Kriz içinde, büyüklere masallar
Ergin Yıldızoğlu
Son Köşe Yazıları

Kriz içinde, büyüklere masallar

23.08.2018 06:07
Güncellenme:
Takip Et:

Bu kriz, sıradan ve öngörülebilir bir gelişmeydi. Tek bir merkeze dayalı totaliter rejimin keyfi yönetiminin uluslararası yansımaları, tutsak pazarlıkları bu krizi daha da ağırlaştırdı.
Bu krizi üreten modelin egemen sınıfları, krizin yükünü halkın sırtına yıkmanın yollarını ararken, “Ülke batarken” diye başlayan, “ya Erdoğan’ın gemisindesin ya da Amerika’nın” gibi saçmalıklar, “Ekonomimize yönelik saldırının, doğrudan ezanımıza ve bayrağımıza yönelik saldırılardan hiçbir farkı yoktur” türünden “büyüklere masallar” yoğunlaşıyor.

Krizin gerçeği
Bir ekonomik krizde, bazı işletmeler batar, çalışanların, emeklilerin yaşamları altüst olur. Ülkeler böyle değil, iç savaşla, açık askeri saldırılarla batar. Bugün iç savaş veya askeri saldırı olasılığı gündemde değil ama, siyasi sonuçlar da üretmesi olası bir ekonomik yıkım artık kaçınılmaz.
AKP döneminde şekillenen “ahbap çavuş” kapitalizminin krizinin arkasındaki mantık ise basittir. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında, zaten yapısal olarak dış kaynak girişine bağımlı olan ülkenin dış borç stoku 130 milyar dolar düzeyindeydi. Borç stoku 2005’ten itibaren hızlanarak arttı, 453 milyar dolara ulaştı. AKP döneminin ekonomisi işte bu balonun üzerinde büyüdü.
Bir ülkeye veya bir kapitalist işletmeye verilen borç, “alıcı gelecekte bu borcun faizini, ana parasını ödeyecek kadar artık-değer üretebilecektir” varsayımına dayanır. Çünkü kâr, rant ve faiz artıkdeğerin içinden çıkar. Borçlar artıyorsa, artışı sürdürebilmek için, artık-değer üretimi de artmalıdır.
Halbuki, AKP döneminde inşaata, rant paylaşımına, proje komisyonlarına (yolsuzluklara) indeksli bir büyüme modeli şekillenmiştir.
Bu model ülkenin inşaat malzemesi, eşyası üreten sektörlerine talep sunarak onları beslemiştir ama kendisi yalnızca rant, komisyon üretmiş, diğer bir deyişle ülkede üretilen toplam artıkdeğerden beslenerek birikim yapmıştır, onu üreterek değil. Dahası Türkiye’nin ahbap çavuş kapitalizmi, ülkede üretilen artık-değerin çok üstünde bir büyümeyi dış borçlara dayanarak sürdürmüş. Rant gelirleri gittikçe artan oranda ülke dışından gelen kaynaklarla gerçekleşmiştir.
Bu süreçte elde edilen rantın önemli bir kısmı da siyasal İslamın yönetici sınıfı içinde paylaşılmak üzere servete dönüşerek ekonominin üretim ve tüketim devrelerinin dışına, bazı durumlarda da ülke dışında çıkmıştır.
Çok, kabaca betimlediğim bu manzara karşısında uluslararası sermaye, sürdürülemez bir borçlanma süreciyle yüz yüze olduğunu görmeye, bu piyasayı terk ederek, risk primi daha düşük piyasalara yönelmeye başlamıştır. Küresel finansal kriz içinde merkez ülkelerde, merkez bankalarının faizleri yeniden artırmaya başlaması süreci daha da hızlandırmıştır. Bu gidiş içinde bir döviz ve borç ödeme krizinin patak vermesi kaçınılmazdır.

