‘Yeni faşizm’, ırkçılık, Suriyeliler
Ergin Yıldızoğlu
Son Köşe Yazıları

‘Yeni faşizm’, ırkçılık, Suriyeliler

08.08.2019 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

ABD’de Trump başkan olduğundan bu yana kitlesel (4 kişiden fazla) hedefli silahlı saldırılar içinde “yeni faşist” terörizm rolü belirgin biçimde arttı.

Trump’tan sonra...
Trump, 2016’da başkanlık seçimleri kampanyası boyunca, Latin Amerika kökenli (hispanik) göçmenlere, Müslümanlara yönelik bir nefret dili, ırkçı söylem kullandı; ırkçı beyaz üstünlüğü görüşlerini, duygularını körükledi. Bu zehirli ortamda, 2014 ve 2015’te sırasıyla 269 ve 335 silahlı kitlesel saldırı sayısı 2016’da 382’ye yükseldi. Trump’ın seçim konuşması yaptığı eyaletlerde nefret suçları 2016-2017 döneminde diğer eyaletlere kıyasla yüzde 226 arttı.
Trump’ın hispaniklerin, ülkeye uyuşturucu madde ve suç getirdiğini, tecavüzcü olduklarını iddia ettiği, Müslümanların ABD’ye girmesini önleyecek yasalar çıkarmaya çalıştığı, göçmenleri “işgalci” olarak nitelediği 2017 ve 2018 yıllarında da silahlı kitle saldırıları 346 ve 340 ile Trump öncesi dönemlerin üzerinde kaldı.
2017-18 döneminde, bir kiliseyle, sinagogu da hedef alan 6 saldırıda 133 kişi öldü, 503 kişi yaralandı. Biri hariç bütün saldırganların ırkçı ve beyaz üstünlüğünü savunan teröristler olduğu görülüyordu.
Bu yıl Trump, ırkçı dili daha yoğun kullanmaya başladı, en son, kongre üyesi siyah ve hispanik dört kadın temsilciyi hedef aldı. Trump, Kaliforniya’daki bir toplantıda kalabalığın, bu kadınlardan Müslüman Ilhan Omar için attığı “onu geri gönder” sloganlarını, konuşmasını durdurarak bir süre dinledi.
Kitleyi hedef alan silahlı olaylarda 2019 yılı daha şimdiden rekora koşuyor. Mayıs sonu itibarıyla sayısı 252’ye ulaşan kitle saldırılarında 281 kişi öldü, 1000’den fazla kişi yaralandı. Haziran sonunda, bir haftada, ikisi 24 saat içinde olmak üzere, silahlı kitle saldırılarında Kaliforniya’da Sarmısak Festivali’nde 4 kişi öldü, 25 kişi yaralandı. Teksas’ta Los Alamos Wall Mart süpermarketinde en az 22 ölü, 24 yaralı var. Ohio Dayton’da eğlence bölgesinde halka yönelik silahlı saldırıda faşist terörist 30 saniyede 9 kişiyi öldürdü, 16 kişiyi yaraladı.
Bu son üç saldırgan da beyaz üstünlüğünü savunuyordu, Los Alamos saldırısını düzenleyen militan, saldırıdan önce yayımladığı bir manifestoda, Trump’ın konuşmalarını anımsatan bir dille “saldırının hispanik işgaline bir tepki” olduğunu iddia ediyor.

Bu sırada Türkiye’de
Türkiye’de 4 milyon civarında Suriyeli göçmen var. Ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 5’ine ulaşan bu göçmen nüfus, 5-6 yıl gibi çok kısa bir sürede oluştu. Bu olgunun herhangi bir ülkenin toplumsal dokusu üzerinde kolay kaldıramayacağı ekonomik ve kültürel basınç yaratması kaçınılmazdır. Ekonomik kriz, Kürt sorunu, siyasal İslamın büyük gerginlik yaratan toplumsal mühendislik projesi, talancı politikaları altında iyice kırılganlaşan Türkiye toplumu bu yükü bu haliyle taşıyamaz.
Bu nesnel gerçeklik karşısında paniğe, öfkeye kapılmadan önce en azından şu soruları sormak gerekir: Suriye savaşı neden başladı, Türkiye neden bunun bir parçası oldu? Bu göçmen nüfus bu kadar kısa sürede neden evlerini barklarını bırakıp sığınmacı oldular? AKP rejimi, bu insanlarla yerleşik nüfusun ekonomik çıkarlarının, kültürlerinin çatışmasını önlemek, bir entegrasyon süreci başlatmak için ne gibi önlemler aldı?
Bu soruların cevapları bizi, yüzey biçimlerine, sonuçlara, ırkçılığa tutsak olmaktan kurtaracak, bir felaketin kurbanlarını suçlayarak, ahlaki ve insani bir hataya düşmemizi engelleyecektir. Onların varlığının getirdiği sorunlardan olumsuz etkilenenler gibi, Suriyeliler de bu felaketin kurbanlarıdır; sorumlusu değil. Bu felaketin sorumlusu, “stratejik derinlik” saçmalığıyla, İhvancı hayallerle, Suriye macerasına atlayan AKP’de temsil edilen siyasal İslamın iktidarıdır. Suriyeliler konusunda, öfkeyi Suriyelilere değil, AKP rejimine yöneltmek gerekir.
Suriyelilere gelince, bir felaketin travma geçirmiş kurbanlarına nasıl davranılırsa öyle davranmaya çalışalım. Yoksa susup bir kenara çekilelim; Suriyelileri sınır dışı etmeye başlayarak, felakete felaket ekleyen, sorun çözücü taklidi yaparak “rıza” almaya çalışan yeni faşizmin”, totaliter değirmenine su taşımayalım.  

