Miyase İlknur

Sedat Peker Bey lütfen!..

12 Haziran 2021 Cumartesi

Sizi tanımam, hayatımda karşılaşmadım, bazı gazeteciler gibi sizinle bırak yemek yemeyi çay içmişliğim bile yok. Adınızı ortalama her yurttaş gibi basından ve yeraltı dünyası ile ilgili söylentilerden dolayı elbet bilirim. Şimdi aramızdaki hukuka değil, hukuksuzluğa dayanarak bir çağrım olacak. 

Bak kardeşim, yaklaşık iki aydır Türkiye’nin gündemini tek başına belirliyorsun. Milletçe neredeyse günaşırı YouTube’u açıp yeni paylaşım yapıp yapmadığını kontrol ediyoruz. Bizimkisi gazeteci merakı. Ha, mesleğimize sızmış bazı gazeteci kılıklılar gibi “acaba beni de ifşa eder mi?” korkusuyla bir yerlerimiz yusuf yusuf attığından değil; gündemin dışında kalmayalım diye. Ama artık biraz ara ver yahu!

Enflasyon, intiharlar, kamuda eş dosta yağdırılan ihaleler, İkizdere’deki taşocağına karşı direniş, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faiz indirimi konusunda mübarek ağzını açmasıyla yine bir gecede dolar zengini olanlar, aç müzisyenler, basına yağdırılan cezalar, Meral Akşener’e yapılan saldırı ve Cumhurbaşkanı’nın tehdidi, LGS sorularının çalınması güme gitti. Hatta senin açıkladığın Kutlu Adalı cinayeti de gündemden düştü. 

Yav bak zaten ortalık karışık; sen de iyice karıştırıp durma..

Anlattıklarını sindirmek için bize süre ver. Bir olayı tartışalım, didikleyelim, doğruysa iplikleri pazara çıkarılım da ondan sonra diğerine geç. Tamam, Mehmet Ağar’ı nakavt edip ringin dışına attın. “Cengâver komutan” diye yıllardır pohpohlanan sicili karanlık Korkut Eken’i gıkını çıkaramaz hale getirdin. Soylu ve Beştepe ile aranda mekik diplomasisi yürütenleri de adadan (!) attın. Binali Bey’in mahdumunu madara ettin. Ee, yeter da...

Anlattıkların yüzünden yüreğimiz daralıyor, midemiz bulanıyor, kafamız çorbaya dönüyor, kim kimle çuvala girmiş, kim kimi tokatlamış takip edemez duruma geldik. Aha bak; tüpçünün Ziraat Bankası’na borçlarını ödemediğini de anca iki gün tartışabildik.

PARANOYAK OLDUK BE!..

Bütün bunlar bir yana bir de milletçe sayende paranoyak olduk. 

Yeni uyuşturucu trafiği için Afrika’da alınan limanlar, uçaklarla yatlarla uyuşturucu sevkıyatı, Lazkiye ve Yılport Limanı falan...

Öff!

Bak, geçenlerde basında Afganistan konusunda Türkiye’nin ABD’ye yeni teklifinin ne olduğu yazıldı. Güya Türkiye, ABD’ye Kâbil Havalimanı’nı bizim işletmemizi önerecekmiş. Bir anda beynimde garip garip komplo teorileri uçuşmaya başladı. Afganistan uyuşturucunun membaı. Kâbil Havalimanı işletmesi bize verilirse ve Peker’in uyuşturucu ile ilgili iddiaları da doğruysa vay anam!

Bu durum, sağlıklı bir ruh halinin işaretleri değil. İşte bütün bunların müsebbibi sensin be kardeşim.

Ya bak, AKP iktidarı ile aranızda her ne olduysa, neyi paylaşamadıysanız oturup çözün de hep birlikte kurtulalım. Piyasada bir dolu dedikodu dolaşıyor. Yok siz Berat Albayrak’la Suriye’de ortak ticaret yapmışsınız da sen de onun hesabına düşen paranın bir bölümüne çökmüşsün. Yok, ağabeyin Vedat Peker, Cumhurbaşkanı’nın geçmişte şirketlerinde çalıştığı Kopuz ailesinin 7 milyonunu mu ne iç etmiş. Rizespor’un da 200 bin Avro’sunu tokatlamış falan...

VER ADAMLARIN PARASINI

Bunlar ne kadar doğru bilmiyorum tabii. En iyisini siz bilirsiniz. Geçmişte ortaktınız. Eğer “madem onlar seçimler sırasında benden aldıkları kahvelerin parasını ödemediler; o zaman ben de onların parasını vermem” diyorsan yapma.

Ver adamların parasını. Ticari ortaklıkta olur böyle şeyler. Ya kimseyle ortak iş yapmayacaksın ya da yaptıysan bir orta yol bulacaksın. Araya koyuverin hatırlı birini, çözüverin bu işi de biz de kurtulalım. İşimiz gücümüz, bi dünya sorunumuz var.

Daha şu 2 milyar doları şavullayan kripto para vurguncusunun üzerine gidemedik. 

Geçenlerde Van Cezaevi’nde yatan Alaattin Çakıcı’nın hasmı Hakan Çillioğlu’ndan bir mektup aldım. Sen iyi tanırsın onu. Cezaevi arkadaşın ne de olsa. Bayrampaşa Cezaevi’nde senin adamlarınla birlikte Çakıcı’ının yeğeninin vurulması ve sekiz kişinin ölümüyle sonuçlanan olay nedeniyle yatıyor. Mektubunda senin kendisini sattığını, Alaattin Çakıcı’ya mektup gönderip olayın seninle ilgili olmadığını söyleyip özür dilediğini anlatıyor. Çakıcı’nın yeğenini vurduğunu ama diğer ölümlerle ilgisi olmadığını belirtiyor. Ama aslında mektubunda anlattığı başka bir şey dikkatimi çekti. 

Diyor ki Çillioğlu; “Bu hırsız Fatih Özer’in Arnavutluk’taki her adımı, nerede kaldığı nerede konakladığı hatta internette yüz yüze yaptığı görüşmeleri, organize şube, tarafından basına sızdırılıyor. İstanbul Emniyet Müdürü bu işleri iyi bilendir. Nasıl oluyor da organize şube suçlunun da takip ettiği gerçeğini düşünemiyor? 

Organize şube yoksa basın üzerinden hırsıza elindeki bilgisayarı ve telefonu sıcak takip soğuyana kadar at mı demek istiyor?”

Vallahi hiç aklıma gelmemişti. Takipte olan biri ile ilgili bilgiler basına servis edilirse o kişi nasıl yakalanacak?

Neyse bu dediklerimi bir düşün. Bir süre bırak kendi gündemimize dönelim. Sonra yine devam edersin.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aldı sazı Erdoğan 27 Nisan 2024
Kelle İsterük! 20 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları