Yeni ders kitaplarında Atatürk ve laiklik azaltıldı
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Yeni ders kitaplarında Atatürk ve laiklik azaltıldı

16.09.2018 09:00
Güncellenme:
Takip Et:

 18 Temmuz 2017’de öğretim programlarını yayımlayan MEB, bu programlara dayalı ders kitaplarını da yazdı ve okullara yollamaya başladı. “Gayrimilli Eğitim” kitabımda müfredatlara değindiğim için burada, müfredata göre yazılan 8. sınıf T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ile 4, 5, 6, 7. sınıflarda okutulan Sosyal Bilgiler ders kitaplarını inceleyeceğiz.
Genel olarak değerlendirdiğimizde Atatürk’ün, Atatürk ilkelerinin, özellikle laikliğin geçtiği yerlerin azaltıldığını, padişahın, halifenin teslimiyetçi, işbirlikçi rolünü, cumhuriyete karşı hilafet yanlısı Şeyh Sait, Menemen Ayaklanmaları’nı gözden uzak tutarak yeni bir tarih anlayışı yaratılmaya çalışıldığını gözlemliyoruz.
Önceki 8. sınıf T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ders kitabında yer alan “Atatürkçülük” ünitesi şu konular yer alıyordu:
Bu ünite esasen Atatürk ilkelerini ele alan bir üniteydi ve ilkeler 17 sayfada anlatılıyordu.1 Yeni ders kitabında ise Atatürk ilkelerinin kapsamı çok daraltılarak kavramsal açıklama düzeyine indirgenmiş ve 3 sayfaya düşürülmüştür. 2

DEMOKRASİ ÖZDÜR
Kitapta “Demokratikleşme Çabaları” ünitesi yer alıyor. Türkiye çağdaşlaşırken demokratlaşmıyor sanırım. MEB çağdaşlaşma ile demokratlaşmayı birbirinden kopuk görüyor. “Demokratikleşme Yolunda Atılan Adımlar” olarak Cumhuriyet Halk Fırkası’nın (Partisi’nin), Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın, Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kurulması anlatılmış.
Bir yerde “Bir ülkede çok partili siyasi hayat oluşmamışsa o ülkede demokrasinin hangi ilkesi zayıf kalır?” 3 diye soruluyor. MEB’in, demokratlaşmadan anladığı siyasi partilerin varlığıdır. Kavramsal olarak “demokratlaşma” yanlıştır. Daha cumhuriyet kurulduktan 1 yıl sonra siyasi partinin kurulması “demokratlaşma” olarak ele alınmamalıydı.
Sanki bu partiler kurulana kadar demokrasi yok! Oysaki bağımsızlığın sağlanması, padişah, ağa, şeyh egemenliğine karşı Cumhuriyet’in kurularak egemenliğin halka geçmesi en büyük demokrasidir. Kaldı ki demokrasi seçimler, siyasi partilerden ibaret değildir.
Demokrasi şekle değil öze ilişkindir. Demokrasi, devletin bağımsızlığı, kadın-erkek eşitliği, hukuksal eşitlik, insanın yaşamın ağa, şeyh, tek adam bürokrasisinden özgürleşmesidir. Bunu gözden kaçırıp yıllarca süren savaştan sonra bağımsız, millet iradesine dayanan bir devletin demokratik olmadığını ima eder gibi siyasi partilerin kurulması “demokratlaşma” olarak sunulamaz.
Yeni kitapta, öncekinden farklı olarak Şeyh Sait Ayaklanması’na yer verilmedi. Anlaşılıyor ki okullara adı verilen hilafetçi Şeyh Sait’in cumhuriyet yıkıcısı rolü gözden kaçırılmak isteniyor.

