“Seçim ittifakı yasası” bazılarının sandığı gibi seçim hilelerini yasallaştırmıyor. Ama seçim güvenliğinin sağlanmasını zorlaştırarak devlet gücünü kontrol edenlerin seçimlerde hile yapmasını kolaylaştırıyor.
Hile yapmayı kolaylaştıranların hile yapmasını zorlaştırmak da muhalefetin ve vatandaşın, demokrasiyi savunmak adına görevidir. Bu görevden kaçmak, yenilgiyi peşinen kabul etmekle özdeştir. Dolayısıyla boykot çağrısı yapmanın demokrasi bozgunculuğundan başka bir anlamı olmuyor.
Yasa ne getiriyor, dedikleri gibi seçim hilelerini yasallaştırıyor mu bir bakalım:
Oy zarflarının sandık kurulları tarafından da mühürlenmesi zorunluluğunun kaldırılması, oyları sahteleriyle değiştirmek isteyecek olanların yükünü hafifletiyor.
Aynı binadaki seçmenlerin farklı sandık bölgelerine dağıtılmasına olanak vermek, mükerrer oy organizasyonlarının vatandaş ve muhalefet denetiminden kaçırılması olanağını artırıyor.
Sandık kurulu başkanlarının kamu görevlileri arasından tayin edilmesi, karar ve uygulamada devleti kontrol eden siyasi güce avantaj sağlıyor. Çünkü kamu görevlisi neticede devletin hizmetkârı, hukukun askıya alındığı bir ülkede bu durum kamu görevlisini, devlete hâkim gücün iradesine tabi ve suiistimaline açık hale getiriyor.
Kolluk güçlerini lüzumu halinde sandık başına çağırma yetkisi geçmişte sandık kurulu başkanına, o olmazsa sandık kurulu üyelerine aitti; şimdi seçmene “ihbar” yoluyla kolluk gücünü çağırma hakkı tanınıyor. Bu da istismara kapı aralayan bir uygulama olacağından, seçim güvenliğini tehdit ediyor.
Oy verme kabini standartlarının kaldırılması da istismara elverişli. Bazı ücra bölgelerde bu pekâlâ “gizli oy” ilkesinin ihlaline ortam hazırlayabilir.
Bu düzenlemelerin hiçbiri, iktidarın seçimlerde yapabileceği yolsuzluk ve hileleri yasallaştırmıyor. Seçim hileleri hâlâ yasadışı ve gayri meşru.
Sivil toplum, vatandaşlar ve muhalefet partileri istekli ve örgütlü bir çaba içine girerek seçim hilelerine karşı caydırıcı tedbirler alabilirler. “Seçim ittifakı yasası” muhalefeti bu vasıtadan tamamen mahrum etmeye yetmiyor. Sandık denetimi ve hileden caydırmanın tahkimi, daha yaratıcı çözümler geliştirip bunları daha azimli biçimde hayata geçirmeye bağlı. Bütün iş, oylar sayıldıktan sonra düzenlenen ıslak imzalı, mühürlü sandık sonuç tutanaklarının akıbetini ısrarla takibe bakar.
Umutsuzluk ve yılgınlık yaymanın âlemi yok. Tam tersine bu ittifak yasası, iktidarın kendi kurduğu oyunda kaybetmekten ne kadar korktuğunun başlıca emaresidir. Aksi söz konusu olsaydı kendisini seçim ittifakına mecbur hisseder miydi?
Yarını bilemeyiz ama bugünkü şartlarda boykot kararını alacak bir büyük parti iyi ki yok. Olsaydı, oylarının büyük kısmı muhtemelen diğer partiler arasında dağılırdı ve bu parti parlamentoya giremediğiyle kalırdı.
Oyların mutlaka çalınacağı, bunun için yasal düzenlemelerin bile yapıldığı ve dolayısıyla iktidarın sandık yoluyla gitmeyeceği varsayımıyla seçimlerin boykot edilmesini savunanlar, başarılı olurlarsa bunun sonucunda sanırım bir meşruiyet krizi çıkacağını tasavvur ediyorlar.
Mesele meşruiyet kriziyse, sandık başında ve sonrasında yapılmasını önleyemedikleri hileleri bulup teşhir ederek böyle bir krize vesile olmak daha akılcı bir yöntem olmaz mıydı?
Hem bu arada sandıkta başarıyı yakalamak da mümkündür.
Neden olmasın?
“İttifak yasası” sadece AKP’nin MHP ve saire ile ittifakına imkân vermiyor ki...Özel bir yasa değil bu, her partiye açık.
Misal sağ cenahtan:
AKP’nin seçmen tabanında muhafazakâr olduğu halde kötü yönetimden ikrah getirmiş bir kesimin varlığı malum.
Bu seçmen Saadet Partisi’ne yüzde 10’luk seçim barajını geçemeyeceği için oy vermez, teveccüh göstereceği başka bir parti bulamadığı için de döner yine tercihini AKP’den yana kullanırdı.
Peki, Saadet Partisi ve İYİ Parti ittifak yaparsa ne olur? İkisi birden barajı geçer. Saadet Partisi oyunun tamamını AKP’den alır. Böylece AKP, MHP’yle ittifakın getirdiğinden belki de daha fazlasını Saadet’e kaybeder. Aynı formül iki partinin üzerinde anlaşacağı adaya bağlı olarak cumhurbaşkanı seçiminde de çalışır.
Böylece AKP başkaları için hazırladığı ittifak tuzağına kendisi düşer.
Bu sadece bir örnek.
Dolayısıyla, siz yine de enseyi karartmayın.
Gün demokrasiye sahip çıkmanın günüdür ve seçimleri boykot bunun yolu değildir.
Seçimi boykot, havlu atmaktır
Yazarın Son Yazıları
İdlib’de yüzleşmek
Osman Kavala’nın sakin mağduriyeti
Yapay zekâ ABD’yle krizi çözer mi?
Türkiye’nin tam teşekküllü krizi
24 Haziran’daki ‘uçan mürekkepli mühür’ palavrasını en çok kim yaydı
Hızlı ve geçici iktidar
Muhalefetin bir numaralı sorunu medyadır
24 Haziran’ın sürprizi MHP değil, ‘münafıklar’
Bu seçimin galibi halktır
24 Haziran’ın dört kesin sonucu
‘Oylarınızı çaldırmayacağız’
Mantar tabancası patlasa da sandığa
İnce, Erdoğan’ı iktidardayken ‘indiriyor’
Korkan iktidar korkutarak oy istiyor
Erdoğan, ‘Bay Kemal’den neden vazgeçemiyor?
Muharrem İnce fenomeni
24 Haziran’da iktidarın işi artık daha zor
Türk Lirası’nı kim çökertti?
Üç yıl sonra HDP yine anahtar
Dinamizm tamam Umutlar tamam Moraller tamam
Muharrem İnce’yle bozulan mezhepçilik oyunu
Basın özgürlüğü neden alerji yapıyor?
Atı alan Üsküdar’a geçecek mi?
İç ve dış krizlerden önce baskın seçim
Cihatçılar da Türkiye’ye havale
ABD, İngiltere ve Fransa'nın ortaklaşa gerçekleştirdiği Suriye Operasyonunundan ne anlamalıyız... Sınırlı saldırı Ankar'nın pozisyonunu etkiler mi, Esad rejimini güçlendirdi mi, harekatın zamanlaması manidar mı, harekat Putin'e de bir mesaj mı, İngiltere Başbakanı May kısa yolu mu seçti?
Şimdiki mesele kimyasal silah değil
Hürriyet’e veda ve teşekkür
Doğan Grubu’nun imhası, ana akım medyanın sonu
Afrin ve ötesi
Seçimi boykot, havlu atmaktır
Arkadaşlarımızı hapiste tutarak hiçbir şey kazanamazsınız
İdlib’e dikkat
TSK Suriye’den neden çıkmaz?
Suskunluk sarmalındaki Türkiye
Uğur Mumcu’yu anmak, yalana teslim olmamaktır
Afrin savaşının öteki cephesinde durum
Zor, Suriye’de oyunu bozar mı?
Ölmüş bir gazeteciden ‘Sayın Yetkili’ye mektup:
Türkiye-ABD: Krizin kara yılı başladı