Ve seçenekler
Bir mali kriz patlak verdiğinde kapitalizmin dinamikleri, ödenemez hale gelen borç stoku üzerinde oluşmuş işletmelerin, istihdamın ve ekonomik büyümenin dayandığı zemini yıkar. Eğer bu yıkım doğru yönetilebilirse, yeni bir ekonomik büyüme başlayabilir. Ancak kapitalizm yalnızca ekonomi değildir. Bu yıkım sürecinin politik, toplumsal maliyeti de, her zaman egemen sınıfın iktidarını tehdit edecek potansiyellere sahiptir.
Kapitalizmin sınırları içinde, tüm seçeneklerin yolu hep bu yıkımdan geçecektir. Örneğin radikal bir seçenek olarak borçların ödenmemesi, konvertibilitenin kaldırılması, sermaye hareketlerinin denetlenmesi söz konusu olabilir. Ancak bu seçenek, dış kaynak girişini durduracağından, dış kaynak girişine dayalı kapasiteler hızla yok olacak, iflaslar, işsizlik hızla artacak, tüketim düşecek, özel sektörün borç ödeme kapasitesi hızla eriyecek, kimi bankalar, AVM’ler batacaktır.
Daha az radikal bir seçim olan IMF yardımı, ülkenin kaynaklarının öncelikle borç ödemeye ayrılmasını dayatacak, ekonominin geri kalanını daralmaya zorlayacaktır. Yine yıkım, iflaslar, işsizlik...
Bir üçüncü, çok daha radikal bir seçenekten, birinci seçeneğin bir versiyonu olarak düşünülebilir. Bu versiyonda ahbap çavuş kapitalizmi içinde toplumsal artık-değeri yağmalayarak biriken servetler yeniden ekonomi içine çekilerek, yıkımın şiddeti sınırlanabilir. Dış kaynağa eskisi kadar bağımlı olmayan, ya da bu bağımlılığı kontrol edebilen yeni bir ekonomik model aranabilir. Bu da tabii ki bugünkünden farklı bir siyasi şekillenmeyi, devlet biçimini, hatta kapitalizmin sınırlarını zorlamayı gerektirecektir.

Yazarın Son Yazıları

2026’ya girerken militarizm ve faşizm

Pazartesi günü, 2026’ya girerken ABD ekonomisinin çok kırılgan, küresel ekonominin resesyon eşiğinde olduğunu vurgulamıştım.

Devamını Oku
04.12.2025
2026’ya girerken dünya ekonomisi

Dünya ekonomisi 2026’ya girerken resesyon sınırında (yüzde 3) yavaşlamaya devam ediyor, riskler ve büyüme önündeki engeller artıyor.

Devamını Oku
01.12.2025
‘Süreç’ gerçek değil!

“Komisyon”, hukuki, idari ve anayasal bir zeminden yoksun.

Devamını Oku
27.11.2025
‘Evrenin yeni efendileri’

The Economist 1990’larda, bir sayısında, finansallaşma başlarken 10 dev ABD bankasını kastederek “evrenin yeni efendileri” diyordu. Bu bankalar dünya borç piyasasında egemendi.

Devamını Oku
24.11.2025
Arjantin’de Milei zaferinin şifreleri

Serbest piyasa Ayetullahları sevindiler...

Devamını Oku
20.11.2025
Küresel Organize Suç Endeksi ve Türkiye

Küresel Organize Suç Endeksi’nin 2025 raporu açıklandı. Türkiye 2020’de 6.9 puanla 12. sıradayken bugün 7.2 ile 10. sıraya yükselmiş. Küresel ortalama 5.08. Bu endeks, sadece mafyanın gücünü ya da kaçakçılık hatlarını ölçmüyor; devlet içi yapılardan finansal suçlara, yargı bağımsızlığından ekonomiye sızmış suç ağlarına kadar geniş bir tabloyu ortaya koyuyor.

Devamını Oku
17.11.2025
COP30: Gel de kötümser olma

Küresel ısınma üzerine “Taraflar Konferansı” (COP30) Brezilya’da toplandı.

Devamını Oku
13.11.2025
Demokrasi ve emperyalizm

Emperyalist sistemin ABD, AB gibi merkezlerinin Türkiye gibi çevre ülkelerle ilişkilerinde demokrasi arzusu hiçbir zaman gerçek bir faktör olmadı. Bu ilişkiler her zaman çevre ülkenin ekonomik, jeopolitik açıdan kullanılabilir olma ilkesine dayandı.

Devamını Oku
10.11.2025
Mamdani, panik ve umut

Trump’ın başkanlığından hoşnut olmayanların oranı yüzde 60’ı geçti.

Devamını Oku
06.11.2025
Busan’da ‘büyük resim’

Busan’daki Trump-Şi zirvesi, yalnızca iki ülke arasındaki ticaret savaşında geçici bir ateşkes anlamına gelmiyor; aynı zamanda, 21. yüzyılın jeopolitik dengelerinde güç, liderlik gibi kavramların yeniden tanımlandığı bir döneme işaret ediyor. Zirvenin sonunda Trump’ın “12 üzerinden 10’luk bir görüşme” sözleri, Şi’nin ise “Dev gemiyi birlikte yönetiyoruz” vurgusu, ”yeni” bir durumu sergiliyor: Amerika artık “tek süper güç” değil.

Devamını Oku
03.11.2025
Noktaları birleştirmek

Gözlerimizi gerçeğe açmamız gerekiyor.

