Sansasyon meraklısı medya her yerde bunu yapıyor; Arsen Wenger’e yaptı mesela. “Arsen Who - Kim ki bu Arsen” başlıklarını attı Arsenal’a geldiğinde. Yani beğenmediler kendisini. Bizde Gordon Milne’e yapıldı mesela. “Gordon go home” diye kampanya açtılar ayağı ilk tökezlediğinde. Jupp Derwall’a yaptılar mesela. Bavulunu toplamıştı bile. Ama Denizli’de Beşiktaş’ın puan kaybetmesi ve şampiyonluğun el değiştirmesiyle Derwall bavulunu bir açtı, o açış… Bu saydığım isimler tüm tepkilere rağmen gitmeyip kalan, ya da yönetimlerce yollanmayan, sonra da sadece kulüplerinde değil, futbolun genelinde büyük izler bırakan başarılı teknik direktörlerden sadece bir kaçı.
Şimdi benzer şeyler Mourinho’ya ve daha dört aylık mazisi olan Solskjaer’e yapılıyor. İkisi de isimleri olan geçmişleri olan insanlar üstelik.
AKLINIZ NEREDEYDİ?
Mourinho olayı tam bir kara komedi. Gelirken yere göğe koyamayan yorumcu ve yazarlar şimdi kazıklanmış tüketici hezeyanıyla “ gönderin, yok edin” naraları atıyor. Gönderin de, Fenerbahçe seçimlerinde ortalığı kızıştırıp getirten siz değil miydiniz? Şimdi tazminatını da siz ödeyin o zaman.
Bİ SUSUN!
“Solskjaer’i yollayın” diyenlere ben de “Pes” diyorum… Mourinho kariyerinin sonundaysa, Ole başında. “Beşiktaş neden şampiyon olmadı” diye onu sorumlu tutacaklar neredeyse. Elinde birbirine benzeyen ortalama bir sürü oyuncu var. Ayrıca takım ruhlarını kaybetmişler. Uyum hiç yok. Tüm mesele de bu zaten. Uyum olmazsa bırakın akışkan hızlı oyunu üç pas üst üste yapamazsınız.
Tüm bu gerçekler orta iken Beşiktaş’ta hoca önerileri yapanlar neye kime hizmet ediyorlar acaba? Taraftarların kafalarını karıştırmaktan başka.
İnsanları bir iki yıl rahat bıraksanız mı acaba?
BU ANLAYIŞ GİTSE
Tabii uyum sağlayamama ya da heyecanını kaybetmiş olma gibi sebeplerle eleştiri yapılabilir. Ama hep böyleleri mi bize rastlıyor. Bu ülkeden neler geldi neler geçti. Hiç birine rahat vermedik. Sürekli uymadı gönder gitsin. Peki kim gelsin. Ahpap çavuş ilişkileri içindeki, iş disiplininden yoksun yerli hocalar mı gelsin? Üstelik denemiş, arkalarında bıraktıkları iflah olmaz takımlar apaçık ortadayken.
Ya da yayıncı kuruluştan sosyal medyaya, hiçbir analiz üretmeden, futbola hiçbir fikir katkısı sunmadan, “o gelsin, bu gitsin” kahve muhabbetinden başka bir şey yapmayan “kafa”yı mı yollasak acaba?