Muharrem İnce bir hafta arayla iktidar yandaşı iki TV kanalının canlı yayınlarına çıkarak soruları cevaplandırdı. Önce 24 Mayıs’ta CNN Türk’teydi, ardından önceki akşam Habertürk TV’de. İktidarın Muharrem İnce’yle ilgili siyasi gündemi, iki kanalda da “gazeteci sorusu” olarak çıkarıldı karşısına. CNN Türk’teki sorucular başladıkları gibi bitirdiler; iktidar gündeminin neredeyse hiç dışına çıkmadılar, kaynağı eski gazetecilikleri olan özgün ve esaslı bir katkıda bulunmadan kapattılar programı. Belki bir miktar iktidar arzuhalciliği yapmış olabilirler, hepsi odur. Muharrem İnce bir politik “talk show” tadında, seçmene keyif vererek sürdürdü. Gerçek “anchor” Muharrem İnce’ydi. Performansının üst düzeyde olduğuna dair kanaat umumidir.
Habertürk TV’deki programın başlarında da üç sorucu Muharrem İnce’ye karşı iktidarın nokta atışlarını yaptı. İnce, bunların hepsini ustaca karşıladığı gibi programı başından sonuna istediği gibi götürdü, sorucuların kendisini yönlendirmelerine izin vermedi.
CNN Türk’teki programdan farklı olarak önceki akşam zamanla çok ilginç, senaryo dışı bir hadise yaşanır oldu Habertürk TV’de... Sorucular İnce tarafından içine çekildikleri vaziyetin farkına vardılar mı bilemem ama şöyle bir manzara ortaya çıktı: Sanki İnce seçimi kazanmış ve ilk işi Habertürk TV stüdyolarındaki canlı yayına gelmek olmuş da, karşısındaki üç kişi ondan icraatının ilk hamlelerini öğrenmeye çalışıyor...
Misal, “Hakan Fidan’ı görevden alacak mısınız?”...
“Dördüncü köprüyü nereye yapacaksınız?”...
“Bakanların profilleri, isimleri belli mi?”...
Hatta programın arabulucusu Didem Arslan bir ara kontrolünü yitirdi. İnce “Türkiye’yi barıştıracağız, birleştireceğiz” deyince, Arslan sordu: “Nasıl olacak bu birleşme sayın Başkan?”
Didem Arslan, Muharrem İnce’ye “Başkan” diye hitap etti.
Bir hafta önce CNN Türk’te başlayan Muharrem İnce deneyimi, önceki akşam Habertürk TV’de bir psikolojik kırılmaya yol açtı.
Hülasası, Cumhurbaşkanı Erdoğan yönettiği ekranları Muharrem İnce’ye açarak bir oyun kurmuştur ama İnce’yi hafife alarak büyük bir hata yaptığı için sonunda kendi oyununa gelmiştir.
Birçok gözlemcinin de tespit ettiği o oyun şuydu: Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimin kendisiyle kolay rakip olarak gördüğü “CHP’li İnce” arasında geçtiği algısını yaratmak istedi ve bu amaçla İYİ Parti’nin Genel Başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener’e medya ambargosu koydurttu. Hesapta, Akşener’i unutturacaktı ve “CHP’li İnce” karşısında sözde tek alternatif olarak gözüktüğü için tüm muhafazakâr ve milliyetçiler seçimde kendisini destekleyecekti.
İnce, taktik icabı kendisine sunulan bu medya fırsatını en verimli biçimde kullandı: CHP rozetini çıkardı; her yerde, “81 milyonun cumhurbaşkanı olacağım” dedi, CHP hakkında sağ kesimdeki bütün önyargıları yıkarcasına halka ve muhafazakâr değerlerine yakın, seçkinci olmayan, doğal, canlı, samimi, nüktedan haliyle epeyi yol aldı.
AKP’nin 16 yıllık iktidarının ülkede neden olduğu iki felaketin üstesinden kendisinin gelebileceğine seçmeni inandırmak için özgeçmişini kullanıyor... Birinci felaket eğitimin durumu, İnce fizik öğretmeni. Çocuklara iyi ve kaliteli bir eğitim ve ancak eğitimle sağlanabilecek mutlu bir gelecek vaat ediyor.
