Faşist eğilimli teknoloji milyarderleri dünyanın sonuna hazırlanıyor (Naomi Kline). Ekonomik istikrarsızlık, yoksulluk, kültürel kargaşa derinleşiyor. Yönetenler eskisi gibi yönetemiyor! “Gök kubbenin altında koşullar mükemmel.” Faşist hareket yapay zekâ teknolojisiyle nostalji, ırkçılık, kadın düşmanlığı üreterek yükseliyor. Sol hareket ne yapıyor?
***
Cumhuriyet Halk Partisi’nin Yozgat mitingi çok başarılıydı. Yıllar boyunca AKP’ye oy vermiş, çiftçilerin şimdi CHP mitingine katılması, tarihi bir dönüm noktasında olunduğunu düşündürüyordu. CHP’nin gerçekten bir sol-halkçı parti olmaya, Özgür Özel’in güçlü bir liderlik sergilemeye, siyasal temsilin görsel dilinin değişmeye başladığı görülüyordu.
Bu düşünceyi görünür kılmak isteyen bazı çevreler, sosyal medyada yapay zekâ ile üretilmiş Çin devrimci afişlerine benzer görseller paylaşmaya başladılar. Afişlerde yoksul ama gururlu köylüler, kadınlar, gençler; kararlı bakışlarla geleceğe bakan figürler, Mao’nun yerinde de Özgür Özel vardı. Ancak daha dikkatli bakıldığında, bu görsellerin söyledikleri kadar gizledikleri de önemliydi.
Bu estetik müdahale, “ilerici” bir jest gibi görünse de afişler bir halk uyanışının yanı sıra, estetikle yüceltilmiş bir “köylülük” mitini, geçmişe özlem duyan, bugünün karmaşıklığını nostaljiyle örten eğilimleri besliyordu. Oysa solun pratiği geçmişin görsel hafızasını parlatmak değil; bugünün çelişkileriyle yüzleşmek olmalıdır.
Tam da bu noktada Walter Benjamin’in (1935) “Faşizm, siyasetin estetize edilmesidir” uyarısını hatırlamak gerekiyor. Faşizm, halkın gerçek sorunlarını çözmek yerine, onlara gösterişli törenler, mitingler sunar; ezilen kitleleri “oyunun bir parçası” yaparak susturur. Siyaset bir tiyatroya dönüşürse, insanlar gerçek hak taleplerini unutup sadece “duygusal doyum” peşinde koşar.
Gerçekten de Trump’ın “America great again” şapkası, Putin’in Sovyet ikonografisi, siyasal İslamın Osmanlı nostaljisi... Hepsi geçmişi, geleceğin yerine koyuyor. Solun da farkında olmadan aynı nostalji estetiğinin cazibesine kapılması, siyasi bir boşluğu doldurmak şöyle dursun, o boşluğu derinleştiriyor.
Yapay zekâ destekli nostaljik görsellerin çoğu, gerçeği değil, geçmişe dönük “saf bir halk”, “temiz bir sınıf bilinci”, “doğal bir kolektivizm” fantezisini üretiyor. Bu fantezi, günümüzün çatışmalı, kırılgan, melez gerçekliğinin üzerini örtmeyi, iktidarsızlığın yarattığı ağrılara katlanarak yaşamayı kolaylaştırıyor.
Bugün Yozgat’ta CHP mitingine gelen “köylü” kadının yüzünü taklit eden bir yapay zekâ görseli yerine, onun gerçek ifadesini, öfkesini, çelişkisini, taleplerini görünür kılmak gerek. Devrimci sanat yalnızca direnişi değil; kararsızlığı, acıyı, kırılganlığı, hatta umutsuzluğu, umutsuzluğun içinde, umudun olanaklarını görür. Gerçek estetik, bu çatlaklardan doğar.
Bugün yapay zekâ ile üretilmiş Çin afişleri de nostalji yüklü, yapay zekâ ile parlatılmış politik geçmişe ait estetik ürünler, gerçek siyasal dönüşüm yerine, temsilin estetize edilmiş versiyonuyla tatmin yaratıyor. Bu, solun sanat alanına, Benjamin’in tarif ettiği, faşist estetik stratejilerin sızma tehlikesini gündeme getiriyor.
Eğer gerçekten devrimci bir estetik üretilecekse bu geçmişin imgelerini taklit ederek değil, bugünün siyasal ve toplumsal çatışmalarıyla estetik bir hesaplaşmaya girerek olur. Yapay zekânın dayattığı tekdüze imgeler karşısında solun görevi, yalnızca nostaljik görseller üretmek değil; dijital çağın estetik kodlarını çözmek, algoritmaların görsel hiyerarşisini sorgulamak, bu sorgulamadan yeni bir temsil dili üretmektir. Bugünün çelişkileri, geçmişin afişleriyle temsil edilemez. Yeni bir estetik ya da bir antiestetik, ancak bugünün gerçekliğinden, çatışmasından ve direncinden çıkar.
Solun pratiği, siyaseti estetize etmek değil, sanatı politize etmek olmalıdır. Görsel dil politik bir tercihtir. Geçmişe sığınıp nostaljiyle yetinmek yerine geleceği düşleyecek bir dil kurulmalıdır. Unutmayalım: Solun estetik sorumluluğu, yalnızca temsilde değil; hatta temsilden öte “antimimetik” bir tahayyülde başlar. Çünkü devrim, yalnızca hatırlamak, benzerini yapmak (mimesis) değil, daha da önemlisi, yenisini yapmaktır.