Adnan Tanrıverdi’yi kim general yaptı?
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Adnan Tanrıverdi’yi kim general yaptı?

07.01.2020 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

Ali TARTANOĞLU

Adnan Tanrıverdi, emekli tuğgeneral... Şu anda Cumhurbaşkanı’nın savunma başdanışmanı. SADAT adlı bir şirketin kurucusu ve patronu. 

SADAT, Türkiye’den ziyade Müslüman ülkelerde sivil oluşumlara askeri kontrgerilla, gayri nizami harp eğitimi verdiği iddialarıyla eleştirilmiş, konu CHP milletvekilleri tarafından Meclis’e aksettirilmiş, tartışmalara yol açmıştı. Hele şimdi Libya’ya asker gönderilmesinin gündemde olduğu şartlarda ideal isim... 

Böyle bir insanın Atatürk’ün Harbiyesi’ni nasıl bitirdiği merak edilmez mi? Kaldı ki Tanrıverdi bu kadarla da kalmamış.

İnternetteki bilgilere göre Konya-Akşehir 1944 doğumlu. Liseden sonra 1 yıl İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde zooloji okumuş. 1963-64 yılında Harbiye’ye girip 1966’da mezun olmuş. O zaman harp okulları iki yıl... 1996’ya kadar 30 yıl orduda çok ilginç kadrolarda görev yapıyor, yaptırılıyor. “Gayri Nizami Harp” kursu görüyor. Yani kontrgerilla kursu... Genelkurmay’a bağlı Özel Harp Dairesi (kamuoyunda “kontrgerilla” diye bilinen, eski ve resmi adıyla, ünlü Seferberlik Tetkik Dairesi...) Başkanlığı, KKTC’de Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı yapıyor.

Türk ordusu hiç fark etmemiş mi?

“Mehdi gelsin diye ortamı hazırlıyoruz” diyebilen bu adam, tuğgenerallikten ihraç edilmek değil, kadrosuzluktan emekli edilinceye kadar, 66’dan 96’ya kadar tam 30 yıl kendisini muhteşem bir şekilde gizlemiş mi? Yani koskoca Türk ordusu bu zatı hiç fark edememiş mi? 

Ekranlarda sık sık uzman olarak izlediğimiz,  eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı, Ergenekon mağduru, emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, bu kişi için ne diyor: “TSK’da görev yaptığı sürede, dini kendi amaçlarına alet eden uygulamalar içinde olmuştur. İstanbul Maltepe’deki Tugay Komutanlığı sırasında kışlanın içine dini sokmuş, kendine orada bir grup yaratamaya çalışmış, kışla içinde toplu namazlar kıldırdığına yönelik bilgiler doğrultusunda kızak bir göreve çekilerek emekli edilmiştir.”

Yine ekranlardan iyi tanıdığımız, çoğumuzun takdir ettiği emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz, Tanrıverdi için “Atatürk düşmanı, Cumhuriyet düşmanı bir adamla yoluna devam edenler bu ülkeyi bu felaketten kurtaramaz” diyor.

Yani TSK bu kişiyi tanıyor, biliyor. Zaten Pekin’in sözlerine göre kendisini gizlememiş!

Bir başka nokta... Tunrıverdi, 1944 doğumlu. 1966 Harbiye mezunu. Erdoğan’dan 10 yaş büyük... 1966’da, AKP’nin atası, Erbakan’ın ilk partisi Milli Nizam Partisi bile henüz yok, MNP’nin kuruluşu 1970... Fethullah bile 1966’da emekleme döneminde... Öyle orduya nüfuz etme gücü filan yok! 

Erbakan’ın koalisyon ortağı olduğu 80’ler, hatta hadi 90’lar Tanrıverdi’nin de orduda önemli görevlerde bulunduğu yıllardı denilebilir. Ama İslamcılar dahil sağ siyasetin, çabası olsa bile orduya nüfuz etme gücü o yıllarda onlarda yine yoktu.

Saldıray Berk NATO karşıtıydı

Soruyu tekrarlayalım o zaman: Öyleyse bu kişiyi, tanındığı halde 30 yıl Silahlı Kuvvetler içinde tutan kim(ler)di!?!? Bu kişiyi tuğgeneralliğe kadar kim yükseltti? Hem de ta o zaman!.. Üstelik Türk ordusunda generallik o kadar kolay bir iş değil. Harp Okulu’ndan öte Harp Akademisi’ni de bitirmek gerekir. Yetmez!.. Amerika’da bulunmamış, hele NATO karargahında görev yapmamış subay kolay kolay general olamaz. 

Burada bir de Saldıray Berk örneği var. Tanrıverdi ve Berk olguları birbiriyle çelişen değil, aslında bu yazının tezini doğrulayan olgular. 

Saldıray Berk, 2007-2010 arasında karargâhı Erzincan’da bulunan 3. Ordunun komutanı olan bir orgeneral. 2010’da Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’le birlikte bir cemaat kumpası yüzünden Genelkurmay Eğitim Doktrin Komutanlığı’na atandı. 2011’de de emekli edildi. 