SUÇ PADİŞAHINDI!
Osmanlı yöneticilerinin, padişahın teslimiyetçi tutumunu gözden uzaklaştırmak üzere, suçu Osmanlı Hükümeti’ne atan ifadeler kullanılmıştır. Sevr Antlaşması’nın anlatıldığı konuda şu cümleler geçmektedir:
“Osmanlı yöneticileri, çok ağır şartlar taşıyan bu antlaşmayı başlangıçta reddetseler de artan baskılar sonucu imzalamak zorunda kaldılar... Ancak bu antlaşma ölü doğmuş, hiçbir zaman yürürlüğe girmemiştir. Çünkü Osmanlı Anayasası’na (Kanun-i Esasi) göre uluslararası bir antlaşmanın yürürlüğe girebilmesi için meclis tarafından onaylanması gerekmektedir. Oysaki Sevr Antlaşması, fiilen işbaşında olmayan Mebusan Meclisi tarafından onaylanmamıştır. Osmanlı Hükûmeti tarafından ‘Saltanat Şurası’ adı altında oluşturulan bir komisyon tarafından bu antlaşma onaylanmışsa da hukuki geçerliliği yoktur. Sevr Antlaşması BMM tarafından kesinlikle reddedilmiş, bu antlaşmayı imzalayanlar vatan haini ilan edilmiştir.”4
Bazılarının dediği gibi “Sevr metni padişahın önüne gelmedi, bu yüzden ölü doğdu” ifadesi padişahı kurtarmaz. Çünkü padişah zaten Saltanat Şûrası’ndaydı ve yönlendirici olmuştur. Antlaşma metni padişahın önündeydi ve sonrasında önüne gelmesine gerek yoktu.
Dahası padişahın teslimiyetçi tutumuna tepki olarak önceki kitaptaki “Türkler padişahın buyruklarına uymaktan vazgeçtiler. Mustafa Kemal’e her yandan yardım yağmaya başladı” cümlesine yeni kitapta yer verilmemiştir.
Yeni kitapta suç padişaha değil hükümete şu şekilde yüklendi:
“Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra işgaller yayılarak devam etti. Ülkede her geçen gün şartların ağırlaşması ve Damat Ferit Hükûmeti’nin işgaller karşısında '73essiz kalması halkın tepkisine neden oldu.”5
“Padişah Vahdettin işgale son vermesi, vatanı kurtarması için Mustafa Kemal Paşa’yı Samsun’a yolladı” iddiasını desteklercesine şunlar yazıldı:
“Mustafa Kemal Paşa İstanbul’da kaldığı günlerde Padişah Vahdettin ve hükûmet yetkilileriyle görüştü. İstanbul’da bulunan Kazım Karabekir, Rauf Bey, Ali Fuat gibi vatansever subaylarla toplantılar yaptı. Bu toplantılarda ülkenin durumunu görüşüyor ve kurtuluş çareleri arıyorlardı.”6
Oysa önceki ders kitabında Samsun’a gidişin padişahın bağımsızlık istenci ile olmadığına dair Atatürk’ün şu sözü yer almıştı:
“Osmanlı Devleti, onun istiklali, padişah, halife, hükûmet, bunların hepsi anlamı kalmamış birtakım boş sözlerden ibaretti.’”7

PADİŞAH'IN KONUMU SAKLANIYOR
Erzurum Kongresi’nin anlatıldığı ünitede “Mustafa Kemal Paşa, 8-9 Temmuz gecesi Hükûmet tarafından görevden alındı. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa aynı gece Padişah’a ve Harbiye Nezaretine çektiği telgraf ile resmî göreviyle birlikte askerlik görevinden de ayrıldığını bildirdi”[ 8] ifadesiyle sanki telgrafın diğer tarafında padişah yokmuş gibi sadece hükümetle yazışmışlar gibi ele alınıyor. Oysa önceki ders kitabında Atatürk, “Anadolu içindeki bütün isyan teşkilatı, bütün düşmanlar ve Yunan ordusu, el birliği ile aleyhimizde faaliyete geçtiler. Bu ortak saldırı politikasının talimatı da Padişah ve Halifenin, düşman uçakları da dâhil olduğu hâlde, her türlü vasıtalarla memlekete yağdırdığı padişaha karşı ayaklanma fetvasıydı”[ 9] sözüyle padişahın işbirlikçi rolünü sergiliyordu. Dahası kitapta “Padişah ve onun hükûmeti milletin haklarını korumaktan uzaktı” deniyordu. Vahdettin’in Kurtuluş Savaşı sonrası İngilizlere sığındığı belirtilerek emperyalizm işbirlikçiliği gösteriliyordu. 10

HALİFELİK MAKAMI
Önceki ders kitabında Halife Abdülmecit’in saltanat unvanı kullanması, Meclis’in üstünde olduğunu ima eden davranışları şöyle ortaya konmuştu:
“Halifeliğin yanı sıra Abdülmecit bin Abdülaziz Han şeklinde bir de saltanat unvanı kullanmaya başladı. Sultanlara özgü gösterişli resmî törenler düzenleyerek cumhuriyet yönetimine karşı olan çevreleri sarayında kabul etti...
Mustafa Kemal bir yandan halkı aydınlatmaya çalışırken diğer yandan Halife’nin cumhuriyet rejimi için tehlike doğurabilecek hareketlerinin önlenmesi için de çaba harcıyordu. Halife’nin kendisine ait bir halifelik hazinesi kurulmasını istemesi üzerine de hükûmete şu talimatı vermişti:
‘Halife, ataları olan padişahların yolunu izler görünmektedir. Halife ve bütün dünya bilmelidir ki bugün var olan Halife’nin ve hilafet makamının gerçekte ne din ne de siyaset bakımından hiçbir anlamı ve gerekçesi yoktur. Halife, kendinin ve makamının ne olduğunu açıkça bilmeli ve bununla yetinmelidir. Hükûmetçe ciddi ve esaslı tedbirler alınarak bildirilmesini rica ederim.’”11
Bu tür cümlelere yeni ders kitabında yer verilmeyerek halifenin Cumhuriyet yıkıcısı tavrı gizlendi.

MENEMEN OLAYINA DAİR
Önceki ders kitabında Menemen ve Kubilay Olayları şöyle anlatılmıştı:
“Bu girişim cumhuriyeti yıkmak üzere planlanmış gerici bir hareketin ilk adımıydı. Mustafa Kemal de olayı doğrudan cumhuriyete karşı bir suikast olarak değerlendirdi. O, orduya gönderdiği başsağlığı mesajında Kubilay’ın şehit edilmesine karşı tepkisini ve üzüntüsünü “Kubilay Bey’in görev yaparken uğradığı sonuçtan cumhuriyet ordusuna başsağlığı dilerim. Büyük ordunun kahraman genç subayı ve cumhuriyetin ülkücü öğretmen heyetinin kıymetli uzvu Kubilay’ın temiz kanı ile cumhuriyet yaşama gücünü tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır”12 diyerek dile getirdi.
Yeni ders kitabında Menemen ve Kubilay Olayları’ndan hiçbir şekilde bahsedilmemiştir.
Sosyal Bilgiler 4. sınıfta Atatürk’ün geçtiği yerlerin azaltıldığını görürüz. Uykusuz oldukları için arkadaşlarını yastık istemek için rahatsız etmeyen Atatürk’ün, trendeki kompartırmanında ceketini yastık yaptığı anının olduğu “Atatürk’ün İnsana Verdiği Değer” başlıklı okuma metni13, Atatürk’ün sözüne atfen “Özgürlük ve Bağımsızlık Karakterimizdir” metni14, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor, 30 Ağustos Zafer Bayramı, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramları fotoğrafları ve ifadeleri15 yeni kitapta yer almadı. Yeni kitapta Atatürk’e dair bir metin (okuma parçası) eklenmemiştir.
13 sayfalık “Bir Lider Doğuyor” konusu 2017-2018 eğitim-öğretim yılının ders kitabından çıkarılmıştı.

