Soykırım (Genocide) - Prof. Dr. Doğan SOYASLAN
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Soykırım (Genocide) - Prof. Dr. Doğan SOYASLAN

01.06.2021 07:01
Güncellenme:
Takip Et:

1914 yılında Birinci Dünya Savaşı başlayınca Ermeniler en az 180 bin kişilik bir orduyla Rusların yanında yer almış, Rus ordusu Müslümanları önlerine siper yaparak Kafkasya’dan Anadolu’ya girmeye başlamıştır. Rusların kendilerini kurtaracağını düşünen ve önceden silahlanan Ermeniler binlerce Müslümanı katletmiştir. Bunu öğrenen Enver Paşa Anadolu’da halka karşı katliam yapan, ordunun ikmal yollarını kesen, hükümet güçlerine karşı şiddet hareketlerine başvuran, Müslüman halk ile çatışma halinde olan Ermenileri tehcir etmeyi düşünmüştür. Alman genelkurmayının onayı alınarak 30 Mayıs 1915’te tehcire karar verilmiştir. Ancak İngiltere, Fransa ve Rusya tehcire karşıdırlar.

Osmanlı hükümeti tehcir edilecek bölge olarak bugünkü Suriye ve Irak’ta yerleşime uygun yerleri belirlemiştir. Denetim için müfettiş tayin etmiş, valilere, mutasarrıflıklara tehcir boyunca yapılması  gerekenler hakkında emir ve talimatlar vermiştir. Ancak tehcir günlerinde tifo, tifüs, kolera yaygındır ve tehcir boyunca Müslüman ve Ermeni halk arasında çatışmalar çıkmıştır. Çatışmaları önleyecek  yeterli sayıda asker yoktur çünkü asker cephededir.

MEŞRU MÜDAFAA HALİ

Osmanlı Devleti Kafkas Cephesi’nde Rusların saldırısına uğramıştır. Ermeniler Rusların yanında yer almıştır. Anadolu topraklarının büyük bölümünde Ermeniler karşı eyleme geçmiştir. Cepheye giden yolları ve iaşe araçlarını tahrip etmişler, hükümet tesislerine zarar vermişler, yolları ve köprüleri yıkmışlardır. Yer yer Müslüman halkla ve güvenlik güçleriyle çatışma halindedirler. Rus ordusunun Anadolu içlerine girerek kendilerini kurtaracağına inanmaktadırlar.

Nüfus oranları yüzde 14-15’tir. Ermeni cemaati Osmanlı ordusuna karşı sabotaj yapanları korumaktadır. İç ve dış cepheden saldırı altında olan Osmanlı hükümetinin düşmanı güvenli bölgelere yerleştirmekten başka çaresi yoktur. Müslüman halk ve devlet kendisini korumak için bunu yapmıştır. Meşru müdafaa halindedir. İkinci Dünya Savaşı sırasında Japonlarla savaş halinde olan ABD’nin, sabotaj ihtimaline karşı Japon Amerikanları tehcir ettiği gibi.

Osmanlı idarecileri tehcir edilenlerin mal ve canlarına zarar gelmemesi için gerekli emir ve talimatları vermiştir. Ancak yer yer bazı girişimlere engel olunamamıştır. Bunun da sorumluluğu eğer öldürmelere göz yumulduysa yerel idarecilere aittir. Nitekim olaylar dolayısıyla 1915-16 yıllarında 1673 kişi yargılanmıştır. Bunların 528’i askerdir, 170’i sıhhiye müdürü ve belediye reisidir. 67 kişi idam edilmiş, 68 kişi kürek cezasına, 524 kişi hapse mahkûm edilmiştir.

Savaşın bitiminde 31 Aralık 1918 tarihli kararname ile tehcire tabi tutulanlara evlerine geri dönme izni verilmiş, isteyenler dönmüş ve malları kendilerine iade edilmiştir.

SOYKIRIM SUÇU

Soykırım kelimesi ilk defa 1944 yılında ABD’ye kaçan Polonyalı hukukçu Lemkin tarafından kullanılmıştır. Genos” (ırk, eski Yunanca) ve cide” (öldürmek, Latince) kelimelerinin birleşmesinden oluşur. İkinci Dünya Savaşı boyunca Almanlar Almanya’da ve istila ettikleri ülkelerde bulunan Musevileri toplamış, kamplarda yok etmiştir. Savaşın galibi devletler Almanya’yı işgal ettiklerinde facianın düşündüklerinden daha ağır olduğunu fark etmiştir. BM Genel Kurulu 9 Aralık 1948 tarihinde Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Hakkında Sözleşmeyi kabul etmiştir.

Türkiye sözleşmeyi 23 Mart 1950 tarihinde onaylamıştır. Sözleşmenin giriş hükümlerinde soykırımın insanlığa büyük kayıplar verdirdiği ifade edilmiş ve uluslararası bir suç olduğu kabul edilmiştir. Sözleşmenin ikinci maddesinde suçun manevi unsuru düzenlenmiştir. Fiilin özel kastla işlenmesi gerekir. Buna göre etnik, milli veya dini bir gruba mensup kişiler sırf o gruptan olmaları sebebiyle öldürülmeli veya şiddet içeren diğer eylemlere maruz bırakılmalıdır. Failde kısmen veya tamamen bir grubu yok etmek amacı olmalıdır. Nitekim Museviler sadece Musevi oldukları için öldürülmüştür ve sözleşme bu gibi durumlar için yapılmıştır.

1948’de sözleşme ile devletler soykırımı cezalandıracaklarını birbirlerine karşı taahhüt etmişler ancak kanunlarına ceza hükmü koymakta acele etmemişlerdir. Mesela Fransa sözleşmeyi 14 Ekim 1950 tarihinde onaylamıştır ancak 1992 yılında ceza kanununa hüküm koymuştur. Ceza kanununda soykırıma ilişkin bir hüküm yoksa cezalandırmak mümkün değildir. Nitekim Nürnberg yargılamalarında Alman idareciler soykırımdan cezalandırılmamış, insanlığa karşı suçtan cezalandırılmıştır.

Cezayir’in kurtuluş savaşında Cezayirlilere karşı yapılan fiillerden dolayı 2000’li yıllarda Cezayirli bir general hakkında soykırım suçlamasıyla Fransız cumhuriyet savcılığına şikâyette bulunulmuştur. Savcı verdiği kararda kanunlarında o tarihte soykırım suçunun olmadığını, adam öldürme suçunun olduğunu, onun da zamanaşımına uğradığını belirterek takipsizlik kararı vermiştir. Kanunlarda soykırım olmaması öldürmelerin veya diğer fiillerin cezasız kalması anlamına gelmez. Fiili işleyenler insan öldürmeden veya tecavüzden veya yaralamadan cezalandırılabilirler. 

YAPILMASI GEREKENLER

Ermeni diyasporasının soykırım iddialarını 1970’lerden itibaren yoğun bir şekilde gündeme getirmesinin sebebi hukuki olmayıp siyasidir. Ataları Türkiye’den göçmüş Ermeni asıllı Amerikalılar yakın gelecekte Amerikan mahkemelerinde dava açıp Türkiye’ye baskı yaptırarak tazminat talebinde bulunabilirler. Uzun vadede özellikle bir dünya savaşı dolayısıyla Türklerin Ruslarla veya Fransızlarla savaş halinde olmasından istifade ile Anadolu topraklarına geri dönerek bir devlet kurma hayalinde oldukları akla gelmektedir. Dünyada bunun örnekleri vardır.

Türkiye’nin yapması gerekenler, bu konudaki bilimsel araştırmaları tüm dünya üniversitelerine göndermek, dinamik, özgüvenli, ruhu sonsuza yönelik, sorumlu, analitik düşünen gençler yetiştirmek, teknoloji üreterek sanayi toplumu olmak ve güçlü bir orduya sahip olmaktır.

PROF. DR. DOĞAN SOYASLAN

ÇANKAYA ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ

Yazarın Son Yazıları

Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025