. Bunlardan biri ekonomik: “Borç, deflasyon felaket” senaryoları (M. Ezrati, The National Interest, 09/05) bir yanda, daha önce aktardığım bir araştırmaya (O’Nneil & Terzi, Changing trade patterns, unchanging European and global governance, Bruegel Enstitüsü) göre, AB üyesi ülkelerin dış dünyayla yaptıkları ticaret, kendi aralarında yaptıkları ticarete kıyasla daha hızlı artarak, Birliğin varlığının ekonomik gerekçesini tehdit ediyor olması öbür yanda.
Birinci senaryoda deflasyon düzeyindeki fiyat hareketleri, borç yükünü, dolayısıyla yeni bir mali sarsıntı riskini artırıyor. Ekonomik durgunluk yüksek işsizlik oranlarıyla birleşirken zorla dayatılan neo-liberal politikalar kıt kaynaklar üzerinde rekabeti hızlandırıyor, yoksulluğu, geleceğe ilişkin belirsizlikleri artırıyor.
Neo-liberalizm, çözümü bireyin sorumluluğuna bırakıyor. Ancak vatandaşlar bireyler olarak çözüm üretemiyor; çaresizlik yönetici sınıflara olan güveni aşındırıyor. Böylece egemen sınıfların, kapitalizmin geleceği üzerinde kara bulutlar dolaşmaya başlıyor. Bu bulutlara ilk kez dikkati Soros, mali krizden çok önce (“The Capitalist Threat”, The Atlantic Monthly, Februay 1997) “demokrasiye” yönelik tehditlerin altını çizerek çekmişti, son aylarda yaygın ilgi odağı olan Piketty’nin çalışması da benzer bir kaygının ürünü.
İkincisi, vatandaşlar, kendi iradeleri dışında içine “atıldıkları” durumun sorumlularını aramaya başlıyorlar. O zaman da Avrupa kültürünün “karanlık yüzü” yeniden, yabancı düşmanlığı, Yahudi, Müslüman nefreti olarak ortaya çıkmaya başlıyor.
EUROPP (European Policy and Practice) editörü Stuart Brown ile ResPublica’nın direktörü Philip Blond, London School of Economics sitesindeki söyleşilerinde Avrupa’da “sağ ve sol akımların çöküşüne tanıklık ettiğimizi” düşünüyorlar. Sağ ve sol (sosyal demokrasi) akımların liderleri “ne mali krizin gelmekte olduğunu görebilmişler ne krizden sonra bir çare üretebilmişler ne de refah ortamını geri getirebilmişler” (http://bit.ly/1lvJ3IR). Merkez çökmeye başlayınca da bir taraftan vatandaşlar, özellikle gençler kendiliğinden protesto, işgal eylemleri, gösteri yürüyüşleri düzenleyerek toplumu sarsarken diğer taraftan vatandaşların arayışlarına sağ popülist akımlar en temel içgüdüler (dayanışma, güven arayışı), önyargılar (ırkçılık, yabancı düşmanlığı), kestirme açıklamalar (AB seçkinleri ucuz işçi istedikleri için yabancıları getiriyor; krizi yaratan Yahudi finansçılar) üzerinden cevap üretmeye başladılar.
Bu tür partilerin güçlenmeye başlaması Avrupa Parlamentosu’nda AB karşıtı, süreci sabote etmeye kararlı güçlü bir etnik milliyetçi blok oluşması riskini getiriyor. Bu bloku oluşturacak partilerin, AB’nin şu andaki en önemli projesi olan Ukrayna’da Rusya’yı destekliyor olmaları gelişmelere jeopolitik bir boyut ekliyor.

