Geçtiğimiz günlerde, Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Aykut Erdoğdu ve Ceyhan Belediye Başkanı Kadir Aydar’ı ziyaret ettim. Ziyaret sırasında her iki ismin de tek kişilik koğuşlarda tutulduğunu öğrendiğimde, bu durumu kamuoyuyla paylaşmanın bir sorumluluk olduğuna inandım.
Çünkü mesele yalnızca iki kişinin cezaevi koşulları değil; daha büyük bir adalet sorunu ile karşı karşıyayız.
TUTUKLULUK CEZA DEĞİL TEDBİRDİR
Ceza yargılamasında kesinleşmiş bir hüküm olmadan, bir kişinin yalnızca dört duvar arasında tutulması, onun özgürlüğünü değil, aynı zamanda ruhsal bütünlüğünü de hedef almak anlamına gelir. Oysa hukuk sistemimizde tutukluluk bir cezalandırma yöntemi değil, sadece bir önlemdir. Unutmayalım ki yargılaması süren herkes masum kabul edilir. Bu nedenle hüküm verilmemiş bir kişiyi tek kişilik bir odaya kapatmak, insan onurunu zedeleyen ağır bir uygulamadır.
Eğer bir kişi tek kişilik bir odada kalıyor ancak;
- Diğer mahpuslarla hiçbir temasta bulunamıyor,
- Ortak alanlara çıkarılmıyor, - Günde 23 saat kapalı bir alanda tutuluyorsa,
bu uygulamanın adı artık “tek kişilik koğuş” değil, tecrittir.
Ve tecrit, yalnızca bir izolasyon değil, insanı psikolojik olarak çökerten sistematik bir baskı aracıdır.
ULUSLARARASI HUKUK NE DİYOR?
Birleşmiş Milletler’in Mandela Kuralları, 15 günü aşan izolasyonları “uzun süreli tecrit” olarak tanımlar ve bunun insan psikolojisi üzerindeki etkilerini “işkenceye benzer bir muamele” olarak niteler.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de benzer biçimde bu tür uygulamaları, “insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele” olarak değerlendirmektedir. Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre böyle bir muamele, hiçbir koşulda kabul edilemez.
YASAL DAYANAK NE?
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük’e göre, ancak;
- Güvenlik riski oluşturanlar,
- Kaçma tehlikesi bulunanlar,
- Tanık koruma kapsamında olanlar,
tek kişilik koğuşa alınabilir.
Peki bir belediye başkanının ya da siyasetçinin böyle bir risk oluşturduğu söylenebilir mi? Elbette hayır. Ne yazık ki bu uygulamalar, güvenlik gerekçesiyle değil; siyasi kimlik nedeniyle yaşama geçiriliyor. Bu da, hukuki değil siyasi bir tecrit stratejisidir.
SİYASET DEĞİL HUKUK KONUŞMALI
Bugün benzer koşullarda tutulan tek isim Aykut Erdoğdu veya Kadir Aydar değil. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarına da benzer bir tecrit uygulaması reva görülüyor. Bu yöntemle topluma açıkça şu mesaj veriliyor: “Konuşursan, yalnız kalırsın.” Ancak unutmamak gerekir ki hukuk, siyasetin aracı değildir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 18. maddesi, özgürlüklerin siyasi amaçlarla kısıtlanamayacağını açıkça belirtir.
Bu durum bir kişi ya da bir parti meselesi değildir. Bu mesele, hepimizin ortak değeri olan hukuk devleti ve insan olma meselesidir. Siyasi görüşümüz ne olursa olsun, insan haklarına ve adalete sahip çıkmak herkesin görevidir. Unutmayalım: Hukuk, bir gün hepimize lazım olacak.