İkinci felaket tarım ve hayvancılığın çöküşü... İnce, köy kökenli olduğunu ve hayvancılığı bildiğini anlatıyor.
Canlı kalabalıkları bir araya getiriyor ve onlarla etkileşime girerek pozitif enerji yayıyor. İyi kampanyacı. Hitabeti Erdoğan’ın fevkinde. Hazırcevap, irticalen konuşurken genellikle hata yapmıyor.
Bütün bu özellikleri sayesinde olmalı ki anketler İnce’nin, partisi CHP’den çok daha fazla oy alacağını gösteriyor.
Dahası İnce, “Erdoğan’la polemiğe giren kaybeder” diye özetleyebileceğimiz bir şehir efsanesini de yıkmak üzere. İnce son günlerde konuşmalarının en az dörtte birini Erdoğan’a ayırmaya başladı. Öfkelenmeden, sertleşmeden sürdürüyor polemiğini ve Erdoğan’ı diploma sorunu ve Fetullah Gülen’le ilişkileri konusunda kendisine cevap vermeye mecbur bırakıyor.
Polemiği yöneten İnce, savunmada olan Erdoğan. Her polemik kutuplaştırmaz. Seçim propagandasının ana sütunlarının yerine geçmeyen, zekice, yumuşak üslupla sürdürülen, dozu ayarlı ve planlı bir polemik, eskimiş, yorulmuş, sözünü tüketmiş, yıllar sonra başarısı tartışılır hale gelmiş rakibi sarsar, hakkındaki kuşkuları artırır ve karşısında avantaj sağlar.
Muharrem İnce fenomeni
Yazarın Son Yazıları
İdlib’de yüzleşmek
Osman Kavala’nın sakin mağduriyeti
Yapay zekâ ABD’yle krizi çözer mi?
Türkiye’nin tam teşekküllü krizi
24 Haziran’daki ‘uçan mürekkepli mühür’ palavrasını en çok kim yaydı
Hızlı ve geçici iktidar
Muhalefetin bir numaralı sorunu medyadır
24 Haziran’ın sürprizi MHP değil, ‘münafıklar’
Bu seçimin galibi halktır
24 Haziran’ın dört kesin sonucu
‘Oylarınızı çaldırmayacağız’
Mantar tabancası patlasa da sandığa
İnce, Erdoğan’ı iktidardayken ‘indiriyor’
Korkan iktidar korkutarak oy istiyor
Erdoğan, ‘Bay Kemal’den neden vazgeçemiyor?
Muharrem İnce fenomeni
24 Haziran’da iktidarın işi artık daha zor
Türk Lirası’nı kim çökertti?
Üç yıl sonra HDP yine anahtar
Dinamizm tamam Umutlar tamam Moraller tamam
Muharrem İnce’yle bozulan mezhepçilik oyunu
Basın özgürlüğü neden alerji yapıyor?
Atı alan Üsküdar’a geçecek mi?
İç ve dış krizlerden önce baskın seçim
Cihatçılar da Türkiye’ye havale
ABD, İngiltere ve Fransa'nın ortaklaşa gerçekleştirdiği Suriye Operasyonunundan ne anlamalıyız... Sınırlı saldırı Ankar'nın pozisyonunu etkiler mi, Esad rejimini güçlendirdi mi, harekatın zamanlaması manidar mı, harekat Putin'e de bir mesaj mı, İngiltere Başbakanı May kısa yolu mu seçti?
Şimdiki mesele kimyasal silah değil
Hürriyet’e veda ve teşekkür
Doğan Grubu’nun imhası, ana akım medyanın sonu
Afrin ve ötesi
Seçimi boykot, havlu atmaktır
Arkadaşlarımızı hapiste tutarak hiçbir şey kazanamazsınız
İdlib’e dikkat
TSK Suriye’den neden çıkmaz?
Suskunluk sarmalındaki Türkiye
Uğur Mumcu’yu anmak, yalana teslim olmamaktır
Afrin savaşının öteki cephesinde durum
Zor, Suriye’de oyunu bozar mı?
Ölmüş bir gazeteciden ‘Sayın Yetkili’ye mektup:
Türkiye-ABD: Krizin kara yılı başladı