Yazarın Son Yazıları

2026’ya girerken militarizm ve faşizm

Pazartesi günü, 2026’ya girerken ABD ekonomisinin çok kırılgan, küresel ekonominin resesyon eşiğinde olduğunu vurgulamıştım.

Devamını Oku
04.12.2025
2026’ya girerken dünya ekonomisi

Dünya ekonomisi 2026’ya girerken resesyon sınırında (yüzde 3) yavaşlamaya devam ediyor, riskler ve büyüme önündeki engeller artıyor.

Devamını Oku
01.12.2025
‘Süreç’ gerçek değil!

“Komisyon”, hukuki, idari ve anayasal bir zeminden yoksun.

Devamını Oku
27.11.2025
‘Evrenin yeni efendileri’

The Economist 1990’larda, bir sayısında, finansallaşma başlarken 10 dev ABD bankasını kastederek “evrenin yeni efendileri” diyordu. Bu bankalar dünya borç piyasasında egemendi.

Devamını Oku
24.11.2025
Arjantin’de Milei zaferinin şifreleri

Serbest piyasa Ayetullahları sevindiler...

Devamını Oku
20.11.2025
Küresel Organize Suç Endeksi ve Türkiye

Küresel Organize Suç Endeksi’nin 2025 raporu açıklandı. Türkiye 2020’de 6.9 puanla 12. sıradayken bugün 7.2 ile 10. sıraya yükselmiş. Küresel ortalama 5.08. Bu endeks, sadece mafyanın gücünü ya da kaçakçılık hatlarını ölçmüyor; devlet içi yapılardan finansal suçlara, yargı bağımsızlığından ekonomiye sızmış suç ağlarına kadar geniş bir tabloyu ortaya koyuyor.

Devamını Oku
17.11.2025
COP30: Gel de kötümser olma

Küresel ısınma üzerine “Taraflar Konferansı” (COP30) Brezilya’da toplandı.

Devamını Oku
13.11.2025
Demokrasi ve emperyalizm

Emperyalist sistemin ABD, AB gibi merkezlerinin Türkiye gibi çevre ülkelerle ilişkilerinde demokrasi arzusu hiçbir zaman gerçek bir faktör olmadı. Bu ilişkiler her zaman çevre ülkenin ekonomik, jeopolitik açıdan kullanılabilir olma ilkesine dayandı.

Devamını Oku
10.11.2025
Mamdani, panik ve umut

Trump’ın başkanlığından hoşnut olmayanların oranı yüzde 60’ı geçti.

Devamını Oku
06.11.2025
Busan’da ‘büyük resim’

Busan’daki Trump-Şi zirvesi, yalnızca iki ülke arasındaki ticaret savaşında geçici bir ateşkes anlamına gelmiyor; aynı zamanda, 21. yüzyılın jeopolitik dengelerinde güç, liderlik gibi kavramların yeniden tanımlandığı bir döneme işaret ediyor. Zirvenin sonunda Trump’ın “12 üzerinden 10’luk bir görüşme” sözleri, Şi’nin ise “Dev gemiyi birlikte yönetiyoruz” vurgusu, ”yeni” bir durumu sergiliyor: Amerika artık “tek süper güç” değil.

Devamını Oku
03.11.2025
Noktaları birleştirmek

Gözlerimizi gerçeğe açmamız gerekiyor.

Devamını Oku
30.10.2025
Teknoloji, oligarşisi ve faşizm

Z kuşağının emeğin, doğanın, LGBTQ ve kadın haklarının değersizleştirilmesine, ırkçılığa gözetim kültürüne ve kurumsal otoriterliğe karşı zaman zaman isyana varan direnişi, yalnızca bir kuşak çatışması değil, sermayenin denetim kapasitesini sınırlayan tarihsel bir başkaldırı biçimi. Tam da bu nedenle, işletmelerinde kontrolü yitirme korkusu, teknoloji sermayesini giderek demokrasi düşmanı, hatta faşizan reflekslere sürüklüyor.