Atatürk ilkeleri kitaplardan çıkarıldı
Atatürk sıradan birisi gibi gösterilmeye çalışılıyor. Milli mücadele kahramanları Fevzi Çakmak, “Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa”, “Fevzi Paşa”, İsmet İnönü “İsmet İnönü”, “İsmet Paşa” veya “İsmet Bey”, Kazım Karabekir, ad ve soyad veya “Kazım Karabekir Paşa” Ali Fuat Cebesoy, “Ali Fuat Paşa” diye yazılırken Atatürk için “Paşa”, “Bey”, “Atatürk”, “Mustafa Kemal Atatürk” hitabı neredeyse yoktur. Yine milli mücadeleye katkısı olan kahramanlardan Ali Saip Ursavaş, Tayyar Rahmiye “Bey”, “Hanım” diye yazılırken Atatürk’e karşı özensiz bir dil kullanılmıştır. Çoğu yerde “Mustafa Kemal” şeklinde yazılmıştır.16 Geçen yılki ders kitabında da bu özensiz üslup vardı. 5. sınıf kitabında “Mustafa Kemal Ankara’nın neden başkent olmasını istemiştir?”
Kitabın yazarı bugünden seslenerek sorduğu için “soyadı kanunu olmadığından böyle hitap ettiği” savunusu yapılamaz.
Önceki yıllarda “Çağdaşlaşan Türkiye” ve “Yeni Türk Devletinin Temelleri” ünitelerinde 7 sayfada anlatılan Atatürk ilkelerine yeni kitapta yer verilmedi.
Geçen yılın 6. sınıf Sosyal Bilgiler kitabında herhangi bir konu anlatılırken Atatürk’ün konuya dair fikri de belirtilirken, bu yılki kitapta “yok” denecek kadar azaltılmıştır. Anlaşılması açısından geçen yılın ders kitabında “Atatürk” kelimesinin 144 ama bu yılkinde 19 yerde kullanıldığını belirtelim.17 Önceki yıllarda anlatılan “Atatürk Sosyal Bilimler İçin Ne Yaptı?”, “Atatürk ve Millî Tarih” “Rehberimiz Atatürk” başlıklarına yeni kitapta yer verilmedi.

Mücadeleyi büyütelim
Sonuç olarak Atatürk ve laikliğin azaltılması, padişahın, Şeyh Sait’in yıkıcı rollerinin gizlenmesi vahimdir. Atatürk’süz kitaplara izin verilmemesi için Atatürk ilkelerinin savunulması temelinde platformlar kurulmalıdır.

Dipnot
1 Sami Tüysüz, 8. Sınıf İlköğretim Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Ders Kitabı, Tuna Matbaacılık A.Ş., Ankara, 2016, s.7. 2 Sinan Baydar-Ferhat Öztürk, İlköğretim Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük (8) Ders Kitabı, T.C. MEB Yayınları, Ankara, 2018, s.9. Ders kitabını şu bağlantıdan indirebilirsiniz: http://www.eba. gov.tr/ekitap?icerik-id=6482.
3 Age, s.140.
4 Age, s.68-69.
5 Age, s.50.
6 Age, s.54.
7 Tüysüz, age, s.39.
8 Baydar-Öztürk, age, s.57.
9 Tüysüz, age, s.47.
10 Age, s.140, 94.
11 Age, s.94-95.
12 Age, s.116.
13 Ömer Faruk Evirgen, Zühal Özdural, Jülide Özkan, Suna Öztürk, İlköğretim Sosyal Bilgiler 4, MEB Devlet Kitapları, Ankara, 2017, s.24.
14 Age, s.151-152.
15 Age, s.180.
16 Sami Tüysüz, İlkokul Sosyal Bilgiler 4, Tuna Matbaacılık A.Ş., Ankara, 2018.
17 Faruk Gökalp Yılmaz, Hasan Bayraktar, Mustafa Kemal Özden Murat Akpınar, Ömer Evin, Ortaokul ve İmam Hatip Ortaokulu Sosyal Bilgiler  

Mustafa Solak Tarihçi-Yazar

Yazarın Son Yazıları

Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025