‘Faşist enternasyonal’
“Faşist enternasyonal”, kendi içinde çelişkili bir kavram, ama Avrupa’da gelişmekte olan durumu bence iyi tanımlıyor.
Avrupa Birliği’nin merkez ülkelerinden Fransa, Hollanda, Avusturya ve İngiltere’de, sağ popülizmden öte faşist özellikler sergileyen partiler güçleniyor, düzenin tüm diğer partileri üzerinde, yabancılar, göçmenler gibi sorunlar bağlamında sağa çekici bir etki yapıyor. Birliğin diğer ülkelerinde Macaristan’da Jobbik, Avusturya’da Avusturya Özgürlük Partisi, İtalya’da Kuzey Ligası, Yunanistan’da Altın Şafak, Bulgaristan’da Ataka, Polonya’da Falanga, Slovakya’da Slovak Kardeşliği, Çek Cumhuriyeti’nde Çek İşçi Partisi, Belçika’da Belçika Ulusal Cephesi, Portekiz’de Ulusal Yenilenme Partisi, İspanya’da Cumhuriyetçi Toplumsal Hareket; Hırvatistan’da, Ak Haklar Partisi gibi radikal partiler, gruplar var.
Bu partilerin hepsi ulusal kültürlerinin, dinlerinin, kimliklerinin, hatta ırklarının, AB projesinin, küreselleşmenin, yabancıların, Yahudilerin, Romanların, LGBT’nin tehdidi altında olduğunu ileri sürüyorlar. Jobbik Partisi devlet bürokrasisinde çalışan Yahudilerin listesinin çıkarılmasını istiyor; Romanların Yahudilerin biyolojik silahı olduğunu iddia ediyor. Slovakya’daki gruplar, ayrımcılığı savunuyor, Romanların insani yöntemlerle kısırlaştırılmasını istiyor.
Milliyetçi akımların birbirlerini dışlaması beklenirken, bunların Avrupa çapında, tanımladıkları ortak tehdide karşı örgütlenmeye, işbirliği yapmaya, birbirlerini desteklemeye, eylemleri arasında eşgüdüm oluşturmaya çalıştıkları görülüyor. Bu amaçla ortak yayınlar çıkarılıyor konferanslar düzenleniyor, Avrupa Özgürlükler İttifakı gibi yapılar oluşturuluyor. Geçen aralık ayında İtalyan Kuzey Ligası’nın düzenlediği konferansa, Avusturya, Flaman, Hollanda, İsveç partilerinin temsilcilerinin yanı sıra, Rusya’dan Putin’i, destekleyen Birleşik Rusya Partisi’nin başkanı Zubarev de katılmış.
Önümüzdeki seçimlerde bu parti ve gruplar birbirine benzer sloganlarla hareket etmeyi, seçimlerden sonra Avrupa Parlamentosu’nda grup kurarak birlik sürecini sabote etmeyi planlıyorlar.
İngiliz Ulusal Partisi Başkanı Nick Griffin, bu dayanışmada Polonya’nın etkin bir rol oynadığını söylüyor. Slovak gruplardan, Slovenska Pospolitos’un lideri Skrabak, Hırvatistan Ak Haklar Partisi lideri Franko Cirko sağcı gruplar arasındaki dayanışmanın yerel grupların gelişmesine büyük katkı yaptığını savunuyorlar. (TV5 10/04, Der Spiegel, 14/4; Reuters, Boston Globe, The Daily Telegraph, The American Interest, Washington Post 5-7 /05/2014.)
Aşırı sağcı-faşist partiler arasındaki uluslararası dayanışma Avrupa ülkeleriyle de sınırlı değil. Geleneksel Japon faşizminin mirasçılarından Nippon Issuikai adlı örgütün 2010 yılında Tokyo’da düzenlediği “Milliyetçi, Yurtsever, Milletlerinin Kimliğini Savunanlar Konferansı”na, yukarıda adı geçen gruplardan 20 temsilci katılmış.
Avrupa Birliği yanlıları, hep ortak bir Avrupa vatandaşlığı kimliğinin oluşamadığından yakınıyorlardı. Şimdi, bu kimlik oluşmaya başlıyor gibi ama bir farkla; ortak bir beyaz-Hıristiyan üstünlüğü projesi bağlamında...  

Yazarın Son Yazıları

2026’ya girerken militarizm ve faşizm

Pazartesi günü, 2026’ya girerken ABD ekonomisinin çok kırılgan, küresel ekonominin resesyon eşiğinde olduğunu vurgulamıştım.

Devamını Oku
04.12.2025
2026’ya girerken dünya ekonomisi

Dünya ekonomisi 2026’ya girerken resesyon sınırında (yüzde 3) yavaşlamaya devam ediyor, riskler ve büyüme önündeki engeller artıyor.

Devamını Oku
01.12.2025
‘Süreç’ gerçek değil!

“Komisyon”, hukuki, idari ve anayasal bir zeminden yoksun.

Devamını Oku
27.11.2025
‘Evrenin yeni efendileri’

The Economist 1990’larda, bir sayısında, finansallaşma başlarken 10 dev ABD bankasını kastederek “evrenin yeni efendileri” diyordu. Bu bankalar dünya borç piyasasında egemendi.

Devamını Oku
24.11.2025
Arjantin’de Milei zaferinin şifreleri

Serbest piyasa Ayetullahları sevindiler...

Devamını Oku
20.11.2025
Küresel Organize Suç Endeksi ve Türkiye

Küresel Organize Suç Endeksi’nin 2025 raporu açıklandı. Türkiye 2020’de 6.9 puanla 12. sıradayken bugün 7.2 ile 10. sıraya yükselmiş. Küresel ortalama 5.08. Bu endeks, sadece mafyanın gücünü ya da kaçakçılık hatlarını ölçmüyor; devlet içi yapılardan finansal suçlara, yargı bağımsızlığından ekonomiye sızmış suç ağlarına kadar geniş bir tabloyu ortaya koyuyor.

Devamını Oku
17.11.2025
COP30: Gel de kötümser olma

Küresel ısınma üzerine “Taraflar Konferansı” (COP30) Brezilya’da toplandı.

Devamını Oku
13.11.2025
Demokrasi ve emperyalizm

Emperyalist sistemin ABD, AB gibi merkezlerinin Türkiye gibi çevre ülkelerle ilişkilerinde demokrasi arzusu hiçbir zaman gerçek bir faktör olmadı. Bu ilişkiler her zaman çevre ülkenin ekonomik, jeopolitik açıdan kullanılabilir olma ilkesine dayandı.

Devamını Oku
10.11.2025
Mamdani, panik ve umut

Trump’ın başkanlığından hoşnut olmayanların oranı yüzde 60’ı geçti.

Devamını Oku
06.11.2025
Busan’da ‘büyük resim’

Busan’daki Trump-Şi zirvesi, yalnızca iki ülke arasındaki ticaret savaşında geçici bir ateşkes anlamına gelmiyor; aynı zamanda, 21. yüzyılın jeopolitik dengelerinde güç, liderlik gibi kavramların yeniden tanımlandığı bir döneme işaret ediyor. Zirvenin sonunda Trump’ın “12 üzerinden 10’luk bir görüşme” sözleri, Şi’nin ise “Dev gemiyi birlikte yönetiyoruz” vurgusu, ”yeni” bir durumu sergiliyor: Amerika artık “tek süper güç” değil.

Devamını Oku
03.11.2025
Noktaları birleştirmek

Gözlerimizi gerçeğe açmamız gerekiyor.

Devamını Oku
30.10.2025
Teknoloji, oligarşisi ve faşizm

Z kuşağının emeğin, doğanın, LGBTQ ve kadın haklarının değersizleştirilmesine, ırkçılığa gözetim kültürüne ve kurumsal otoriterliğe karşı zaman zaman isyana varan direnişi, yalnızca bir kuşak çatışması değil, sermayenin denetim kapasitesini sınırlayan tarihsel bir başkaldırı biçimi. Tam da bu nedenle, işletmelerinde kontrolü yitirme korkusu, teknoloji sermayesini giderek demokrasi düşmanı, hatta faşizan reflekslere sürüklüyor.

Devamını Oku
27.10.2025
İsyan ve kriz çakışmaya başladı

İsyan ve ekonomik kriz dinamikleri tarihte zaman zaman çakışıyor.

Devamını Oku
23.10.2025
Yine bir finansal krizin eşiğinde

Geçtiğimiz günlerde, Altın 4 bin dolara ulaştı, piyasalarda “Borsa aşırı değerli” uyarıları sıklaştı. Jamie Diamond, Warren Buffet gibi ünlü yatırımcılar bu durumun sürdürülemezliğine işaret ediyorlar.

Devamını Oku
20.10.2025
Gazze’de ateşkes

Gazze’de savaşın yerini alan ateşkes, ilk bakışta bir nefes alma imkânı sundu.