Berk Paşa, düşünceleri, tavrı nedeniyle Cihaner gibi FETÖ’nün hedefindeydi. Yakın gelecekte genelkurmay başkanı olması ihtimalinden çok rahatsız oldukları için o kumpası düzenlemişlerdi. Amaç, Berk’in genelkurmay başkanı olmasını önlemekti.

Ama Berk Paşa’nın ilginç başka özellikleri de vardı. 2011-14 arasının Genelkurmay Başkanı Necdet Özel ile birlikte Berk Paşa TSK içinde NATO’da görev yapmayan iki subaydan biriydi. Tersine Moskova’da, Bakû’da askeri ataşe olarak bulunmuştu. İngilizce değil Rusça biliyordu

Ama en önemlisi, bu özellikleriyle bile yeterince rahatsız ettiği NATO-ABD açısından, bir de açıkça NATO-ABD karşıtıydı. 

Tanrıverdi’nin ise belli ki Amerika, NATO, kısaca “emperyalizm” karşıtlığıyla hiç ilgisi yoktu. Ama Amerika’nın da hele o yıllarda İslam tüccarlığıyla bir alıp veremediği yoktu. O yıllarda ABD “yeşil kuşak”, “ılımlı İslam” diyor başka şey demiyordu.

Erbakan yok, Erdoğan yok. İsmail Hakkı Pekin’in söylediklerine bakılırsa pekâlâ farkında olunan bu şeriatçı subayların Harbiye’de okumasını, mezun olmasını, Harp Akademisi bitirmesini, general olmasını, kontrgerilla dairesi başkanı olmasını 1966-96 arasında kim sağladı? Kim izin verdi veya göz yumdu?

Demek, TSK içinde o yıllarda Tanrıverdi’nin Müslümanlık pazarlamacılığından rahatsız olanlar var idiyse bile, TSK’de ve daha yükseklerde Amerikancı zihniyet doğrultusunda hiçbir sakınca görmeyenler de vardı ki Tanrıverdi 30 yıl TSK’de barınıp tuğgeneral olabilmişti. 

Daha önemlisi, bu çelişkili durum TSK içinde, hatta siyaset arenasında, hükümet ve nihayet “devlet” içinde NATO-ABD yanlıları ile karşıtları arasındaki derinden derine mücadelenin fotoğrafı. Yandaş grup en azından Tanrıverdi’yi tuğgeneralliğe kadar koruyabiliyor, ama karşıt grup da Saldıray Berk’i orgeneralliğe, ordu komutanlığına kadar getiriyor. Necdet Özel de NATO’da görev yapmamışken genelkurmay başkanı olabiliyor, ama aynı nitelikteki Saldıray Berk tasfiye ediliyor.

‘İmam subaylar’

Bu noktada Atatürk’ün oturduğu makamlardan biri olan Genelkurmay Başkanlığı’ndan, yine onun oturduğu Cumhurbaşkanlığı’na zıplatılan Cevdet Sunay’ın 1967-68’lerde söylediklerini ısrarla, inatla hatırlamak, hiç unutmamak gerekir. Özetle “bugünkü liseler bizim istediğimiz milliyetçi, mukaddesatçı, maneviyatçı gençleri yetiştirmiyor. Biz bu tür gençleri imam hatiplerde yetiştireceğiz...” demişti Sunay! 1967-68, Tanrıverdi’nin taze teğmenlik yılları... Ve yineleyelim, Erbakan yok, Erdoğan-AKP hiç yok!

Daha ortada 1968 olayları bile yokken “Cumhurbaşkanı” Cevdet Sunay niye söylemişti bu sözleri? Üstelik “üçüncü çoğul şahıs zamiri” kullanıyor, “biz” diyor. Demek bir devlet kararı, bir devlet politikası söz konusu...

Uğur Mumcu da sürekli “2000’lerde kaymakamlarımız, valilerimiz, subaylarımız imam hatipli olacak” diyordu. Öldürülmesinden iki gün önceki 22 Ocak tarihli yazısının başlığı “İmam Subaylar” idi. 

Buyurun, hem de imam hatip mezunu olmayan bir “İMAM SUBAY”: Adnan Tanrıverdi!!!

Çünkü 1946’dan itibaren “dindar, devletine milletine bağlı genç” yetiştirme politikasının temelleri atılmaya başlamıştı, Sovyet komünizmi korkusuyla... Devlete itaatin tek yolu olarak da dindarlık, imam hatipli olmak görülüyordu. 

‘Devlet politikası’

Bugünkü tablo, 1946-47 politikalarının, yani “devlet politikası”nın devamından başka şey değil.

Cevdet Sunay’ın söyledikleri, bu “devlet politikası”nın ilanıydı. İmam hatip mezunu olsun olmasın, Erdoğan’ın kindar-dindar gençlik yetiştirme politikasının da öncülü, temeli oldu. 

SADAT konusunu Meclis’te tartışan CHP milletvekilleri, kendi partilerinin tarihini de, ülke tarihini de bilmiyorlar ne yazık ki!..