Devamını Oku
27.10.2025
İsyan ve kriz çakışmaya başladı

İsyan ve ekonomik kriz dinamikleri tarihte zaman zaman çakışıyor.

Devamını Oku
23.10.2025
Yine bir finansal krizin eşiğinde

Geçtiğimiz günlerde, Altın 4 bin dolara ulaştı, piyasalarda “Borsa aşırı değerli” uyarıları sıklaştı. Jamie Diamond, Warren Buffet gibi ünlü yatırımcılar bu durumun sürdürülemezliğine işaret ediyorlar.

Devamını Oku
20.10.2025
Gazze’de ateşkes

Gazze’de savaşın yerini alan ateşkes, ilk bakışta bir nefes alma imkânı sundu.

Devamını Oku
16.10.2025
‘Yapılamaz’ kültü (The cult of can’t)

Cuma günü, Aurelien adlı bir yazarın “The cult of can’t” başlıklı denemesine rastladım. Perşembe yazımı okumuş olanların ilgisini çekeceğini düşünerek özetliyorum.

Devamını Oku
13.10.2025
‘Aydınlanma’nın alacakaranlığında...

Kapitalizmin merkezlerinde (Anglosakson dünyada) uzun yıllar küreselleşmenin, teknolojinin (özellikle internet ve dijitalleşme) bizi “bugünden daha iyi” (özgür, demokratik, bolluk) günlere taşıyacağı anlatıldı.

Devamını Oku
09.10.2025
Bazen bir fotoğraf bin sözcüğe bedeldir

Bu kez şanslıyım, önümde iki fotoğraf var. Meclis’in açılışında ve akşamında verilen davet sırasında çekilmiş bu fotoğraflar bugünkü siyasi şekillenmenin, “sağını-solunu”, çok güzel betimliyorlar.

Devamını Oku
06.10.2025
‘Gizli (stealth) sömürgecilik’ ve Türkiye

Cumhurbaşkanının ABD ziyareti, MAPEG’in, 33 ilin topraklarını doğrudan madencilik yatırımlarına açması emperyalizm tartışmalarını yeniden canlandırdı.

Devamını Oku
02.10.2025
‘Aynanın’ öte yanında

Bilimde bazen bir sıçrama yalnızca araştırmacıların dar çevresini değil, tüm insanlığın geleceğini etkiler. 2020’de DeepMind’in geliştirdiği AlphaFold sistemi böyle bir andı.

Devamını Oku
29.09.2025
Yapay zekâ dünyayı yutuyor

“YZ dünyayı yutuyor” artık abartılı bir iddia değil.

Devamını Oku
25.09.2025
Güney Avrupa’da demokrasiye geçiş

Tsiridis’in çalışmasının en güçlü yanı, somut tarihsel analizleri belgelerle destekleyerek sivil toplumun (çoğunlukla göz ardı edilen) rolünü vurgulaması.

Devamını Oku
22.09.2025
Üzüm üzüme bakarak...

Dünya siyaseti ve ekonomisi, daha önce hiç görülmemiş bir biçimde birbirine benzeşen güç dinamikleriyle şekilleniyor.

Devamını Oku
18.09.2025
İsrail Gazze’de ne yapıyor?

Gazze’de yaşananlar, uluslararası medyada sıklıkla “çatışma”, giderek soykırım olarak tanımlansa da Prof. Jiang Xueqin olanların arkasında çok daha karanlık bir gerçeğin yattığını söylüyor.

Devamını Oku
15.09.2025
11/9/01: Nereden nereye

ABD yönetimi, yeni savunma stratejisi raporunu, (QDR2001), 11 Eylül 2001 “olayının” tozu yatışmadan açıklamıştı.

Devamını Oku
11.09.2025
Endonezya’da isyan

Endonezya, yaygın protesto gösterileriyle sarsılıyor. Başkent Cakarta’dan ülkenin dört bir yanına yayılan bu olaylar, sadece yerel bir huzursuzluk değil, aynı zamanda küresel kapitalizmin çevre ülkelerde yarattığı derin eşitsizliklerin, devlet şiddetinin bir ürünü. İsyanın temelinde rejimin tüm kilit kurumların, parlamento dahil, içini boşaltmasıyla, demokratik haklarını kaybetmekte olduklarını hisseden geniş kitlelerin tepkisi yatıyor.

Devamını Oku
08.09.2025
Küreselleşmeden sonra, üç fotoğraf

“Küreselleşme” yerini parçalanmaya bırakıyor, bir yeni-jeopolitik şekilleniyor.

