Yargı, barolar ve sorumlulukları - Av. Dr. Başar Yaltı
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Yargı, barolar ve sorumlulukları - Av. Dr. Başar Yaltı

05.10.2024 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Devlet sisteminin denetim organı olarak yargının temel işlevi, hukuka aykırılıkların giderilmesine yardım etmek, bireysel ve toplumsal adaleti sağlamaktır. Bu görev yargılama yoluyla yerine getirilmektedir. Yargılama; yargıç, savcı ve avukat üçgeninde yaşanan diyalektik bir süreç olduğundan adaletin yerine gelip gelmemesinden, diğer unsurlarla birlikte avukatların ve meslek örgütleri olan baroların da sorumlulukları bulunduğu açıktır. 

Türkiye’de 81 il barosu dışında Avukatlık Kanunu’nda 2020 yılında yapılan değişiklik sonucu biri İstanbul’da diğeri ise Ankara’da olmak üzere kurulan iki baroyla birlikte 83 baro bulunmaktadır. Bu barolara kayıtlı avukat sayısı ise (31.12.2023 tarihi itibarıyla) 185 bin749’dur. 

İki ana görev

Baroların ve üst örgüt olan Türkiye Barolar Birliği (TBB)’nin Avukatlık Kanunu’nda tanımlanmış iki ana görevi bulunmaktadır: 

1. Avukatların özlük haklarını geliştirmek, avukatlık mesleğinin düzenini sağlamak. 

2. Hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak. (Avukatlık Kanunu m76/1, m.95/21, m.110/17)

Ne yazık ki barolar ve TBB’nin her iki görevin yerine getirilmesi bakımından çok başarılı olmadığı duygusu hemen her avukatta bulunmaktadır. Zaten uzun yıllardan beri, hukuk ve yargı sisteminin olumlu bir görüntü vermediği gerek hukukun üstünlüğü sıralaması dikkate alındığında (142 ülke arasında 117. sırada) gerekse yargıya güven endekslerinde (sondan üçüncü) kendisini göstermektedir. 

SEÇİM YAKLAŞIRKEN

Mevcut siyasal iktidarın (tek adam yönetimin); ülkeyi ve yargı sistemini felç eden, anayasayı askıya alan, yargı kararlarını tartışmalı hale getiren ve uygulamayan, kuvvetler ayrılığını ve hukuk güvenliğini yok eden, yargıyı giderek özelleştiren, avukatı teknisyenleştiren ve yok sayan, ülkeyi suç ve suç örgütlerinin cenneti yapan, buna karşın düşünce ve ifade özgürlüğünü kullanılmaz hale getiren, toplumda adalete olan güveni yok eden uygulama ve politikaları karşısında genel olarak sessiz ve tepkisiz kalan baroların ve TBB’nin payının olduğu görmezden gelinemez. Siyasal iktidar adeta dikensiz bir gül bahçesinde bulunmakta, istediği her şeyi yapabilmekte, hukuku ve yargı sistemini kullanarak yaptıklarını meşrulaştırmakta, siyasal sistemi dahi düzenlemekte, yaşananlara hukuk kurumlarının hiçbirisinden bir tepki gelmemektedir. 

Böyle bir ortamda barolar, genel kurullarını toplayarak baro yönetimlerini ve TBB başkan ve yönetimini belirleyecek olan delegeleri seçecek.

Ekim ayı içerisinde seçilecek baro yönetimleri ile aralık ayında seçilecek TBB yönetimini bekleyen görev ve sorumlulukların çok ağır olduğu ortadadır. Mevcut siyasal iktidarın “yeni Türkiye” adı altında 22 yıldan beri oluşturmaya çalıştığı yeni yurttaş tipi ve sıradanlığın bir değer olarak dayatıldığı kültürüne karşı halk, tepkisini son seçimde göstermiştir. Topluma önderlik etmesi beklenen meslek kuruluşlarındaki (bu arada barolardaki) sessizlik ve tepkisizlik ise duyarsızlık noktasına ulaşmıştır. Bu durumun değişeceğine ilişkin bir işaret, ne yazık ki ufukta gözükmemektedir. İstanbul ve Ankara gibi Türkiye’deki avukatların neredeyse yarısını barındıran iki baroda süren seçim yarışında ele alınan konular ve seçim çalışmaları gözlendiğinde, koltuk kapma yarışındaki siyasetçilerden farklı bir görüntü ortaya çıkmamaktadır. 

DAYANIŞMADAN UZAK

Yargının ve ülkenin ağır sorunları karşısında bu alanda dayanışmadan uzak bir görünüm sergilenmektedir. Öte yandan içine girdiğimiz dijital çağın, yapay zekâdaki gelişmelerin, yaşanan toplumsal yozlaşmanın da farkında olarak bu yönde yeni ve yaratıcı projelerin üretilmesi gerekirken bu yapılmamaktadır. 

Baro yönetimlerinin, avukatlık mesleğinin sorunlarına, yargı sisteminin işleyişine, ülkede yaşanan hukuksuzluklara ve çağın gereklerine yabancı kalması ise avukatların barolara yabancılaşması sonucunu yaratmaktadır. Ülkede yaşanan ekonomik kriz avukatları da sarmalına aldığından, geçim kaygısı diğer bütün duygu ve düşüncelerinin önüne geçmekte, böylece iki yüz bine yakın avukatın küskün hali, iktidarın yaşattığı hukuksuzluklara can suyu olmaktadır.

BİRLİKTELİĞİN GÜCÜ

Oysa barolar ve TBB’nin topluma umutsuzluk yaşatma hakları yoktur. Yasal düzenin barolara ve TBB’ye, sorunların aşılmasında yetki ve imkân tanımadığı gibi kolaycı bir savunmanın arkasına sığınılmamalıdır. Çünkü, baroların yaşanan olumsuzluklar karşısında toplumu arkasına alan bir farkındalık üretmesi halinde, “hak verilmez alınır” ilkesinin yaşam bulması olanak içindedir. Böylece, seçilecek baro yönetimleri; yolsuzluk, hukuksuzluk ve keyfilikler karşısında demokratik bir mücadelenin cesur öncüleri olarak mevcut karanlık ortamdan çıkma fırsatı yaratabilirler. Siyasallaşarak tarafsızlığını ve bağımsızlığını yitirmiş mevcut sisteme karşı sürdürülecek mücadelenin başarıya ulaşmasının olmazsa olmaz koşulu ise avukatların birlikte hareket etmesi ve dayanışmacı bir mücadelenin sergilenmesidir.

Yargı sisteminin ve ülkenin içinde bulunduğu koşullardan şikâyetçi olan ve bu duruma itiraz eden avukatların, sorunlarla mücadelede görev üstlenmekten ve risk almaktan kaçamayacakları dayanışmacı mücadele demokratik bir haktır. Zaman gereksiz çekişmelerin değil, organize kötülüğe karşı aydınlığın ışığını, birlikteliğin gücünü sergileme zamanıdır.

Yazarın Son Yazıları

Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025