Devamını Oku
30.10.2025
Teknoloji, oligarşisi ve faşizm

Z kuşağının emeğin, doğanın, LGBTQ ve kadın haklarının değersizleştirilmesine, ırkçılığa gözetim kültürüne ve kurumsal otoriterliğe karşı zaman zaman isyana varan direnişi, yalnızca bir kuşak çatışması değil, sermayenin denetim kapasitesini sınırlayan tarihsel bir başkaldırı biçimi. Tam da bu nedenle, işletmelerinde kontrolü yitirme korkusu, teknoloji sermayesini giderek demokrasi düşmanı, hatta faşizan reflekslere sürüklüyor.

Devamını Oku
27.10.2025
İsyan ve kriz çakışmaya başladı

İsyan ve ekonomik kriz dinamikleri tarihte zaman zaman çakışıyor.

Devamını Oku
23.10.2025
Yine bir finansal krizin eşiğinde

Geçtiğimiz günlerde, Altın 4 bin dolara ulaştı, piyasalarda “Borsa aşırı değerli” uyarıları sıklaştı. Jamie Diamond, Warren Buffet gibi ünlü yatırımcılar bu durumun sürdürülemezliğine işaret ediyorlar.

Devamını Oku
20.10.2025
Gazze’de ateşkes

Gazze’de savaşın yerini alan ateşkes, ilk bakışta bir nefes alma imkânı sundu.

Devamını Oku
16.10.2025
‘Yapılamaz’ kültü (The cult of can’t)

Cuma günü, Aurelien adlı bir yazarın “The cult of can’t” başlıklı denemesine rastladım. Perşembe yazımı okumuş olanların ilgisini çekeceğini düşünerek özetliyorum.

Devamını Oku
13.10.2025
‘Aydınlanma’nın alacakaranlığında...

Kapitalizmin merkezlerinde (Anglosakson dünyada) uzun yıllar küreselleşmenin, teknolojinin (özellikle internet ve dijitalleşme) bizi “bugünden daha iyi” (özgür, demokratik, bolluk) günlere taşıyacağı anlatıldı.

Devamını Oku
09.10.2025
Bazen bir fotoğraf bin sözcüğe bedeldir

Bu kez şanslıyım, önümde iki fotoğraf var. Meclis’in açılışında ve akşamında verilen davet sırasında çekilmiş bu fotoğraflar bugünkü siyasi şekillenmenin, “sağını-solunu”, çok güzel betimliyorlar.

Devamını Oku
06.10.2025
‘Gizli (stealth) sömürgecilik’ ve Türkiye

Cumhurbaşkanının ABD ziyareti, MAPEG’in, 33 ilin topraklarını doğrudan madencilik yatırımlarına açması emperyalizm tartışmalarını yeniden canlandırdı.

Devamını Oku
02.10.2025
‘Aynanın’ öte yanında

Bilimde bazen bir sıçrama yalnızca araştırmacıların dar çevresini değil, tüm insanlığın geleceğini etkiler. 2020’de DeepMind’in geliştirdiği AlphaFold sistemi böyle bir andı.

Devamını Oku
29.09.2025
Yapay zekâ dünyayı yutuyor

“YZ dünyayı yutuyor” artık abartılı bir iddia değil.

Devamını Oku
25.09.2025
Güney Avrupa’da demokrasiye geçiş

Tsiridis’in çalışmasının en güçlü yanı, somut tarihsel analizleri belgelerle destekleyerek sivil toplumun (çoğunlukla göz ardı edilen) rolünü vurgulaması.

Devamını Oku
22.09.2025
Üzüm üzüme bakarak...

Dünya siyaseti ve ekonomisi, daha önce hiç görülmemiş bir biçimde birbirine benzeşen güç dinamikleriyle şekilleniyor.

Devamını Oku
18.09.2025
İsrail Gazze’de ne yapıyor?

Gazze’de yaşananlar, uluslararası medyada sıklıkla “çatışma”, giderek soykırım olarak tanımlansa da Prof. Jiang Xueqin olanların arkasında çok daha karanlık bir gerçeğin yattığını söylüyor.

Devamını Oku
15.09.2025
11/9/01: Nereden nereye

ABD yönetimi, yeni savunma stratejisi raporunu, (QDR2001), 11 Eylül 2001 “olayının” tozu yatışmadan açıklamıştı.

Devamını Oku
11.09.2025
Endonezya’da isyan

Endonezya, yaygın protesto gösterileriyle sarsılıyor. Başkent Cakarta’dan ülkenin dört bir yanına yayılan bu olaylar, sadece yerel bir huzursuzluk değil, aynı zamanda küresel kapitalizmin çevre ülkelerde yarattığı derin eşitsizliklerin, devlet şiddetinin bir ürünü. İsyanın temelinde rejimin tüm kilit kurumların, parlamento dahil, içini boşaltmasıyla, demokratik haklarını kaybetmekte olduklarını hisseden geniş kitlelerin tepkisi yatıyor.

Devamını Oku
08.09.2025
Küreselleşmeden sonra, üç fotoğraf

“Küreselleşme” yerini parçalanmaya bırakıyor, bir yeni-jeopolitik şekilleniyor.