Devamını Oku
04.09.2025
ABD’de faşizm ve direniş

Trump, seçim kampanyası boyunca, diktatör olmak dahil tüm arzularını açıkça söyledi. Dahası, Heritage Foundation “Project 2025” başlığı altında 900 sayfalık bir faşist devlete geçiş programı yayımladı. Bu program, devlet bürokrasisindeki özellikle de güvenlik bürokrasisindeki, “kurumsalcıları” ve “anayasalcıları” tasfiye ederek yerlerine başkana sadık olanları atamayı planlıyordu.

Devamını Oku
01.09.2025
Eski olguya yeni kavram

Uluslararası ilişkiler alanında yeni bir kavram var: “Ekonomik zorlama çağı” (Foreign Affaires).

Devamını Oku
28.08.2025
‘Yıllık yüzde 20 büyüme hızı’ ve diğer fanteziler

Peki bu “ekonomik patlama” yaşanırken, insanların yerini YZ ajanları alırken, artan çıktıyı karşılayacak, kârların gerçekleşmesine, alınacak yatırım kararlarına kaynak olacak tüketici talebi nereden gelecek?

Devamını Oku
25.08.2025
Buradan nereye?

Rejim, seçimlerde kaybettiği belediyeleri geri alıyor, CHP’li belediyelerin liderliklerini tutukluyor, CHP’de Özgür Özel liderliğini tasfiye etmeye çalışıyor.

Devamını Oku
21.08.2025
Bir gün, Spinoza sinagoga girer...

Amsterdam’da 1656 yılının temmuz ayında, 23 yaşındaki Baruch Spinoza, Avrupa’nın en güçlü sinagogunun önünde durdu, içeri girmeden derin bir nefes aldı.

Devamını Oku
18.08.2025
Başkan başkenti ‘geri almış’

ABD ekonomisinde, stagflasyon, “konut krizi” kaygıları artarken Trump, Ulusal Muhafızları, Washington DC sokaklarında konuşlandırdı...

Devamını Oku
14.08.2025
‘Hazırlıksız yakalandık’

Yaygın sıradanlaşmış, “veri hırsızlığı, sahte diplomalar (hoş değilmiş ama kazanç helalmiş), sahte imzalar” eşit (etnik) vatandaşlık topolojisi gibi çürüme semptomları üzerinde düşünürken aklıma eski bir yazımın başlığı geldi: “Hazırlıksız yakalanacağız”.

Devamını Oku
11.08.2025
Amerika’dan ithal faşizm

Köyler, dinler, mezhepler, tarikatlar, kabileler, fraksiyonlar...

Devamını Oku
07.08.2025
Avrupa’ya ne oldu?

İskoçya’da imzalanan ABD-AB ticaret anlaşmasını, bir yorumcu, İngiltere’nin “Süveyş anına” benzetti. İngiltere, 1956’da Fransa ve İsrail ile Süveyş Kanalı’nı ele geçirmek için hamle yaptığında, ABD’nin, “Geri çekilmezsen finansal sistemini çökertirim” tehdidine boyun eğmiş, artık hegemonyacı bir güç olmadığını öğrenmişti. Sanırım, bu anlaşmayla, Avrupa Birliği de ABD ve Çin’in yanında 3. bir küresel hegemonya merkezi olmadığını anladı.

Devamını Oku
04.08.2025
Çin’de çifte yol ayrımı

Çin liderliğinin iki yol ayrımı önünde tercih yapması gerekiyor.

Devamını Oku
31.07.2025
‘Süreç’ üzerine notlar

Kürt hareketinin siyasi ve askeri temsilcileri uzun erimli bir proje bağlamında süreci ilerletebilecek bir fırsat yakaladıklarını düşünüyorlar. Haklı olabilirler. Ancak süreci doğru anlamlandırabildiklerinden emin değilim. Bugüne kadar Kürt halkının haklar ve özgürlükler taleplerini her zaman desteklemiş biri olarak düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Devamını Oku
28.07.2025
Batı’da yükselen dalga Japonya’ya ulaştı

Japonya’da pazar günü yapılan “Üst Meclis” seçimleri, ülkenin siyasi manzarasının değişmeye başladığını gösteriyor...

Devamını Oku
24.07.2025
Jeopolitik ve emperyalizm

Ortadoğu’daki gelişmeleri jeopolitiğin gözlükleriyle okuma alışkanlığı yaygın. Halbuki, “jeopolitik”, devletlerin, “coğrafya kontrolü” konusundaki arzularına, kaygılarına ilişkindir. Emperyalizm ise kapitalizmin andaki ve bu anı kapsayan dönemdeki özelliklerinin anlaşılarak eleştirilmesine...

Devamını Oku
21.07.2025