Bir de, Erdoğan’ın son “Şehirlerimizi artık geleneksel kolluk güçleriyle koruyamıyoruz. Başka şeyler düşünmek lazım” vecizesi ile bu Tanrıverdi “vakasını” da aynı pencereden görmekte yarar var sanki. 

Yazarın Son Yazıları

Cumhuriyetin kurucu felsefesine dönüş - Basri Gürsoy

Türkiye bugün yalnızca bir iktidar değişimi tartışması yaşamamaktadır.

Devamını Oku
31.12.2025
Umut korkuyu yensin - Abdullah Yüksel

2025’in omuzlarımızda bıraktığı ağırlıkla giriyoruz yeni yıla.

Devamını Oku
31.12.2025
İyilik biriktirenlerin yolu - Serpil Güleçyüz

Yeni bir yıla, bin bir umutla merhaba derken tartışmaların dayatmaların gölgesinde, bizi biz yapan değerlerimizden ne kadar uzaklaştığımızı fark ediyoruz.

Devamını Oku
31.12.2025
Askeri hastanelerin yeniden açılması - Dr. Süleyman Kalman

Sıkça gündeme gelen askeri hastanelerin yeniden açılması yönündeki tartışmalar, yalnızca yönetsel bir düzenleme sorunu değil, görünüşte ani ama belki de “bile bile” yapılmış bir yanlıştan dönmenin ve silinmeye yeltenilmiş Cumhuriyetin sağlık belleği ile kurulan ilişkinin de bir göstergesidir.

Devamını Oku
30.12.2025
Barış üzerine bir deneme - Av. Ekrem Demiröz

Savaş kabadır, çirkindir ve acımasızdır.

Devamını Oku
30.12.2025
Yeni bir toplumsal yalnızlık - Dr. Alper Demir

Türkiye’de son yıllarda yaşanan siyasal gerilimler, derinleşen kutuplaşma ve kamusal alanın giderek daralması, artık yalnızca güncel siyasetin değil, toplumsal yapının kendisinin sorgulanmasını zorunlu kılıyor.

Devamını Oku
29.12.2025
Yıl biterken... - Erol Ertuğrul

23 yıldır Türkiye hak etmediği acıları yaşıyor.

Devamını Oku
28.12.2025
Mustafa Kemal’in Ankara’ya gelişi: Kızılca Gün - Hüner Tuncer

Birinci Dünya Savaşı sonucunda Osmanlı topraklarını Avrupa devletleri arasında paylaştıran Mondros Ateşkes Antlaşması sonrasında, Mustafa Kemal’in öncelikli düşüncesi, “ulusal birlik” düşüncesiydi.

Devamını Oku
27.12.2025
Su kıtlığına doğru... - İsmail Özcan

Herkesin bildiği üzere yaşadığımız dünyanın insanlar ve tüm canlılar için olmazsa olmaz iki büyük nimetinden biri hava, diğeri sudur.

Devamını Oku
27.12.2025
Devlet geleneği, demokrasi ve vicdan - Halil Sarıgöz

Dün İsmet İnönü’yü aramızdan ayrılışının 52’nci yılında andık..

Devamını Oku
26.12.2025
‘Asgari’ sömürü - Aydın Öncel

Aralık ayının son günlerinde yaşanan “asgari ücret” tartışmalarında gelenek bu yıl da bozulmadı!

Devamını Oku
25.12.2025
İBB davasında yargılama süresi - Hikmet Sami Türk

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) hakkındaki yolsuzluk iddianamesiyle İstanbul 40. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 12.12.2025’te başlayan ve ilk duruşmasının 9 Mart 2026 günü yapılmasına karar verilen davada hedeflenen yargılama süresi, mahkeme tarafından en çok 12 yıl 6 ay olarak belirlendi.

Devamını Oku
24.12.2025
Menemen Devrim Şehitleri Anıtı ve Cumhuriyet -

Yunus Nadi: “Kubilay timsalini taziz için ne yapsak yerinde olacağına şüphe yoktur.

Devamını Oku
23.12.2025
Kubilay olayının anlattıkları - Osman Selim Kocahanoğlu

23 Aralık 1930 salı günü, Menemen’de insanlık tarihi- nin en hunhar cinayetlerinden bi- ri işlendi.

Devamını Oku
23.12.2025
Cumhuriyetimizin vazgeçilmez değeri - Azmi Kişnişci

“Eşitlik”, Cumhuriyetin yalnızca hukuki bir ilkesi değil; toplumsal yaşamımızın adalet duygusunu ayakta tutan temel dayanaklarından biridir.

Devamını Oku
22.12.2025
Yenilmezlikler ve dokunulmazlıklar - Cengiz Kuday

Tarih, bazen büyük savaşlarla değil; küçük, sessiz ve ilk bakışta sıradan görünen olaylarla yön değiştirir.

Devamını Oku
20.12.2025
Büyüyen eşitsizlik, yaygınlaşan yoksulluk - Sıtkı Ergüney

Ekonomide; fiyatlar genel düzeyindeki; artış “enflasyon”, gerileme “deflasyon”, duraklama ile birlikte yaşanan artış da “stagflasyon” olarak tanımlanır.

Devamını Oku
20.12.2025
Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma - Prof. Dr. Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025