II. Trump badiresine karşı Başkanlık yarışına girmek cüretini gösteren Demokrat Parti adayı Kamala Harris ilk kez konuştu ve “itiraf etmeleyim ki, demokrasimizin bu şekilde havlu atacağını öngöremedim” dedi.
ABD demokrasisinin öngörülemeyen bir büyük “kapitülasyon” içinde olduğuna dikkat çeken Joe Biden’ın eski Başkan yardımcısı, önümüzdeki Kaliforniya valiliği seçimleri dahil, bundan böyle hiçbir seçime girmeyeceğini beyan etti.
Kararını, “ABD’nin bozuk düzenine artık dahil olmak istemiyorum!” diyerek gerekçelendirdi.
Sistemin en üst kademelerinde bulunan simge bir isimden, bu derece damardan bir “demokrasinin iflası” beyanının gelmesi, söyleşiyi yapan sunucu Stephen Colbert’i bile şaşırttı ve sunucunun “bu söyledikleriniz aslında kan dondurucu” yanıtına yol açtı.
“Nasıl bunca derin bir ümitsizlik tepkisi gösterirsiniz?” refleksi veren muhalif Colbert’in programının gerçekte Trump’ın isteğiyle yakın zamanda bitirilmiş olması, ayrı bir ironiydi.
ABD de hiç düşünülmeyecek şeyler oluyor.
“Olup biten hiçbir şeye şaşırmama” evresine girdiğimizin farkındayım. Ancak gene de, gözler önünde gitgide yozlaşan ve irtifa kaybeden bir bozuk düzen -Özel’in ifadesiyle “kara düzen”-içinde yaşıyoruz.
ABD Başkanı’nın kafasına göre ayar verdiği-ekonomik rasyonelden yoksun-tarifeler, dünya ekonomilerini sarsıyor. Borsalar inip, inip çıkıyor. Trump’ın “Bir günde bitiririm” dediği Ukrayna savaşı sarpa sararken, Putin’le yepyeni bir “nükleer” restleşmesi açılıyor. Gazze trajedisi derinleşiyor. David Grossman, Gideon Levi gibi İsrail’in tanınmış yazarlarının dahi inkar edemediği bir “soykırım gerçeği” yaşanıyor.
DÜŞLER BEYAZLAR AMERİKASI
Göz önünde tüm bunlar yaşanırken, “şok... şok... şok” ABD içinde olanları kaçırıyor olabilirsiniz.
Başta tabii Epstein skandalı var.
“Sübyancı siyasetçiler ve milyarderleri içeren belgeler” şeklinde özetlenebilecek skandalda, Epstein’le uzun yıllar yakın ilişkiler sürdürmesi hasebiyle baş şüphelilerden birisi Trump’ın bizzat kendisi.
Trump’ın Epstein’le yakınlığını kanıtlayan çok sayıda fotoğraf ve video zaten mevcut. Ancak “ünlülere reşit olmayan kızları pazarlamak” gerekçesiyle 2010’larda tutuklanan ve de Trump’ın ilk döneminde hapiste şaibeli biçimde ölü bulunan Epstein’ın “müşteri listesinde” Trump’ın adı fiilen var mı yok mu?
Konu bu. Mevzu bunun etrafında dönüyor.
Trump kuşkuları dağıtmak için yanıt vermek yerine, gündem değiştirmek amacıyla ABD’nin ilk siyahi başkanı Obama’yı- kel alaka- hedefe oturtuyor. Ve sosyal medyası “Truth Social” üzerinden yayınladığı bir yapay zeka videosuyla “tutuklatıyor.”
Bu gerçek dışı videoda Trump’ı Beyaz Saray’da Obama ile güle oynaya evvela sohbet ederken görüyoruz.
Sonra birden Oval Ofis’e dalan FBI görevlileri, Obama’yı ters kelepçe yapıp, pişmiş kelle gibi sırıtan Trump’ın ayaklarının dibine itiyor ve de eski Başkan’ı mevcut Başkan önünde diz çöktürerek tutukluyor!
Tek kelimeyle korkunç. ABD nin siyah-beyaz ayrımına ve kölelik dönemine gönderme yapan bir görüntü bu.
İzleyenleri Martin Luther King ve benzerlerinin 60’lardaki “civil rights/Eşit yurttaşlık hakları” mücadelesi yılları öncesine ışınlayan bir “temsili grafik”ten bahsediyoruz...
Trump’ı yakından tanıyan Michael Wolff misali gözlemciler, ABD Başkanı’nın kafasındaki şablonun tam da böyle beyazların üstünlüğünün süregeldiği, “apartheid” düzeninin hakim olduğu “60 lar Amerikası”na dönüş olduğunu söylüyor.
BALO SALONLARININ BEDELİ
Batı’nın “özgürlük lideri” ülkede, Kamala Harris’in ifadesiyle şaşırtıcı hızla çöken bir “kapitülasyon” havası hakim.
Epstein skandalı üzerine geldikçe, MAGA ırkçılarına gaz vermek amacıyla Trump, Obama’ya yüklenmeye devam ediyor: “An, Obama’yı soruşturma anı. Fırtınada sükunetinizi koruyun. Bu anın geleceğini biliyorduk. Ne ki bunlar yaşanmadan hiçbir şey değişmez” misali mesajlar vermeye devam ediyor.
Konu salt Epstein skandalı ve Obama ajitasyonu ile de ibaret değil.
“Kara düzen”in ilk kurbanları göçmenler.
Trump’ın zengin bir bütçe, “günde 3 bin sınır dışı” komutuyla donattığı ICE kısaltmasıyla bilinen sınır polisi, çoluk, çocuk ayrımı tanımaksızın “gestapo” zalimliğiyle hareket ediyor. Çocuklarını almaya giden ebeveynleri okul kapılarından topluyor.
Yetmiyor. Göçmen toplama merkezlerinde elleri arkalarından zincirli tutuklular, köpek mamaları misali önlerine atılan kaplardan, çatal bıçak kullanmadan ağızlarıyla yemek yemeğe zorlanıyor. Timsahlarla çevrili göçmen toplama merkezleri “Alligator Alcatraz” misali göz dağı veren tüyler ürpertici isimlerle anılıyor.
Bir başka seçenek göçmenlerin El Salvador gibi komşu ülkelerin “yüksek güvenlik hapishanelerine” gönderilmesi... Ülkenin Başkanı Nayib Bukele bunun karşılığı olarak “ömür boyu Başkanlık” ile ödüllendiriliyor.
Tüm bunlar olurken beri yandan Harvard, Columbia gibi üniversitelere kayyum konuşuluyor.
Trump ise golf oynayarak ve Beyaz Saray’ da adını taşıyacak yeni Balo salonu projeleri ile oyalanarak vakit geçiriyor.
Akla hayale gelmeyecek kertede bir savrulma bu.
“Kara düzen” derken, bu büyük fotoğrafı görmek gerek.