Devamını Oku
16.10.2025
‘Yapılamaz’ kültü (The cult of can’t)

Cuma günü, Aurelien adlı bir yazarın “The cult of can’t” başlıklı denemesine rastladım. Perşembe yazımı okumuş olanların ilgisini çekeceğini düşünerek özetliyorum.

Devamını Oku
13.10.2025
‘Aydınlanma’nın alacakaranlığında...

Kapitalizmin merkezlerinde (Anglosakson dünyada) uzun yıllar küreselleşmenin, teknolojinin (özellikle internet ve dijitalleşme) bizi “bugünden daha iyi” (özgür, demokratik, bolluk) günlere taşıyacağı anlatıldı.

Devamını Oku
09.10.2025
Bazen bir fotoğraf bin sözcüğe bedeldir

Bu kez şanslıyım, önümde iki fotoğraf var. Meclis’in açılışında ve akşamında verilen davet sırasında çekilmiş bu fotoğraflar bugünkü siyasi şekillenmenin, “sağını-solunu”, çok güzel betimliyorlar.

Devamını Oku
06.10.2025
‘Gizli (stealth) sömürgecilik’ ve Türkiye

Cumhurbaşkanının ABD ziyareti, MAPEG’in, 33 ilin topraklarını doğrudan madencilik yatırımlarına açması emperyalizm tartışmalarını yeniden canlandırdı.

Devamını Oku
02.10.2025
‘Aynanın’ öte yanında

Bilimde bazen bir sıçrama yalnızca araştırmacıların dar çevresini değil, tüm insanlığın geleceğini etkiler. 2020’de DeepMind’in geliştirdiği AlphaFold sistemi böyle bir andı.

Devamını Oku
29.09.2025
Yapay zekâ dünyayı yutuyor

“YZ dünyayı yutuyor” artık abartılı bir iddia değil.

Devamını Oku
25.09.2025
Güney Avrupa’da demokrasiye geçiş

Tsiridis’in çalışmasının en güçlü yanı, somut tarihsel analizleri belgelerle destekleyerek sivil toplumun (çoğunlukla göz ardı edilen) rolünü vurgulaması.

Devamını Oku
22.09.2025
Üzüm üzüme bakarak...

Dünya siyaseti ve ekonomisi, daha önce hiç görülmemiş bir biçimde birbirine benzeşen güç dinamikleriyle şekilleniyor.

Devamını Oku
18.09.2025
İsrail Gazze’de ne yapıyor?

Gazze’de yaşananlar, uluslararası medyada sıklıkla “çatışma”, giderek soykırım olarak tanımlansa da Prof. Jiang Xueqin olanların arkasında çok daha karanlık bir gerçeğin yattığını söylüyor.

Devamını Oku
15.09.2025
11/9/01: Nereden nereye

ABD yönetimi, yeni savunma stratejisi raporunu, (QDR2001), 11 Eylül 2001 “olayının” tozu yatışmadan açıklamıştı.

Devamını Oku
11.09.2025
Endonezya’da isyan

Endonezya, yaygın protesto gösterileriyle sarsılıyor. Başkent Cakarta’dan ülkenin dört bir yanına yayılan bu olaylar, sadece yerel bir huzursuzluk değil, aynı zamanda küresel kapitalizmin çevre ülkelerde yarattığı derin eşitsizliklerin, devlet şiddetinin bir ürünü. İsyanın temelinde rejimin tüm kilit kurumların, parlamento dahil, içini boşaltmasıyla, demokratik haklarını kaybetmekte olduklarını hisseden geniş kitlelerin tepkisi yatıyor.

Devamını Oku
08.09.2025
Küreselleşmeden sonra, üç fotoğraf

“Küreselleşme” yerini parçalanmaya bırakıyor, bir yeni-jeopolitik şekilleniyor.

Devamını Oku
04.09.2025
ABD’de faşizm ve direniş

Trump, seçim kampanyası boyunca, diktatör olmak dahil tüm arzularını açıkça söyledi. Dahası, Heritage Foundation “Project 2025” başlığı altında 900 sayfalık bir faşist devlete geçiş programı yayımladı. Bu program, devlet bürokrasisindeki özellikle de güvenlik bürokrasisindeki, “kurumsalcıları” ve “anayasalcıları” tasfiye ederek yerlerine başkana sadık olanları atamayı planlıyordu.

Devamını Oku
01.09.2025
Eski olguya yeni kavram

Uluslararası ilişkiler alanında yeni bir kavram var: “Ekonomik zorlama çağı” (Foreign Affaires).

Devamını Oku
28.08.2025
‘Yıllık yüzde 20 büyüme hızı’ ve diğer fanteziler

Peki bu “ekonomik patlama” yaşanırken, insanların yerini YZ ajanları alırken, artan çıktıyı karşılayacak, kârların gerçekleşmesine, alınacak yatırım kararlarına kaynak olacak tüketici talebi nereden gelecek?

Devamını Oku
25.08.2025
Buradan nereye?

Rejim, seçimlerde kaybettiği belediyeleri geri alıyor, CHP’li belediyelerin liderliklerini tutukluyor, CHP’de Özgür Özel liderliğini tasfiye etmeye çalışıyor.

Devamını Oku
21.08.2025
Bir gün, Spinoza sinagoga girer...

Amsterdam’da 1656 yılının temmuz ayında, 23 yaşındaki Baruch Spinoza, Avrupa’nın en güçlü sinagogunun önünde durdu, içeri girmeden derin bir nefes aldı.

Devamını Oku
18.08.2025
Başkan başkenti ‘geri almış’

ABD ekonomisinde, stagflasyon, “konut krizi” kaygıları artarken Trump, Ulusal Muhafızları, Washington DC sokaklarında konuşlandırdı...

Devamını Oku
14.08.2025
‘Hazırlıksız yakalandık’

Yaygın sıradanlaşmış, “veri hırsızlığı, sahte diplomalar (hoş değilmiş ama kazanç helalmiş), sahte imzalar” eşit (etnik) vatandaşlık topolojisi gibi çürüme semptomları üzerinde düşünürken aklıma eski bir yazımın başlığı geldi: “Hazırlıksız yakalanacağız”.

Devamını Oku
11.08.2025
Amerika’dan ithal faşizm

Köyler, dinler, mezhepler, tarikatlar, kabileler, fraksiyonlar...

Devamını Oku
07.08.2025
Avrupa’ya ne oldu?

İskoçya’da imzalanan ABD-AB ticaret anlaşmasını, bir yorumcu, İngiltere’nin “Süveyş anına” benzetti. İngiltere, 1956’da Fransa ve İsrail ile Süveyş Kanalı’nı ele geçirmek için hamle yaptığında, ABD’nin, “Geri çekilmezsen finansal sistemini çökertirim” tehdidine boyun eğmiş, artık hegemonyacı bir güç olmadığını öğrenmişti. Sanırım, bu anlaşmayla, Avrupa Birliği de ABD ve Çin’in yanında 3. bir küresel hegemonya merkezi olmadığını anladı.

Devamını Oku
04.08.2025
Çin’de çifte yol ayrımı

Çin liderliğinin iki yol ayrımı önünde tercih yapması gerekiyor.

Devamını Oku
31.07.2025
‘Süreç’ üzerine notlar

Kürt hareketinin siyasi ve askeri temsilcileri uzun erimli bir proje bağlamında süreci ilerletebilecek bir fırsat yakaladıklarını düşünüyorlar. Haklı olabilirler. Ancak süreci doğru anlamlandırabildiklerinden emin değilim. Bugüne kadar Kürt halkının haklar ve özgürlükler taleplerini her zaman desteklemiş biri olarak düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Devamını Oku
28.07.2025
Batı’da yükselen dalga Japonya’ya ulaştı

Japonya’da pazar günü yapılan “Üst Meclis” seçimleri, ülkenin siyasi manzarasının değişmeye başladığını gösteriyor...

Devamını Oku
24.07.2025
Jeopolitik ve emperyalizm

Ortadoğu’daki gelişmeleri jeopolitiğin gözlükleriyle okuma alışkanlığı yaygın. Halbuki, “jeopolitik”, devletlerin, “coğrafya kontrolü” konusundaki arzularına, kaygılarına ilişkindir. Emperyalizm ise kapitalizmin andaki ve bu anı kapsayan dönemdeki özelliklerinin anlaşılarak eleştirilmesine...

Devamını Oku
21.07.2025