Devamını Oku
04.09.2025
ABD’de faşizm ve direniş

Trump, seçim kampanyası boyunca, diktatör olmak dahil tüm arzularını açıkça söyledi. Dahası, Heritage Foundation “Project 2025” başlığı altında 900 sayfalık bir faşist devlete geçiş programı yayımladı. Bu program, devlet bürokrasisindeki özellikle de güvenlik bürokrasisindeki, “kurumsalcıları” ve “anayasalcıları” tasfiye ederek yerlerine başkana sadık olanları atamayı planlıyordu.

Devamını Oku
01.09.2025
Eski olguya yeni kavram

Uluslararası ilişkiler alanında yeni bir kavram var: “Ekonomik zorlama çağı” (Foreign Affaires).

Devamını Oku
28.08.2025
‘Yıllık yüzde 20 büyüme hızı’ ve diğer fanteziler

Peki bu “ekonomik patlama” yaşanırken, insanların yerini YZ ajanları alırken, artan çıktıyı karşılayacak, kârların gerçekleşmesine, alınacak yatırım kararlarına kaynak olacak tüketici talebi nereden gelecek?

Devamını Oku
25.08.2025
Buradan nereye?

Rejim, seçimlerde kaybettiği belediyeleri geri alıyor, CHP’li belediyelerin liderliklerini tutukluyor, CHP’de Özgür Özel liderliğini tasfiye etmeye çalışıyor.

Devamını Oku
21.08.2025
Bir gün, Spinoza sinagoga girer...

Amsterdam’da 1656 yılının temmuz ayında, 23 yaşındaki Baruch Spinoza, Avrupa’nın en güçlü sinagogunun önünde durdu, içeri girmeden derin bir nefes aldı.

Devamını Oku
18.08.2025
Başkan başkenti ‘geri almış’

ABD ekonomisinde, stagflasyon, “konut krizi” kaygıları artarken Trump, Ulusal Muhafızları, Washington DC sokaklarında konuşlandırdı...

Devamını Oku
14.08.2025
‘Hazırlıksız yakalandık’

Yaygın sıradanlaşmış, “veri hırsızlığı, sahte diplomalar (hoş değilmiş ama kazanç helalmiş), sahte imzalar” eşit (etnik) vatandaşlık topolojisi gibi çürüme semptomları üzerinde düşünürken aklıma eski bir yazımın başlığı geldi: “Hazırlıksız yakalanacağız”.

Devamını Oku
11.08.2025
Amerika’dan ithal faşizm

Köyler, dinler, mezhepler, tarikatlar, kabileler, fraksiyonlar...

Devamını Oku
07.08.2025
Avrupa’ya ne oldu?

İskoçya’da imzalanan ABD-AB ticaret anlaşmasını, bir yorumcu, İngiltere’nin “Süveyş anına” benzetti. İngiltere, 1956’da Fransa ve İsrail ile Süveyş Kanalı’nı ele geçirmek için hamle yaptığında, ABD’nin, “Geri çekilmezsen finansal sistemini çökertirim” tehdidine boyun eğmiş, artık hegemonyacı bir güç olmadığını öğrenmişti. Sanırım, bu anlaşmayla, Avrupa Birliği de ABD ve Çin’in yanında 3. bir küresel hegemonya merkezi olmadığını anladı.

Devamını Oku
04.08.2025
Çin’de çifte yol ayrımı

Çin liderliğinin iki yol ayrımı önünde tercih yapması gerekiyor.

Devamını Oku
31.07.2025
‘Süreç’ üzerine notlar

Kürt hareketinin siyasi ve askeri temsilcileri uzun erimli bir proje bağlamında süreci ilerletebilecek bir fırsat yakaladıklarını düşünüyorlar. Haklı olabilirler. Ancak süreci doğru anlamlandırabildiklerinden emin değilim. Bugüne kadar Kürt halkının haklar ve özgürlükler taleplerini her zaman desteklemiş biri olarak düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Devamını Oku
28.07.2025
Batı’da yükselen dalga Japonya’ya ulaştı

Japonya’da pazar günü yapılan “Üst Meclis” seçimleri, ülkenin siyasi manzarasının değişmeye başladığını gösteriyor...

Devamını Oku
24.07.2025
Jeopolitik ve emperyalizm

Ortadoğu’daki gelişmeleri jeopolitiğin gözlükleriyle okuma alışkanlığı yaygın. Halbuki, “jeopolitik”, devletlerin, “coğrafya kontrolü” konusundaki arzularına, kaygılarına ilişkindir. Emperyalizm ise kapitalizmin andaki ve bu anı kapsayan dönemdeki özelliklerinin anlaşılarak eleştirilmesine...

Devamını Oku
21.07.2025