Liberal demokrasiden sonra...

13 Ocak 2022 Perşembe

İnsanlığın önündeki sorunlar karşısında, devlet ekonomiye giderek daha sık müdahale ediyor. Vatandaşlar, “bireysel çıkara”, “serbest piyasaya” öncelik veren “serbest piyasanın” aslında bir düzenleyici değil, istikrarsızlık kaynağı olduğunu giderek daha iyi görüyorlar. Uygarlık karşısında, şimdi yalnızca üç seçenek var: 

1) Totaliter/yeni-faşist rejimler. 

2) Emekçi sınıfların, tüm ezilenlerin çıkarlarını temsil etmeye kararlı, “kapitalizmi aşan” bir yönde evrilmeye açık bir klasik/gerçek “sosyal demokrasi”

3) Bu iki seçenekten birine tutunamayan uygarlığın, “karanlık çağlara” benzer biçimler sergilemeye başlaması. 

SÜREKLİ OHAL

Bugün insanlığın, farklı parçalarını, farklı düzeyde de olsa, tümünü etkileyen büyük sorunlar var. Bu sorunların başında küresel ısınma/iklim krizi geliyordu; yanına pandemi (virüslerin tehditleri) eklendi. Bunlara “enerji krizi”, yapay zekânın denetimi gibi başka sorunları da ekleyebiliriz. Bu sorunların çözümlerine ilişkin gündeme gelen önerileri de toplumlarda uzlaşmalara izin veren ortak değerler sistemindeki (simgesel evrenindeki) parçalanma eğilimiyle birlikte düşünmek gerekiyor.

Bu sorunlar, ortak değerler sistemindeki parçalanma eğilimi, “normali” geride bırakmış bir “olağanüstü durumun” şekillendiğini gösteriyor. Çözüme ilişkin gerçekçi öneriler, “serbest piyasanın” “görünmeyen elinin” kapasitesinin dışında kalıyor, devletin görünen elinin müdahalesini, adeta belirsiz bir süre için rasyonel, bilimsel (seküler) ve her türlü ayrımcılığı reddeden, küresel çapta bir “OHAL durumunu” gerektiriyorlar. Bu sorunlardan ikisine biraz daha yakından bakmak, bu “skandal” saptamaya ışık tutabilir.

UZLAŞMAK MI?

Küresel ısınmaya karşı alınması gereken önlemleri artık herkes biliyor: Hızla (en geç 15-20 yıl içinde) fosil yakıt sonrasına geçmek gerekiyor. Yoksa küresel ısınma endüstri devrimi öncesi düzeyin 2-3 derece üzerine çıkacak, insanların yaşamasına olanak vermeyecek bir noktaya doğru artmaya devam edecek.

Liberal demokrasi, sınıflar ve tabakalar arasındaki çelişkilerin, sermaye düzenini tehdit etmesini önlemeyi amaçlayan uzlaşmalara dayanır. Bugün, büyük sermaye kâr kaygısıyla, işçi sınıfı işini kaybetme korkusuyla, orta sınıflar süreç olarak faşizmin komplo teorilerinin etkisi altında, iklim krizini önlemek için gereken önlemlere direniyorlar. Birçok ülkenin, örneğin Almanya, ABD, İngiltere’nin yöneticileri, geçen kasımda yapılan COP26 toplantısından çıkan oldukça sulandırılmış kararları bile uygulamaya koyamıyorlar. Hükümetler toplumsal çelişkileri uzlaştırmaya çalışırken süreç ilerlemeye devam ediyor. Gerçek şu ki küresel ısınma, uzlaşma ile çözülebilecek bir sorun değil.

Pandemi daha kısa döneme ilişkin bir sorun gibi ama halen 3. yılının içindeyiz. Hem tünelin ucunda henüz bir ışık yok hem de ormanlar kesilmeye, doğal habitatlar yok olmaya, kentsel nüfus ve yoksulluk artmaya devam ettikçe yeni pandemilere hazırlanmak gerekiyor.

Pandeminin yayılmasını önleme çabaları, devletin mali gücünü, disiplin - cezalandırma - izleme/gözleme kapasitelerini yoğun biçimde kullanılmasını gerektirdi. Hükümetler hem sermayenin hem işçi sınıfının hem de sağ popülizmin (ağırlıklı olarak orta ve küçük burjuvazinin) direnişi karşısında, sık sık uzlaşarak ilerlemeye çalıştılar. İnsan sağlığı üzerinde uzlaşma çabaları, İngiltere ve ABD’de büyük can kaybına, ekonomik yıkıma yol açtı. Gereken önlemleri en kesin ve en uzlaşmaz biçimde alabilen bir ülke olarak Çin, pandemiden, herkesten önce en az zararla çıkıyor, ekonomisi de büyümeye devam ediyor.

Diğer taraftan kapitalist toplumların ortak değerler sistemi (simgesel evrenleri), farklı kimliklerin dayattığı özgün taleplerin basıncı ile oluşan kültür savaşları altında parçalanıyor. Seçimlerin toplumun bütünü tarafından meşru kabul edilen, yönetimler üretme kapasitesi hızla yok oluyor. Dolayısıyla, genel seçimler, parlamento, toplumsal uzlaşma çabaları, liberal demokrasinin güvencesi olmaktan çıkıyor; aksine “liberal demokrasi” iç savaş olasılıklarını besleyen, süreç olarak faşizmin devlete ulaşmasını kolaylaştıran istikrarsızlıkların kaynağına dönüşüyor. Geriye “karanlık çağlarla”, klasik/gerçek sosyal demokrasi arasında bir seçim yapmak kalıyor. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları