‘Padişahım bilir’ mi yoksa ‘devlet nerede’ mi? - Doç. Dr. Mehmet Emin ELMACI
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

‘Padişahım bilir’ mi yoksa ‘devlet nerede’ mi? - Doç. Dr. Mehmet Emin ELMACI

09.08.2021 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

Son günlerde, yangınlarda, ormanlarımızla birlikte canlarımız ve içimiz de yandı. Ancak çok ilginç bir konu bizim özellikle dikkatimizi çekti. Muğla Milas’ta yangında canı yanan bir grup vatandaşın “Bu devletin helikopterleri nerede?” cümlesiyle devletin bakanını eleştirmesi ve bundan dolayı da gözaltına alınma iddialarıydı bu.

Hemen aklımıza Erzurum ve civarında, 1924 yılında 13 Mayıs ve ardından 6 Eylül’de iki önemli deprem ve Atatürk’ün o muhteşem zihniyeti geldi.

“ONLARI SİZ KALDIRMADINIZ MI?”

Özellikle ikincisi 6.9 şiddetinde olan iki depremde 310 vatandaşımız hayatını kaybetmişti. Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk, halkın acısını gidermek ve devletin şefkatini göstermek için 30 Eylül tarihinde deprem bölgesine gitmişti. Devletin yeni kurulduğu, saldırılara maruz kaldığı o en zor zamanlarında, devletin tüm kıt imkânlarını depremzedeler için seferber eden Gazi Mustafa Kemal, halka moral vermeyi de amaçlamıştı.

Durum oldukça kötüydü. Ama Erzurum halkı acısını unutmuş ve kurtarıcısını gerektiği gibi karşılamış hatta belediye bir tören yapmıştı. Gazi Mustafa Kemal caddede depremden büyük zarar görmüş yaşlı bir adamla konuşmak istedi. Adamın hali gerçekten perişandı.

“Depremden çok zarar gördünüz mü, baba?” diye sordu Gazi, ihtiyarın şüphe ettiğini görünce tekrar sordu: “Hükümet sana kaç lira verse, zararını karşılayabilirsin?” İhtiyar “Valla padişeh bilir” dedi. Gazi gülümsedi, yumuşak bir sesle şöyle dedi: “Baba, padişah yok; onları siz kaldırmadınız mı? Söyle bakalım, zararın ne?” Yaşlı adamın yanıtı aynıdır: “Padişeh bilir...”

CUMHURİYET’İN ZİHNİYETİ

İşte “padişahlık nedir” dendiğinde öğrencilerime verdiğim yanıt hep Gazi Mustafa Kemal’in bu yaşlıyla konuşması olur. Padişahlık hakkını arayamamaktır. Padişahlık canın, malın gittiğinde hesap soramamaktır. Padişahlık zarar görsen de “Padişahım çok yaşa” demektir. Padişahlık yakınların hayatını kaybetse de sesini çıkarmamaktır. Padişahlık başkasına ram olmaktır.

Gerçekten de Cumhuriyet ile saltanat arasındaki fark sıcakla soğuk gibidir. Atatürk 1925’te İzmir’de halka seslenirken “Saltanat annemi felç etti” demiş ve II. Abdülhamit döneminde askeri öğrenciyken sürgüne gönderildiğini duyması nedeniyle annesinin felç kalmasına gönderme yapmıştı. Annesinin, her Türk kadını gibi o dönemin algısı gereği padişahı kutsal görmesini de Zübeyde Hanım’ın kendisine “Oğlum sen yedi evliya gücündeki padişahımıza mı karşı geldin” demesi üzerinden çok net anlatmıştı. Falih Rıfkı da bu algıyı “İlkokuldayken her sabah sınıfa ‘Padişahım çok yaşa’ nidaları ile gitmelerini” örnek vererek anlatmıştı. 

İşte 1924 yılında Erzincan-Erzurum depremleri sırasında yaşanılan bu ilginç olay da bu farkı çok açık göstermekteydi. Burada daha önemli konu ise depremdeki maddi kaybına rağmen kendisine sorulan soruya “Padişahım bilir” diyebilen ya da demek zorunda kalan yaşlı adamın bu tavrına neden olan saltanatın ortaya çıkardığı zihniyet idi. Bunun karşısında “Devlet nerede” sorusu ise Cumhuriyet’in zihniyetiydi. 

SUÇ DEĞİL, HAK

Evet bu zihniyet cumhuriyetin zihniyeti idi. Bu zihniyet 1930 yılından itibaren halka güven vermeye çalışan, çağdaş devlet kavramını yerleştirmeye çalışan kurucu unsurların bir başarısıydı. Tıpkı 1930’da kendi elyazılarından hazırlanmış Medeni Bilgiler kitabında çağdaş devletin vurgulanması gibi. Tıpkı 1932’ye kadar bu coğrafyada yapılan tüm bayramlarda halkın, hükümet konaklarının önüne yani “devletin ayağına giderek” bayram kutlarken 1933’ten itibaren yapılan yeni meydanlarda, devletin “halkın ayağına gelerek” halkın bayramını kutlamasında olduğu gibi...

Devlet her zaman halkı için vardır. 

Mustafa Kemal Atatürk de bu nedenle Cumhuriyete fazilet demişti.

İşte yıllar öncesinde Gölcük ve Van depremlerinde ve son süreçteki yangınlarda da bu ülkenin köylüsü, vatandaşı devlet yetkililerine 

“Nerede devlet”, “Neden geç kaldınız”, “Helikopterler nerede” diye devletinin nerede olduğunu sorabiliyor ve onu sorgulayabiliyorsa bu Cumhuriyetin kuruluş temellerinde yatmaktadır.

Bu bir suç değildir.

İşte Cumhuriyet budur.

DOÇ. DR. MEHMET EMİN ELMACI

Yazarın Son Yazıları

Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025